800 bin oy farkı normal olarak ismi yeni parlayan bir lideri sarhoş eder. Ekrem İmamoğlu büyük başarıdan sarhoş olmuş gibi durmuyor. Seçim sonuçlarının netleştiği saatlerde, kendisini kutlamaya gelmiş coşku yüklü derya kalabalıklara seslenirken; “Ortada bir zafer yoktur, ben sefer görev emrini aldım” dedi. Bir strateji ustası gibi konuştu.
Sözler verdim.
Tutacağım.
Görevim bu!
Demek istedi.
Ben Sultanahmet’te oturuyorum. Dün yine sabah saat 7’de evden çıktım. Abdurrahman Şami Türbesi’nin ve Topkapı Sarayı’nın giriş kapısını kesen sokaklar tertemiz süpürülmüştü. Ayasofya’nın, Hürrem Sultan Hamamı’nın, Sultanahmet Camii ve Sultan Ahmet Türbesi’nin baktığı büyük meydan pırıl pırıldı. Çok özenle temizlenmişti. Ben “görmek istediğimi mi görüyorum” diye kendimi çimdikleyen düşünceyle Nuruosmaniye Caddesi’ne kadar yürüdüm. Neredeyse 6-7 yıldır bu caddeyi süpüren çöpçü Kemal ile Hafız Musafa Börekçisi’nin önünde karşılaştım, el sıkıştık, “Yukarıdan sıkı emir mi var, her taraf pırıl pırıl...” diye takıldım, “Yok abi... Her zaman ki işimizi yaptık...” dedi. Her sabah selamlaştığım gazete bayi Atilla’nın büfesi ile Ercan’ın Ottoman Kitchen adlı lokantası arasında kalan ve eski adliye binasına bakan sokağı belediyenin vidanjörü tazyikli su ile yıkıyordu.
Nedense sadece bu sokak!

★★★

Sadece bu sokağı değil İstanbul’un 39 ilçesinin bütün meydanlarını ve ana caddelerini Londra’da, Paris’te, Amsterdam’da, Tokyo’da ve pek çok ileri uygar ülke kentlerinde olduğu gibi her sabah sabunlu su ile yıkanacağı günleri hayal ettim.
800 bin oy farkı!
Hayal hakkı veriyor.
Ekrem İmamoğlu da zaten “sefer görev emrimi aldım” derken bu hayale gönderme yapıyor olmalı.
Acaba!
İçeriden çelme gelir mi?
Ekrem İmamoğlu verdiği sözleri yerine getiremesin diye önüne mayın döşeme girişimleri olabilir mi? 25 yıldır Tayyip Erdoğan ve partisinin çizgisinde belediye kadroları ilk 100 günde, ilk 200 günde İstanbul’u trafoların patladığı, çöplerin yığıldığı, suların akmadığı, metro trenlerinin yavaşladığı bir kente dönüştürüp “İşte her şey çok güzel olacak dediğiniz İstanbul” diyen bir halk öfkesi köpürtme durumu yaratabilir mi?
Ben umuyorum:
İmamoğlu tehlikeyi görür.
Önlemini alır.

★★★

Şu gerçeği, çoğu iktidar yazarı da kabul etti: Aslında İstanbul’u Binali Yıldırım değil büyük bir hezimete uğrayarak Tayyip Erdoğan kaybetti. Çünkü Binali Yıldırım vekaleten başkan adayı olmuştu. Gönülsüz bir asker olarak seçim mücadelesine vekaleten girmişti. Asıl hezimete uğrayan Tayyip Erdoğan’dır. Şimdi, Ekrem İmamoğlu “hata yapsın” diye bekleyecektir.
Trafolar patlar
Metro yavaşlar!
Çöpler yığılır!
Ben şüphelenirim.
Şüphe duymak sağlıktır.

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

İmamoğlu VIP kapısını da silkelerse!


Ekrem İmamoğlu, kendisinin ve birinci derecede yakınlarının mal varlığını, eşinin takısına ve küpesine kadar açıkladı. Kemal Kılıçdaroğlu da aynısını daha önce yapmıştı. İstanbul’un CHP’li ilçe belediye başkanları ve tüm Türkiye’deki diğer CHP’li büyükşehir belediye başkanları da Ekrem İmamoğlu ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun yolundan gidip mal varlıklarını açıklarlarsa bu “şeffaf Türkiye isteyen halktan” büyük alkış alır. Bu toplu adım, Türkiye’de siyasetçi koltuklarının zenginleşme aracı olmaktan çıkarıldığının işareti sayılır. Ekrem İmamoğlu ayrıca uçak yolculuğunda VIP salonlarını kullanmayacağını açıklarsa ve sözünde durursa, toplumun özlem duyduğu, yeni politikacı tipine örnek olur. Haydi İmamoğlu, VIP kapısını da silkele, görelim...