Köşemi takip eden okurlarımızın çok yakından bildiği gibi, konkordatoda yapılan son değişiklikler üzerine “Bankacılık lobisi konkordatoyu bitirdi” başlıklı yazım bu köşede 25 Aralık 2018’de yayımlanmıştı. O yazıdaki öngörülerimin tamamının mahkeme kararlarına yansıdığını görüyorum. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Haklı çıkmaktan yoruldum.

BU DURUMDA OLANLAR EL KALDIRSIN!

Aşağıda son düzenlemelerden sonra konkordato talep eden ve bu talebi usul yönünden reddedilen bir şirketin, niçin konkordato talep ettiğini ifade eden ve aslında bugün ülkemizde faaliyette bulunan şirketlerin mali durumlarını özetleyen metni dikkatinize sunuyorum:

Şirketlerinin geçici mali sıkışıklığa girdiğini, hâlâ faaliyetlerine devam etmekle potansiyeli ve işgücü yüksek bir şirket olduğunu, bu süreç içerisinde dünya ekonomisindeki olumsuz gelişmeler ve kur dalgalanmalarının ister istemez ülke ekonomisini de etkilediğini, müşterilerinin ödemelerini geciktirmeye, nakit ödemeleri çek veya senet ile yapmaya, bunun akabinde mevcut siparişlerini dondurmaya ya da kısmi iptal veya tamamen iptallere gittiklerini ve yeni siparişlerin azalmasının söz konusu olduğunu, 2017 sonu ve 2018 yıllarında sözleşmesi yapılmış olan projelerin maliyetlerindeki artış (hammaddeye gelen +/- %50 artış, kur artışları, nakliye giderlerinin artması, montaj giderlerinin artması, banka kredi faizlerinin yükselmesi ve benzeri maliyet artışları) nedeniyle şirketlerinin 2018 yılını zarar ile kapattığını, sözleşmesi imzalanmış ve ifası gerçekleşmiş projelerden hiçbir şekilde fiyat farkı alınamadığını, şirketlerinin haricinde yaşanan bu ekonomik gelişmeler ve tüm bu olumsuzluklara rağmen şirketlerinin imzalamış olduğu sözleşmelerdeki tüm yükümlülüklerini yerine getirmeye devam ettiğini ve etmekte olduğunu, mevcut kredi borçları, tedarikçi ödemeleri ve şirket çalışanlarının (taşeronlarla birlikte +/- 200 personel) aylık maaş + SGK prim + vergi gibi ödemelerin aksatılmadan yapılmaya çalışıldığını ancak şirketin bu olumsuz koşullardan etkilenmesi nedeniyle vadesi gelmiş borçların ödenmesinde sıkıntı yaşadığını, bu nedenlerle işletmelerinde ciddi finansal problemler ortaya çıktığını, nakit akışının azaldığını, öz kaynaklar ile finansal döngü sağlanmaya çalışıldığını, banka kredilerinde ve çek ödemelerinde aksamalar yaşanmaya başlandığını, şirketlerinin bu olumsuz durumlar neticesinde alacaklılarca malvarlığında cebri icra yollarına başvurularak iflasa sürüklenmesi tehdidi öngörüldüğünü ifade ederek ‘ticaret mahkemesi’ne başvuruyorlar.

Mahkeme, son yasal düzenlemelerle konkordato talebinde raporun niteliğinin değiştirildiğini ve finansal analiz raporundan makul güvence veren denetim raporuna dönüldüğünü, yine denetimin standardının netleştiğini ve raporun Türkiye denetim standartlarına göre hazırlanmasının şart olduğunu, buna göre; Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nca yetkilendirilen bağımsız denetim kuruluşları tarafından, denetim standartlarında öngörülen gerekli bağımsız denetim teknikleri uygulanarak defter, kayıt ve belgeler üzerinden denetlenmesi ve değerlendirilerek rapora bağlanmasının gerektiği tespitini yaparak; her ne kadar yasa koyucu bağımsız denetimden açıkça söz etmemekte ise de konkordato talep eden şirketin gerçek mali durumunun mahkeme huzuruna taşınması amacına ancak bağımsız denetim veya bağımsız denetime yakın bir denetim ile ulaşılabilir olacağı yorumunu yapmış ve raporu yeterli bulmayarak geçici mühlet talebini usulden reddetmiştir.

Mahkeme aynı kararında; konkordato talep eden şirket yanında, şirket ortağı olan gerçek kişilerin de şirketin kredilerine müteselsil kefil olmaları nedeniyle konkordato talebinde bulunduklarını ancak borçlu gerçek kişiler tarafından sunulan ön projelerde konkordatonun başarısının borçlu şirketin konkordatosunun başarısına bağlanmış olduğu, kendilerine özgü konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, bu açıdan da ön projelerin uygulanabilir olmasının mümkün olmadığı, gerçek kişi borçluların, sadece alacaklıların icra tehdidinden kurtulmak amacı ile konkordato talep etmelerinin bu müessesenin amaçlarına uygun düşmediği gerekçesine de dayanarak talebi usulden reddetmiştir. (İstanbul Bakırköy 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.01.2019 tarih ve E:2019/31,K:2019/54 sayılı kararı)

KAZANAN KİM?

Konkordato müessesesinde, 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerden sonra, yukarıda yer alan karara paralel kararlar çıkıyor.

Konkordato talep edip;mahkemeden geçici mühlet alanların sayısı yok denecek kadar azaldı. Daha önce 3 ay geçici mühlet alanların büyük çoğunluğunun ilk duruşmada iflaslarına karar veriliyor. Mevsim kış olmasına rağmen şirketler sonbahar yaprakları gibi dökülüyor. İflasın ertelemesi müessesindeki “borca batık olma” şartı, yerine ikame edilen konkordato müessesinde aranmamasına rağmen yukarıdaki karara konu şirket gibi borca batık olmayan bir sürü şirket son değişikliklerden sonra bankalara yem edilerek iflas ettirildi, binlerce işçi işsiz kaldı.

Peki ya kim kazandı?