1 Temmuz 1878’de devletler hukukunda görülmemiş garip bir antlaşmayla Kıbrıs İngiltere’ye “emaneten” terk edildi. İngiltere, Kıbrıs’a karşılık her yıl Osmanlı’ya 22 bin 936 kese altın ödeyecekti

Doğu Akdeniz kaynıyor. Kıbrıs açıklarında doğal gaz arama kavgası büyüyor. Bugün uluslararası petrol şirketlerinin üşüştüğü Kıbrıs, bir zamanlar tamamen bizimdi.

Kıbrıs, bundan tam 141 yıl önce, 1 Temmuz 1878’de, II. Abdülhamit tarafından savaşsız İngiltere’ye bırakıldı.

Şöyle ki!

1877-78 OSMANLI RUS SAVAŞI (93 HARBİ)

Rusya, 1877’de Osmanlı’ya savaş açtı. 1853-1856 Kırım Savaşı’nda Osmanlı’ya yardım eden İngiltere ve Fransa bu sefer Osmanlı’ya sırtını döndü. Romanya, Sırbistan ve Karadağ, Rusya’nın yanında yer aldı. Savaş Balkanlar’da ve Doğu Anadolu’da; iki cephede birden gelişti.

Batıda Gazi Osman Paşa’nın, doğuda da Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın kahramanca direnişine rağmen Ruslar, batıda İstanbul’a, doğuda ise Erzurum’a kadar dayandılar.

31 Ocak 1878’deki Edirne Mütarekesi’yle 93 Harbi sona erdi.

3 Mart 1878’de Rusya ile Osmanlı arasında Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması imzalandı. 29 maddeden oluşan bu antlaşma ile Rusya, Osmanlı’yı paramparça edip Balkanlara ve Doğu Anadolu’ya yerleşiyor ve Akdeniz’e iniyordu. Osmanlı, Ermeniler üzerinde Rusya’ya söz hakkı tanıyordu. Osmanlı Rusya’ya 1 milyar 410 milyon Ruble savaş tazminatı ödüyordu. Büyük Bulgaristan kuruluyordu. Osmanlı, Balkanların neredeyse tamamını kaybediyordu.

Rusya’nın, Osmanlı mirasını tek başına ele geçirmesine Avusturya ve İngiltere tepki gösterdi. Diğer Avrupa devletleri de onları destekledi. Yeni bir savaşı göze alamayan Rusya, Berlin Kongresi’nin toplanmasını kabul etti.

Abdülhamit, 93 Harbi günlerinde


YENİLGİNİN SORUMLUSU

93 Harbi’nde Osmanlı ordusu Rus ordusundan çok zayıf sayılmazdı. Hatta –sonradan Abdülhamit’in Haliç’te çürüteceği- Osmanlı donanması Karadeniz’de üstün durumdaydı. Bu nedenle Rusya kara savaşlarına önem verdi. (Uçarol, s. 338.)

Ancak savaş başlayınca II. Abdülhamit, İstanbul’da kurduğu “Meclisi Askeri” ile savaşı saraydan yönetmek istedi.

II. Abdülhamit, 93 Harbi’nin başından sonuna, iki yılda 8 sadrazam değiştirdi. Savaş sırasındaki bu istikrarsızlık Rusya’nın işine yaradı.

Kısacası, bugün “strateji dehası” olarak parlatılan II. Abdülhamit, 93 Harbi’ni kazanacak bir deha gösteremedi. Hatta savaşın kaybedilmesinde etkili oldu. Ama Osman Paşa ve Ahmet Muhtar Paşa ile birlikte ona da “gazilik” unvanı verildi.

Osmanlı’nın hezimeti: Berlin Antlaşması


13 Haziran 1878’de Alman Bismarc’ın başkanlığında Berlin Kongresi toplandı. Kongreye Osmanlı, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Avusturya ve İtalya katıldı.

13 Temmuz 1878’de 64 maddelik Berlin Antlaşması imzalandı.

Berlin Antlaşması’na göre; Bulgaristan ikiye ayrıldı: Balkanların kuzeyinde Osmanlı’ya bağlı, özerk bir Bulgaristan Prensliği kuruldu. Güneyinde ise içişlerinde serbest, başında Hıristiyan bir vali bulunan Doğu Rumeli Vilayeti kuruldu. Makedonya ise ıslahat yapması kaydıyla Osmanlı’da kaldı. Romanya, Sırbistan ve Karadağ bağımsız oldu. Bosna-Hersek Avusturya’nın yönetimine bırakıldı. Yenipazar Sancağı da Avusturya’ya bırakıldı. Niş, Sırbistan’a bırakıldı. Antivari, Karadağ’a bırakıldı. Dobruca, Romanya’ya bırakıldı. Besarabya, Kars, Ardahan ve Batum, Rusya’ya bırakıldı. Katur, İran’a bırakıldı. Osmanlı, Yunanistan’a bir miktar toprak verecek, Ermenilerin bulunduğu illerde ıslahat yapacak ve Girit’in özerkliğini geliştirecekti. Ayrıca Osmanlı, Rusya’ya 802 milyon 500 bin Frank savaş tazminatı ödeyecekti.

Berlin Kongresi ile Osmanlı İmparatorluğu paramparça edildi. Öyle ki, Berlin Antlaşması sonunda Osmanlı, 287 bin 510 kilometrekare toprak kaybetti. (Uçarol, s. 355, Armaoğlu, s. 749.) Osmanlı, toplam toprağının beşte ikisi ile toplam nüfusunun beşte birini (5.5 milyon) terk etmek zorunda kaldı. (Show, s. 239.) O günlerde İstanbul’un nüfusu 1 milyon 200 bindi. Karlofça’dan sonra en zararlı ve en çok toprak kaybedilen antlaşma Berlin Antlaşması’dır. B.H.Sumner, “Berlin Antlaşması Türkler için bir hezimetti” diyor. (Sumner, s. 554.)

Berlin Antlaşması ile Osmanlı sadece ülkeler kaybetmekle kalmadı, 1 milyondan fazla göçmen Bulgaristan’dan İstanbul’a aktı. Göçmenler İstanbul’da camilerde yatıp kalkmaya başladılar. Balkanlar’da Türkler azınlık durumuna düştü.

Ayrıca Berlin Kongresi kararları ve kulisteki pazarlıklar sonunda Teselya ve Narda Yunanistan’a (1881) verildi. Tunus’u Fransa (1881), Mısır’ı İngiltere (1882) işgal etti.

Bulgaristan’ın bağımsız olması (1909), İtalya’nın Trablusgarp’ı işgali (1911), Girit’in Yunanistan’a bağlanması (1913) ve İngiltere’nin Kıbrıs’ı ilhakı (1914) hep Berlin Kongresi’nin yakın-uzak sonuçlarıydı.

Lozan hezimettir” diyenler, gerçekten hezimet görmek istiyorlarsa Berlin Antlaşması’na baksınlar. Lozan değil, Berlin hezimettir. II. Abdülhamit, bu hezimete engel olamamıştır.

KIBRIS BÖYLE KAYBEDİLDİ


İngiltere istedi, Abdülhamit verdi


1878’de Kıbrıs’ı İngiltere’ye emanet eden Dışişleri Bakanı Mehmet Esat Saffet Paşa


Berlin Kongresi öncesinde İngiltere, “Kıbrıs’ın kendisine verilmesi şartıyla” kongrede Osmanlı’ya yardım edeceğini bildirdi.

1869’da Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla Doğu Akdeniz’in önemi daha da artmıştı. İngiltere, Kıbrıs ve Mısır’ı ele geçirerek Doğu Akdeniz’e egemen olmak istiyordu.

İngiliz Başbakanı Disraeli, Kraliçe Victoria’ya gönderdiği 5 Mayıs 1878 tarihli mektupta “Kıbrıs Batı Asya’nın anahtarıdır” diyordu.

İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salisbury, 23 Mayıs 1878’de Osmanlı’ya resmen başvurup Kıbrıs’ın İngiltere’ye verilmesini istedi.

Osmanlı Dışişleri Bakanı Saffet Paşa, İngiltere’ye itiraz etmeye kalkınca İngiliz Büyükelçisi Hanry Layard onu şöyle tehdit etti: “Eğer Osmanlı bu karara karşı çıkarsa İngiliz temsilcileri kongrede Osmanlı’ya yardım etmeyecekleri gibi İngiltere’nin Kıbrıs’ı zorla istila edeceği de bilinmelidir.

Bazı bakanların itirazına rağmen Sadrazam Sadık Paşa, “Padişahın arzusu da bu merkezdedir” diyerek Kıbrıs’ın İngiltere’ye verilmesini istedi.

İngiltere ve Osmanlı arasında 4 Haziran 1878’de Kıbrıs Mukavelenamesi imzalandı. 2 maddelik bu antlaşmaya göre Anadolu’da İngiltere’nin Rusya’ya karşı Osmanlı’yı rahat savunabilmesi için Kıbrıs İngiltere’ye terk ediliyordu.

İngiltere ile Osmanlı arasında 4 Haziran 1878 antlaşmasına ek olarak 1 Temmuz 1878’de bir antlaşma daha imzalandı. Dışişleri Bakanı Saffet Paşa ile İngiliz elçisi Henry Layard arasında imzalan 6 maddelik bu anlaşmaya göre; Kıbrıs’ta bir dini mahkeme ile Evkaf İdaresi bulunacaktı. Osmanlı, Kıbrıs’ta devlete ve padişaha ait olan taşınmazları serbestçe satabilecekti. İngiltere her yıl Osmanlı’ya 22 bin 936 kese altın ödeyecekti. Antlaşmanın en önemli maddesi 6. maddeydi. Buna göre Rusya Osmanlı’dan aldığı Kars’ı ve diğer yerleri Osmanlı’ya iade edecek olursa İngiltere de Kıbrıs Adası’nı boşaltacak ve 4 Haziran 1878 antlaşması yürürlükten kalkacaktı. (Uçarol, s. 350, Armaoğlu, s. 758.)

Osmanlı, 7 Temmuz 1878’de İngiltere’nin Kıbrıs’a asker çıkarmasına izin verdi. 12 Temmuz 1878’de İngiliz birlikleri Kıbrıs’a çıkarak adanın yönetimine resmen el koydular. Türk bayrağını törenle indirip yerine İngiliz bayrağını çektiler.

II. Abdülhamit, 15 Temmuz 1878’de “Hukuku şahaneme helal gelmemek şartıyla anlaşmayı tasdik ederim” diyerek Kıbrıs’ı İngiltere’ye bırakan bu antlaşmaları onayladı.

Böylece Osmanlı, Kıbrıs’ın yönetimini, toprak mülkiyetine sahip olmak koşuluyla, geçici olarak İngiltere’ye bıraktı.

Ancak İngiltere ve Osmanlı arasında 14 Ağustos 1878’de imzalanan tek maddelik yeni bir antlaşma ile İngiltere, adanın işgal ve yönetimi süresince her türlü kanun ve mevzuatı yapma hakkına sahip oldu.  Böylece İngiltere, Kıbrıs üzerinde dolaylı bir egemenlik kurdu.

Prof. Dr. Fahir Armaoğlu şöyle diyor: “Böylece Osmanlı Devleti, tarihinde ilk defa olarak, savaş yapmaksızın bir toprak kaybediyordu...” (Armaoğlu, s. 759)

Gerçek şu ki, 1571’de Venedik’ten alınan Kıbrıs, 307 yıl sonra, 1878’de İngiltere’ye verildi. Sonra Kıbrıs’taki Türkler adadan ayrılmaya başladı. Türklerden boşalan yerlere Rumlar yerleştirildi.

1 Temmuz 1878 tarihli antlaşmanın 6. maddesinde özetle; ‘Rusya Osmanlı’dan aldığı Kars’ı ve diğer yerleri Osmanlı’ya iade edecek olursa İngiltere de Kıbrıs’ı boşaltacak ve 4 Haziran 1878 antlaşması yok sayılacak’ denildi.

Çırağan Vakası Abdülhamit’in korkuları ve Kıbrıs


II. Abdülhamit, 93 Harbi sonunda 14 Şubat 1878’de Mebusan Meclisi’ni kapatmış, mutlak bir egemenlik kurmuştu. Bu nedenle 23 Mayıs-15 Temmuz 1878 arasında İngiltere’yle yürütülen Kıbrıs görüşmelerinin sorumlusu doğrudan doğruya II. Abdülhamit’ti.

Vesveseli II. Abdülhamit o günlerde üç ateş arasında kalmıştı. 1) İstanbul’a kadar gelen Rus ordusu Osmanlı’yı parçalamaya hazırlanıyordu. 2) 1875’de iflas eden devlet, savaş masrafları da eklenince, ekonomik olarak çöküyordu. 3) İçeride onu tahttan indirmek isteyenler harekete geçiyordu.

20 Mayıs 1878’de Ali Suavi, birkaç yüz Rumeli göçmeniyle Çırağan Sarayı’nı bastı. V. Murat’ı kaçırıp tahta geçirmek istiyordu. Çırağan Vakası başarısız oldu. Ali Suavi ve 23 adamı öldürüldü.

Gelişmeleri yakından takip eden İngiliz Büyükelçisi Hanry Layard, II. Abdülhamit’i ziyaret ettiğinde padişahın çok uykusuz, yorgun, tedirgin olduğunu gördü.

İngiltere, Çırağan Vakası’ndan üç gün sonra, 23 Mayıs 1878’de, Kıbrıs’ın kendisine verilmesi şartıyla Berlin Konferansı’nda Osmanlı’ya yardım edeceğini bildirdi. II. Abdülhamit, 25 Mayıs 1878’de Kıbrıs’ı İngiltere’ye bırakmayı kabul etti.

Demem o ki, Kıbrıs’ı İngiltere’ye veren II. Abdülhamit’ti. Yok efendim, “geçici olarak” verdi! Yok efendim, “hukuku şahanenin korunması” şartıyla verdi gibi bahaneler, bu gerçeği değiştirmez.

“Kıbrıs Lozan’da kaybedildi” yalanı


I. Dünya Savaşı başlayıp da Osmanlı, Almanya’nın yanında savaşa girince İngiltere, 5 Kasım 1914’te Kıbrıs’ı ilhak etti.

I. Dünya Savaşı sonunda, 1918’de Brest-Litowsk Antlaşması ile Rusya; Kars, Ardahan ve Batum’u Türkiye’ye iade etti. Bu durumda 1 Temmuz 1878 antlaşmasına göre İngiltere’nin de Kıbrıs’ı Türkiye’ye bırakması gerekirdi. Ancak İngiltere, ilhak ettiği Kıbrıs’ı I. Dünya Savaşı mağlubu Türkiye’ye bırakmadı.

Milli Mücadele yıllarında tüm Ege, Akdeniz sahilleri, Trakya, İstanbul, Boğazlar işgal edildi. Türkiye’nin Akdeniz’le bağı koptu. İşgalci Yunan orduları Ankara yakınlarına kadar geldi. O koşullarda hazırlanan Misak-ı Milli’de –doğal olarak- Kıbrıs’a yer verilmedi.

İsmet Paşa Lozan’a giderken bırakın Kıbrıs’ı, İstanbul ve Boğazlar bile hala işgal altındaydı. O koşullarda -üstelik donanmasız- Kıbrıs’ı kurtarmak mümkün değildi.

Lozan Antlaşması’nın 20. maddesine göre Türkiye, 5 Kasım 1914’te Kıbrıs’ın İngiltere’ye ilhakını tanıdı. Bu yeni bir durum değil, “malumun ilamı” demekti. II. Abdülhamit’in 1878’de geçici olarak İngiltere’ye bıraktığı Kıbrıs, bir daha hiç geri alınamamıştı ki Lozan’da kaybedilmiş olsun. Elinde olmayanı kaybedemezsin!

Sözün özü, Abdülhamit siyasetinin ilk kurbanı Kıbrıs’tı.

KAYNAKLAR:


1- Rifat Uçarol, Siyasi Tarih, İstanbul, 1995.

2- Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi, 6. bas, İstanbul, 2010.

3- B.H. Sumner, Russia and the Balkans, 1870-1880, Oxford, 1937.

4- Sina Akşin, “Siyasal Tarih (1789-1908)”, Türkiye Tarihi, C.1, İstanbul, 2013.

5- Stanford J. Show-Ezel Kural Show, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, İstanbul, 1983.

6- İbrahim Sadi Öztürk, Mondros, Sevr, Lozan Antlaşmaları, Ankara, 2004.

7- Halil Fikret Alasya, “Kıbrıs”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.25, Ankara, 2002.

8- Mahmut Celaleddin Paşa, Mirat-ı Hakikat, İstanbul, 1983.

9- Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, C.1, Kısım 2, Ankara, 1964.

10- Yılmaz Öztuna, Türkiye Tarihi, C.12, İstanbul, 1967.

11- “Kıbrıs Davası, Adnan Menderes ve İlk Günler”, Tarih Konuşuyor, C.1, S.1, Şubat 1964.