İstanbul, 2009 yılı eylül ayında tarihin en büyük sel felaketlerinden birini yaşadı, 31 yurttaşımız hayatını kaybetti.

★★★

Su baskınına uğrayan kamu binalarından biri de Silivri’deki Prof. Dr. Necmi Ayanoğlu Devlet Hastanesi idi.

Büyük maliyetle inşa edilen hastane ağır hasara uğramış, sağlık hizmeti veremez hale gelmişti!..

★★★

Yapılan araştırmalarda bu ağır faturanın nedeninin, hastanenin sağanak yağışlarda taşkın yaptığı bilinen Boğluca deresi yatağı kenarına inşa edilmesi gösterilmişti.

Oysa 17 Ağustos 1999’daki Büyük Marmara Depremi’nden sonra, tüm kamu kurumları şu yazıyla uyarılmıştı:

“Özellikle dere vadileri ile ilgili olarak taşkın riski, taşkın sınırı ve dere ıslahları gibi konularda mutlak surette DSİ’den görüş alınması ve önerilecek yaklaşım sınırlarına uyulması, mutlak surette sıvılaşmaya yönelik analizlerin yapılması gerektiği...”


★★★

Ama dinleyen kim?

Bu ciddi uyarıya karşın, herhangi bir etüt veya analiz yapılmamış, taşkın riski, taşkın sınırı ve dere ıslahı gibi konularda DSİ’den görüş alınmamış ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından temeli atılan yeni hastane binasının, Boğluca Deresi yatağının kenarında inşa edilmesinde bir sakınca görülmemişti!..

Ve hastane 29 Mart yerel seçimlerinden hemen önce, 14 Mart 2009 günü hizmete açılmıştı!..

★★★

Hizmete girişinden sadece 6 ay sonra yaşanan sel felaketinde; Boğluca Deresi taşmış, hastanenin bodrum katı tamamen sel sularıyla dolmuş, elektrik trafosu, laboratuvar, radyoloji, ilaç ve tıbbi malzeme birimi, arşiv, ayniyat ve araç-gereç deposu, mutfak, morg, mahkum koğuşu, çamaşırhane, ısıtma sistemi ve su deposu sular altında kalmış; malzemelerin büyük bir kısmı ile ilaç-gıda gibi sudan etkilenen stoklar kullanılamaz hale gelmişti!..

★★★

Bunun üzerine İstanbul Tabip Odası, hukuka ve bilimsel ilkelere aykırı şekilde dere yatağı dibine inşa edilen hastanenin sel baskınına uğrayıp hastalarla sağlık çalışanlarının mağdur olmasında açık ihmalleri bulunduğu iddiasıyla Sağlık Bakanı Recep Akdağ, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, dönemin İstanbul İl Özel İdaresi Başkan ve üyeleri ile, Silivri Belediye Başkanı Hüseyin Turan hakkında şikayetçi olmuştu.

★★★

Ancak bu şikayet yargıda “kovuşturmaya yer olmadığı” kararları ile sonlanmış, kamu görevlileri hakkında ise, “şüphelilere izafe edilebilecek kişisel kusurun bulunmadığı” gerekçesiyle soruşturma izni verilmemişti.

Tüm itirazlar da “red” kararları ile sonuçlanmıştı.

★★★

Geçen hafta yaşanan 5,8 büyüklüğündeki deprem sonrasında ne oldu biliyor musunuz?

Hastanenin duvarlarında çatlaklar oluştu ve hastalar, bahçeye kurulan çadırlara nakledildi!..

Neyse ki yapılan incelemelerde vahim bir durum tespit edilmedi.

★★★

Uzmanlar Silivri’yi beklenen büyük İstanbul depreminde en riskli bölgelerden biri olarak görüyor.

Ama hastanesi sel ve deprem gibi kesintisiz hizmet vermesi gereken felaketlerde ya su baskınına uğruyor, ya da çatlaklar oluşması nedeniyle tahliye ediliyor.

Yani kesintisiz hizmet veremiyor.

Çocukluğumun yaz tatilleri hacı dedemin Silivri-Akören Köyü’ndeki geniş topraklarında geçtiğinden, oraları iyi bilirim.

Bu hastaneyi yapanlar, bırakın DSİ’den görüş almayı, çevrede hayvan otlatan çobanlara sormuş olsalardı “Aman ha... Sık sık taşkına uğrayan bu derenin yatağına sakın hastane yapmayın” cevabını alırlardı!