Daha iki gün önce Türkiye’de işsizliğin ulaştığı vahim tabloyu paylaşmıştım...

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) “makyajlı” resmi verileri bile facianın boyutlarını gözler önüne seriyordu; mevsimlik işçilerin sezonu olduğu halde, Mayıs-Haziran aralığında, yani bir ayda işinden olanların sayısı 96 bin olarak açıklanmıştı!..

Daha da vahimi, aslında bir ülke için büyük avantaj, zenginlik anlamına gelen genç nüfusun içine düştüğü durumdu; her 4 gençten biri işsizdi!..  Bir yılda tam 908 bin kişi işsiz kalmış, toplam işsiz sayısı ise 4 milyon 253 bine ulaşmıştı!.. Ancak uzmanlar buna karşı çıkıyor ve şu çarpıcı bilgiyi veriyorlardı:

- Tam 2 milyon 310 bin kişi iş bulsam hemen çalışırım” diyor ama işsiz sayılmıyor. Onları da dahil ettiğimiz de 6 milyon 563 bin kişi işsiz. Üstelik bunlar resmi veriler!..

Böyle olunca işsiz sayımızın 7 milyona yaklaştığı, bunun ise ülke tarihinde görülmedik bir açlık ve yoksulluk olgusunu oraya koyduğu görülüyordu!..

Bir hatırlatma daha yapayım; kayıtdışı çalışan işçi oranı da büyük bir sıçramayla yüzde 35.2’ye ulaşmıştı... Bu ne demekti peki? Çok basit:

-İnsanların açlıktan ölmemek için 2 bin 20 lira olan asgari ücretin çok altında ve sosyal güvencesiz çalışmaya bile razı olması demekti!..

Halkımızın içler acısı yaşam koşulları!..


TÜİK dün de 2018 yılı gelir ve yaşam koşullarını açıkladı...

Dikkat edin, geçen yılın yaşam koşulları, bu yıl ki kepazeliğin sonuçlarını ancak önümüzdeki yıl bu sıralarda öğreneceğiz... Yani benzine, mazota, doğalgaza ve haliyle iğneden ipliğe yapılan, toplamda yüzde 30-40’lara varan zamların, yüzde 4 ya da 5’lik maaş zamlarının halkın geniş kesimlerini ne hale getirdiğini öğrenmemize daha bir yıl var!..

Neyse, konumuza dönelim; mesela halkın yüzde 20’lik en varlıklı kesiminin toplam gelirden aldığı paya bakalım:

-Yüzde 47.6!..

En düşük gelire sahip yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı pay ne peki; o da bir önceki yıla göre yüzde 0.2 azalmış haliyle:

-Yüzde 6.1!..

Böylelikle en varlıklı kesimle en yoksul kesim arasındaki uçurum daha da açılmış oldu!.. Daha iyi anlayabilmeniz için daha çarpıcı bir örnek vereyim:

-Nüfusun en zengin yüzde 5’lik kesiminin toplam gelirden aldığı pay yüzde 22.4 olurken, en alttaki yüzde 5’lik kesimin aldığı pay yüzde 0.9 olabildi. Arada tam  tamına yüzde 24.8 fark oluştu!..

Daha değişik bir şekilde de anlatabilirim; TÜİK tablosuna göre bu ülkede yaşayan her 10 kişiden 7’si borçlu mesela!.. Her 4 kişiden biri ise ciddi maddi yoksunluk içinde!.. Haa, unutmadan, resmi TÜİK verilerine göre sürekli yoksulluk oranı ise yüzde 12.7... Bunun rakamsal karşılığını öğrenmek ister misiniz:

-Yaklaşık 10 milyon!..

Siz bir de “gayriresmi” verileri düşünün!.. Kısacası değişen bir şey yok... Bu ülkenin, bu milletin kaderi aynı çizgide:

-Zengin daha zengin, halkın devasa bölümü daha yoksul!..

“Rüşvet” yaraya merhem olur mu?!.


AKP’de sular durulmuyor, istifalar peş peşe geliyor...

Mesela Antalya Alanya’da iki dönem belde başkanlığı yapan Emin Özden partiden istifasını şu sözlerle açıklamış:

-Allah bir daha 1994’te oğluma ismini verecek kadar bir faniyi şaşırtıp sevdirmesin. Yanılmışız, rabbim affetsin!”

Özden oğluna artık “Tayyip” demediğini, “Mevlüt” ismini kullandığını da söylemiş... AKP yönetimi ise, yağmur gibi yağan istifalara karşı bir plan geliştirmiş... Neymiş o plan dersiniz?..

-Eski vekil ve teşkilat başkanlarına, özellikle büyükşehirlerde belediye şirketlerinde üst düzey yönetticilik teklifinde bulunmak!.. Bitmedi; kırgın ve küskün eski yöneticileri ziyaret ederek ekim ayında başlayacak kongrelerde de yönetimde görev öneriliyormuş!..

Valla şahane plan!.. Bakalım istifa eden ya da istifaya hazırlananlardan kaçı bu “ballı teklifleri” kabul edip yuvaya dönecek göreceğiz!.. Ancak bir lafı hak ediyorlar:

-Bula bula, çöküşünüzün en önemli nedenlerinden birini mi kurtuluş reçetesi olarak buldunuz?!.