Ankara diplomatik kulislerinde son dönemde en çok konuşulan konu şu;

Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’nin kuzeyinde, Suriyeliler için kurmayı planladığı “TOKİ evlerine” finansmanı nereden bulacak?

Malum;

Yerel seçimlerde AKP’nin pek çok büyük kenti kaybetmesinin nedenleri konuşulurken, ekonomik kriz kadar, metropollerde yaşamakta olan Suriyelilere yönelik tepkiler de sayılıyor.

Bu açıdan hükümet, Suriye’nin kuzeyinde kurulacak olan “TOKİ şehirciklerinin” hem AKP’nin en çok kayırdığı -ve halen iflas noktasına gelmiş- inşaat sektörünü ayağa kaldıracağı, hem de tepki çeken Suriyelilerin gönderilmesinin önünü açacağını hesaplıyor. Bir taşla iki kuş misali.

Hesap iyi de Suriye’nin kuzeyinde kurulacak “nohut oda, bakla sofa” evlerin finansmanı nereden bulunacak?

NE BATI, NE ARAPLAR, NE RUSYA...

Ne Batı’dan, ne ABD’den, ne de Avrupalılardan hiç umut yok.

Barış Pınarı operasyonu sırasında Arap Birliği toplantısından çıkan sonuç, Arap ülkelerinin değil projeye para vermek, engellemek için ellerinden geleni yapacaklarını ortaya koydu.

Erdoğan’ın her sıkıştığında gittiği Rusya ise bu aralar, PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD-YPG ile anlaşmalar yapmakla meşgul. - Erdoğan Londra’dayken, Rusya, Suriye’deki güçlerinin başındaki general de YPG elebaşı Şahin Cilo kod adlı teröristle görüştü. Görüşmeden, Türkiye’nin Barış Pınarı operasyonunu genişletmesini engellemek için, Tel Tamer, Amude ve Ayn İsa gibi operasyon bölgesinin sınırındaki yerleşim yerlerine Rus askerleri yerleştirilmesi anlaşması çıktı.-

Erdoğan son çare, Katar’a gitti. Ancak buradan da Merkez Bankaları arasında ek swap anlaşması dışında pek bir şey çıkmadı. Bu aralar Suudi Arabistan ile arayı düzeltmeye uğraşan Katar Emiri, “yaparız/ederiz” sözü vermeyi ihmal etmedi. Ancak iki yıl önce söz verdiği 15 milyar dolarlık yatırımın bile hâlâ gelmediği düşünülürse, Katar’dan da medet ummak mümkün görünmüyor.

“DERDE ÇARE” ÇİN OLABİLİR Mİ?

Başka kim kaldı?

Uzakta, çok uzakta ekonomik olarak genişledikçe genişleyen, ancak siyasi açıdan hâlâ “cüce” kalma eğilimi gösteren Çin olabilir mi?

Çin konusunda Ankara’da izlenen politika, aslında AKP hükümetinin de bunu bir “olasılık” olarak gördüğünü ortaya koyuyor.

Yoksa, “çok milli ve bir o kadar da dindar” AKP hükümeti, Çin’in Doğu Türkistan’da Müslüman Türklere yaptıklarını “görmezden gelir miydi” hiç?

Roginhya’da Müslümanlara yapılan mezalim için yeri göğü inleten; bölgeye heyet üzerine heyet gönderen AKP hükümeti, -ilginçtir- Sincan Türkleri için Çin tarafından kurulan toplama/çalışma kamplarına da, ebeveynleri bu kamplara alınan doğu Türkistanlı çocukların yetimhanelere koyulmasına da bölgedeki camilerin yıkılmasına da çıt bile çıkarmadı.

ÇİN, 5G’NİN Mİ PEŞİNDE?

Çin’in son dönemde tüm dünyada, özellikle iletişim ve enerji sektörüne agresif şekilde girmeye çalıştığı bir sır değil. Son olarak, Almanya’nın iletişimde 5G’ye geçişi sırasında, mobil iletişim altyapısının Çin’in Huawei şirketine ihale edilmesi söz konusu oldu.

Ancak Huawei şirketini Amerikan yaptırımları kapsamına alan ABD Başkanı Trump, Çin’in bir NATO ülkesinin, Almanya’nın, iletişim altyapısını inşa etmesinin “güvenlik sorunu” yaratabileceğini öne sürerek, küçük çaplı bir kriz bile yarattı.

Türkiye’nin 5G ihalesinin de önümüzdeki yılın ilk aylarında yapılması bekleniyor.

Şimdilerde diplomatik kulislerde, AKP hükümetinin Suriye’deki TOKİ şehirciklerine para bulmak için, Çin’e “5G sözü verip vermeyeceği” konuşuluyor.

Bu konuda son bir not daha;

Erdoğan’ın da katıldığı Londra’da geçen hafta gerçekleşen NATO toplantısında bir ilk yaşandı;

Çin ilk kez, adıyla sanıyla NATO bildirisine girdi.

Bildirinin Çin’e ilişkin paragrafında, “Çin’in yükselmesinin hem olasılıklar, hem de sorunlar” yaratma olduğu ifade edildi. Aynı paragrafta ayrıca, NATO üyesi ülkelerin 5G teknolojisine geçişte “güvenli ve esnek sistemlere güvenmeleri gerektiği” de yer aldı.

AKP için deniz bitti. Önündeki imkanlar kısıtlı.

Önümüzdeki günlerde Rusya’yla S-400 anlaşmasının yarattığı tartışmanın ve sorunların bir benzerini, bu kez Çin merkezli olarak yaşamamız mümkün...