Corona virüsle mücadelede ikinci dalga ile karşı karşıyayız. Yaz aylarında kontrol altına alınan virüs sonbaharın gelmesiyle birlikte yeniden taarruza geçti. Avrupa'da birçok ülke Türkiye gibi ikinci dalgadan nasibini almış durumda. Haziran başında 'Deep Knowledge Group' isimli konsorsiyumun yaptığı "en güvenli ülkeler" sıralamasında ilk üçte yer alan Almanya ve İsviçre de ikinci dalganın etkisinde. Ekim ayında Almanya'da 24 saat içinde 11 bin 287 kişide corona virüs vakası tespit edildi. Ülkede bir milyon kişi başına düşen vaka sayısı 5 bin 415. Bu rakam Türkiye'nin (4 bin 377) üzerinde. İsviçre ise bir milyon kişi başına düşen vaka sayısında 14 bini gördü. Dünyada bu sayı bugün itibariyle 5 bin 596. Avrupa'da corona virüs mücadelesiyle fark yaratan ülkelerin başında ise Finlandiya geliyor.

FİNLANDİYA CORONA VİRÜSÜ NASIL KONTROL ALTINDA TUTUYOR?

Finlandiya'nın corona virüste ikinci dalgayı yönetmek konusunda Avrupa'nın en başarılı ülkesi olduğunu görüyoruz. Dünya basınında eğitim ve teknoloji alanındaki olumlu haberlerle karşımıza çıkan Finlandiya, pandemi döneminde de örnek oluyor. Ülkede bir milyon kişi başına düşen vaka sayısı 2 bin 708. Bir zamanlar Mustafa Kemal Atatürk'ün askeri okullarda tarihinin okutulmasını tavsiye ettiği Finlandiya, örnek olacak bir çizgide mücadelesini sürdürüyor. Bakalım 'Beyaz Zambaklar Ülkesinde' neler oluyor?

Finlandiya Avrupa'da en düşük enfeksiyon oranına sahip ve ekonomisi diğer ülkelerin ekonomilerinden daha iyi durumda. Finlandiya'da komşusu İsveç'in dörtte biri oranında vaka sayısı tespit edildi. Ekonomisi ise 2020'nin ilk yarısında daha az daraldı. Uzmanlar Finlandiya'nın pandemiyi kontrol altına almak için Uusimaa bölgesinin hızla kapatılması kararının en başarılı yaklaşımlardan biri olduğunu söylüyor. 15 Nisan'dan itibaren kısıtlamalar kaldırılmaya başlansa da kademeli olarak kaldırılmasına özellikle dikkat edilmişti.

[special_article_template title="" desc="Finlandiya, 27 Mart tarihinde başkent Helsinki'nin de içinde bulunduğu Uusimaa bölgesine giriş ve çıkışları kapatmıştı. Özgürlüklerin kısıtlanması durumu da söz konusu olduğu için Finlandiya açısından bu çok radikal bir karardı. Bugün geldiğimiz noktada Finlandiya'nın genç başbakanı Sanna Marin, bu kararı aldığı için takdir ediliyor. " who="">

Finlandiya Sosyal Demokrat Partisi'nden Sanna Marin, göreve geldikten yalnızca üç ay sonra Covid-19 pandemisi patlak verdi. Finlandiya'da genç politikacının salgını iyi yönetmesinden dolayı oy oranını yüzde 3 artırdığı konuşuluyor.



KÖKLÜ BİR GELENEĞİN SONUCU


Financial Times'a konuşan, Tampere Üniversitesi'nden epidemiyoloji uzmanı Prof. Pekka Nuorti, Finlandiya'yı diğer Avrupa ülkelerinden ayıran en önemli faktörü şöyle açıklıyor: "Finlandiya ile diğer tüm Avrupa ülkeleri arasındaki 1939-1940 Kış Savaşı sırasında Sovyetler Birliği'ne karşı kolektif deneyimden doğan büyük bir ayrım var. Finlandiya'nın en önemli farkı, ulusal acil durumlarda nasıl hareket edileceğine odaklanması ve hazırlıklı olmasıdır."

FİNLİLERİN STOKLARI FARK YARATTI

Finlandiya'da acil tıbbi ve koruyucu ekipman stokları bulunuyor. Üstelik bu önlemlere İkinci Dünya Savaşı'ndan beri hiç ihtiyaç duyulmadı. Salgının başlangıcında Avrupa ülkelerinde maske krizi söz konusu olmuş ama Finlandiya maske konusunda hiçbir sıkıntıları olmadığını açıklamıştı. 5 Nisan'da New York Times'ta yayınlanan bir haber bu konuya dikkat çekiyordu. Haberin girişi şöyleydi: "Finliler, komşularının aksine Soğuk Savaş'tan sonra stok yapmayı asla bırakmadı. Şimdi Finlandiya, Covid-19 çağında kıskanılacak bir tıbbi ve hayatta kalma ekipmanına sahip."

Daha önceden dünya basınında özellikle eğitim ve teknoloji alanında ön plana çıkan Finlandiya, bu kez Covid-19 çağında maske stoklarıyla fark yaratıyordu. Önemli bir koruyucu ekipman stokunun üzerinde oturan Finliler, sadece İskandinav komşularını değil, bir çok Avrupa ülkesini de gölgede bıraktı. Finlandiya'nın bu stokları yalnızca tıbbi malzemeleri değil, petrol, tahıl, tarım aletleri ve cephane yapmak için kullanılan hammaddeleri de içeriyor. Salgının ilk günlerinde bu maskelerin kullanıldığı biliniyor.

"ONLAR HER ZAMAN HAZIRDIR"

Norveç, İsveç ve Danimarka'nın da Soğuk Savaş döneminde büyük miktarda tıbbi ve askeri teçhizat, yakıt ve gıda stokları topladığı biliniyor. Ancak daha sonra bu stokları büyük oranda terk etmişlerdi. Finlandiya ise hem pandemiye hem de olası bir savaşa hazır. Finlilerin bu durumu hem ulusal stoklara ışık tutuyor, hem de diğer İskandinav uluslarının savunmasızlığını ortaya koyuyor. Norveç Savunma Etütleri Enstitüsü'nden Magnus Hakenstad, "Finlandiya, İskandinavların hazırlıklı ülkesidir ve büyük bir felakete veya III. Dünya Savaşı'na her zaman hazırdır" ifadesini kullanıyor.

Birkaç yıl önce Finlandiya'daki hazırlık durumunu gözden geçiren İsveç devlet epidemiyoloğu Anders Tegnell şunları söylüyor: "Hazırlık düzeyleri, hayal bile edebileceğimiz her şeyin çok ötesinde. Tabii Rusya gibi bir komşunuz varsa ve onlarla savaştıysanız bu çok normal."

Finli bir kadın metroda.



SOSYAL TEMAS ÇOK KISA SÜREDE AZALDI


Uzmanların Finlandiya hakkındaki görüşlerine baktığımızda hazırlıklı olmanın 'hem pratik hem de psikolojik' bir etkisi olduğunu görüyoruz. Prof. Pekka Nuorti, Finlandiya'nın bunun da ötesine geçtiğini belirtiyor: "Finlandiya'nın krizlere tepki verme konusunda çok köklü bir geleneği var ve insanlar bir kriz olduğunda bir araya gelme eğiliminde. Kısıtlamalar uygulandığında dikkat çekici olan şey, nüfus davranışındaki değişikliklerdi. Çok kısa bir zamanda insanlar arasındaki sosyal temasta dörtte üçlük bir azalma oldu."

Pekka Nuorti, bir pandeminin bütün bir toplumun işleyişi ve organizasyonu açısından ayna görevi gördüğünü söylüyor. Finlandiya bu konuda son derece başarılı gözüküyor. Tabii nüfus ve yüz ölçümü faktörünün de altını çizmekte fayda var. Finlandiya'da Türkiye'deki gibi sokağa çıkma yasağı uygulanmadı çünkü buna gerek kalmadı. Finlandiya'da yaşayan insanların aktardıklarına göre; toplu taşıma araçlarına rağbet son derece azaldı. Çoğu kişi evden çalışıyor. İnsanların dışarı çıkmasına yönelik herhangi bir kısıtlamaya gidilmedi. Finlandiya'da kişi başına düşen alanın fazlalığı da buna gerek kalmamasının nedeni olarak gösteriliyor. Ülkenin yüz ölçümü neredeyse Türkiye'nin yarısı kadar. Buna karşılık nüfusu 5.5 milyon, yani Türkiye nüfusunun on beşte birine tekabül ediyor. Alan geniş ve yoğunluk oluşmuyor. Akdeniz insanının aksine daha mesafeli insanlar oldukları da biliniyor.

İKİNCİ DALGADAN ONLAR DA ETKİLENDİ

İkinci dalgadan Finlandiya da etkilendi. Kişi başına düşen vakalar, Mayıs ortasından bu yana en yüksek seviyede ve son dönemde günlük vaka sayısı 200-300 arasında seyrediyor. Ancak yine de diğer Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında çok daha iyi durumdalar. Dünyada bir milyon kişi başına düşen vaka sayısı 5 bin 596. Finlandiya'da ise bu sayı 2 bin 708. Yani yarısı kadar. Avrupa'nın genelinde ise durum pek iyi görünmüyor.



 

GENÇ BAŞBAKANIN OLUMLU ETKİSİ

Helsinki Üniversitesi'nde İskandinav araştırmalarında doçent olan Johan Strang, başarıyı tarif ederken Başbakan Sanna Marin'in tutumuna da dikkat çekiyor: "Başbakan Sanna Marin, kimsenin sorgulamasına gerek kalmadan oldukça sert önlemler uygulayabildi. Üstelik bunu yaparken çok sakindi. Finlandiya ise pandemiye İsveç'ten daha hazırlıklıydı."

Buradaki sert önlem, başkent Helsinki'nin de dahil olduğu bölgenin kapatılması ve insanların birkaç hafta boyunca sınırlara girip çıkmalarının engellemesiydi. Finlandiya yurt dışından gelen ziyaretçiler için 'karantinadan kaçınmak' anlamında Avrupa'da en katı kriterlere sahipti. Johan Strang, sınırlı tutulan yerel ve bölgesel kısıtlamalar ve artan maske kullanımıyla birlikte ikinci dalganın etkisini azaltacaklarını umuyor.