Türkiye’nin, ihtiyacı olan döviz finansmanını “yatırımcıyı faizle cezbedip sıcak para beklemek” dışında nasıl sağlayacağına yönelik yol haritası belirsiz. IMF ile anlaşma tercihten ziyade bir zorunluluk noktasına doğru ilerlese de, iktidarın seçenek dışı bıraktığı bir yol. İngiltere’deki Cardiff Üniversitesi’nde görev yapan iktisat profesörü Engin Kara, faizin sorunları tek başına çözebilecek sihirli bir değnek olmadığını ifade etti.

Prof. Dr. Engin Kara


Prof. Dr. Kara sorularımızı şöyle yanıtladı:

- Merkez Bankası yılın son faiz toplantısını 24 Aralık’ta yapacak. Faizlerdeki değişim ekonomide amaçlanan etkiyi yaratabilir mi?

Faiz oranı sorunları tek başına çözebilecek sihirli bir değnek değil, para politikasının bir uygulama aracıdır. Ülkedeki ekonomik ve siyasi koşullar da para politikasının etkin çalışabilmesine olanak vermeli. Maalesef Türkiye’de demokrasi, hukuk ve kamu kurumlarının etkin çalışmasında ciddi sorunlar var. Ekonomiyi bir binaya benzetirsek; temelindeki en önemli bileşenler özel sektörün sağlıklı bilanço yapısı ve demokrasinin düzgün çalışması. Temeli sağlam olmayan binaya girmek istemeyen biri gibi, yatırımcılar da Türkiye’ye yatırım yapmak istemiyorlar. Eğer faiz getirisi yeterince yüksekse para kazanıp bir an önce de çıkmak istiyorlar. Zaten son faiz artışıyla amaçlanan da bu. Faiz artırımının estirdiği olumlu hava sorunlara çare olacak gerçekçi politikalarla desteklenmediği sürece kumdan kaleden bir farkı yok.

- Ancak döviz finansman ihtiyacı her geçen gün artıyor…

Yaşanan ekonomik sorunların özünde “borç krizi” yatıyor. TL’nin değer kaybetmesinin ekonomik nedeni de bu. Döviz finansman ihtiyacı giderek artıyor. Bu durum da sonunda IMF ile işbirliğini gerektirecek gibi görünüyor ancak hükümetin IMF’ye karşı tutumu iyimser olmayı zorlaştırıyor.

Türkiye’de ekonomik krizlerin dolar kurunda yaşanan keskin yükselişler üzerinden tanımlandığını ifade eden Prof. Dr. Kara, “Bunun arkasında 70 sente muhtaç kaldığımız günlerin yarattığı psikolojinin durduğunu düşünüyorum” dedi.

Ekonomiyi bağımsız bir kurula devredebilirler


- Her yönüyle bir sıkışmışlıktan bahsettiniz, çıkış için önerileriniz nedir?

Ekonomi “yüksek faiz-yüksek kur” sarmalına girmiş durumda. Bu sarmaldan çıkmak, ekonomi yönetimine kredibilite kazandırmaktan geçer. Siyasi rejim yakın gelecekte değişmeyeceğine göre bu kredibilite nasıl sağlanabilir? Rusya’ya bakabiliriz. 2015’teki krizde Başkan Vladimir Putin, ekonomiyi tamamen uzmanlardan oluşan bağımsız bir kurula devretmişti. Benzer yöntem Türkiye’de de uygulanabilir.

- Bu tür bir kurulun Türkiye’de başarma şansı var mı, sizce?

Bu tür bir kurulun başarılı olabilmesi için sadece hükümetin değil, toplumun da desteği ve onayının alınması gerekiyor. Sorunlar ortak, çözümü de konsensüs gerektirir. Bu konsensüsü sağlayacak kişi de Cumhurbaşkanı’dır.