Bayram namazlarının dindeki yeri oldukça önemli. Tüm Müslümanlar bir aylık mübarek Ramazan ayının ardından bayrama kavuşmanın mutluluğu ve huzuru içerisinde. Tüm yurtta olduğu gibi Adana'da da bayram namazı heyecanı yaşanıyor. Ancak geçtiğimiz ylllardan farklı olarak bu sene corona virüsü salgını nedeniyle bayram namazı camilerde değil evlerde kılınacak. Peki Adana bayram namazı saat kaçta? Adana'da sabah ezanı kaçta okunuyor? İşte 2020 Adana bayram namazı saati ve bayram namazına dair önemli bilgiler...

ADANA BAYRAM NAMAZI SAAT KAÇTA?

Diyanet bu yıl camilerin açılış tarihini 12 Haziran olarak açıkladı. 24 Mayıs'a denk gelen bayram nedeniyle bu sene bayram namazı cemaatle kılınamayacak. Adana'da bayram namazı saati 05:57 olarak açıklandı.

ADANA NAMAZ VAKİTLERİ

DUHA NAMAZI NEDİR? KUŞLUK NAMAZI SAAT KAÇTA KILINIR?

Duha namazı aynı zamanda kuşluk namazı olarak da bilinir. Güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden, yani Güneş doğduktan 45 dakika sonra başlar, öğle namazına 45 dakika kalıncaya kadar devam eder. Niteki bir hadîs-i Şerîfte: “Kuşluk namazı, deve yavrusunun ayakları sıcaktan kızdığı zamandır.” Buyurulur. (Müslim, Misâfirîn, 143)Duhâ (kuşluk) namazı dediğimiz nafile namaz bu andan itibaren kılınır. Zeval vaktine yarım saat kalıncaya kadar devam eder. İki veya dört veya sekiz veya on iki rek‘at kılınabilirse de, en faziletlisi sekiz rek‘at kılmaktır.


TÜM İLLERDE BAYRAM NAMAZI SAATLERİ

CEMAATLE NAMAZ KILMANIN ADABI

Camiye giderken vakarlı olunması gerekir. Hem gösteriş izlenimi ver-memek için hem de vakarın bir gereği olarak koşmadan normal bir şekildeyürünmesi uygun olur. Pek hoş olmamakla birlikte acele yürünebilir. Eniyisi, cemaate katılmanın hazırlığını daha önceden yapmak ve ona göredavranmaktır. Müezzin kamet getirmeye başladığı veya namaza durulduğusırada camiye gelen kişi, vaktin sünneti de olsa hiçbir nâfile namaz kılma-dan hemen cemaate katılmalıdır. Bunun istisnası sadece sabah namazınınsünnetidir. İmam selâm vermeden cemaate yetişebileceğini tahmin edenkişinin, sabah namazının sünnetini kılıp sonra imama uyması uygundur.

Öğle veya cuma namazının sünnetine başladıktan sonra cemaatin farzadurması veya hatibin minbere çıkması halinde iki rek‘at tamamlanınca se-lâm verilir. Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelîler cemaatle kılınan farzın kaçırılmasın-dan endişe edildiği takdirde nâfile namazın hemen kesilebileceğini söyle-mişlerdir. Hanefîler'e göre yalnızca bir rek‘at kaçıracağını tahmin eden kimsenamazı kesmeyip iki rek‘at kılarak selâm verir; üçüncü rek‘ata başlamış olankimse de aynı şartla dört rek‘atı tamamlar.Dört rek‘atlı bir farz namazı tek başına kılmakta olan kimse, cemaatlenamaz için kamet getirildiğinde henüz bir rek‘atı tamamlamamışsa hemennamazını keserek cemaate katılmalıdır; birinci rek‘atın secdesini yapmışsa,bu takdirde ikinci rek‘atı tamamladıktan sonra selâm vermek suretiyle na-mazını keserek cemaate katılır.



TEŞRİK TEKBİRLERİ

Peygamberimizin, kurban bayramının arefe günü sabah namazındanbaşlayarak bayramın 4. günü ikindi namazına kadar, ikindi namazı da dahilolmak üzere farzlardan sonra teşrik tekbirleri getirdiğine dair rivayetler bu-lunmaktadır. Ebû Yûsuf ve Muhammed'e göre arefe günü sabahından bay-ramın 4. günü ikindi namazına kadar 23 vakit, her farzın selâmından sonrateşrik tekbiri getirmek, kadın erkek ve seferî mukim ayırımı olmaksızın hermükellefe vâciptir. Hanefî mezhebinde fetvaya esas olan görüş budur. Teşrikgünlerinde kazâya kalan namaz, yine o günlerde kazâ edilirse teşrik tekbir-lerini de kazâ etmek gerekir. Bunun dışında teşrik tekbirleri kazâ edilmez.

Ebû Hanîfe'ye göre ise bu tekbirler, kurban bayramının arefe gününden1. gün ikindi namazına kadar sekiz vakit, cemaatle kılınan farz namazlar-dan sonra vâciptir. Dolayısıyla bu vâciplik cemaate katılması gerekmeyenseferî ve mukim kişiler için söz konusu değildir.Teşrik tekbirleri, Şâfiî ve Hanbelî mezhebine göre sünnet, Mâlikî mezhe-bine göre ise menduptur.

ADANA İLİ TARİHÇESİ

Adana'nın tarihçesi 3.000 yıl kadar öncesine dayanmaktadır; bölgedeki arkeolojik bulgular Paleolitik Çağ'a değin uzanan insan yerleşkelerini gün yüzüne çıkarmıştır. Arkeologların taş bir duvar ve bir şehir merkezi buldukları Tepebağ Höyüğü Neolitik Çağ'da inşa edilmiştir ve Çukurova bölgesindeki en eski şehir olarak düşünülmektedir. Adana isminde bir yer Sümer destanlarından biri olan Gılgamış Destanı'nda söz edilmektedir; ancak bu çalışmanın coğrafyası sözü geçen yerin konumunu belirlemek için çok muğlaktır.

Hattuşaş (Boğazkale)'de bulunan Hitit Kava yazıtlarına göre Kizzuwatna, MÖ 1335 dolaylarında Hititlilerin koruması altında Adana'yı yöneten ilk krallıktı. Aynı zamanda şehir Uru Adaniya ve sakinleri ise Danuna olarak anılırdı. MÖ 1191-1189'a rastlayan yıllarda Hitit İmparatorluğu'nun çöküşüyle başlayan batı kaynaklı akınlar ovanın denetiminin çok sayıda küçük çaplı krallıklara geçmesine neden olmuştur, akabininde de Asurlular, MÖ 9. yüzyıl; Persler, MÖ 6. yüzyılda MÖ 333'te Büyük İskender; Selevkoslar; Kilikya korsanları; Romalı devletadamı Pompey; ve Kilikya Ermeni Krallığı (Kilikya Krallığı) bölgenin denetiminde söz sahibi olmuşlardır.

Adana'nın tarihçesi özü itibarıyla Tarsus'un tarihçesiyle bir bağlantısı vardır; Seyhan Nehri'ne komşu olan bu iki şehrin konumu nehir tarafından değiştirildiğinden bu şehirler sıklıkla aynı kent olarak anılır ve ismi de asırların seyrine göre değişmiştir. Romalılar döneminde Adana'nın göreceli olarak az bir önem arz etmekteydi ve bu sıralarda bölgenin metropolü konumunda Tarsus bulunmaktaydı. Gnaeus Pompeius Magnus devrinde ise şehir Kilikya korsanları için bir hapishane olarak kullanılmıştır. Birkaç yüzyıl sonra şehirde doğuya giden Roma askeri yolu üzerinde yerel bir istasyon kurulmuştur. MS 395'te Roma İmparatorluğu'nun kesin çöküşünün ardından bölge Bizans İmparatorluğu'nun bir parçası haline gelmiş ve muhtemelen Julianus'un hükümdarlığı zamanında gelişmişti. Büyük köprülerin, yolların, hükûmet binalarının, sulama ve fidanlıkların inşasıyla beraber Adana ve Kilikya bölgenin en önemli ve gelişkin ticaret merkezi haline gelmiştir. Özellikle Kilikyalılar devrinde Ayas (bugünkü adıyla Yumurtalık) ve Kozan (eski adıyla Sis) bölgedeki diğer büyük şehir ve yönetim merkezleriydi.

Adana tarih boyunca sırasıyla Luvi Krallığı (MÖ 1900), Arzava Krallığı (MÖ 1500-1333), Hitit İmparatorluğu (MÖ 1900-1200), Asurlular (713-663 BC), Pers İmparatorluğu (MÖ 550-333), Helen Antik Yunan Uygarlığı (MÖ 333-323), Selevkos İmparatorluğu (MÖ 312-133), Kilikya Prensliği (178-112), Romalılar (MÖ 112 -395), Bizans İmparatorluğu (395-638; 964-1071), Abbasiler, Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Memlükler, Ramazanoğlu Beyliği, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye'nin egemenliği altına girmiştir.



ADANA NÜFUS

Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1893 yılında yapılan nüfus sayımı sonucuna göre Adana merkezin nüfusu 70.702 kişidir. Bunun %82'sini Türkler, %14'ünü Ermeniler, %2'sini Rumlar ve %2'sini Katolik oluşturmaktaydı.

İkinci Dünya Savaşı'nın ardından gelen yardımlar ve başlayan endüstriyel yatırımlar ile büyüme sürecine giren Adana'nın merkez nüfusu, 2016 yılı TÜİK verilerine göre 2.201.670 kişiye ulaşmıştır.

Güncel Nüfus Değerleri

Adana İl Nüfusu: 2.237.940'tır (2019 sonu). İlin yüzölçümü 13.844 km2'dir. İlde km2'ye 162 kişi düşmektedir. (Yoğunluğun en fazla olduğu ilçe: 1793 kişi ile Seyhan’dır)

İlde yıllık nüfus artış oranı % 0,80 olmuştur. Nüfusu en çok artan ilçe: Sarıçam (%4,88) Nüfusu en çok azalan ilçe: Saimbeyli (-%3,74)

4 Şubat 2020 TÜİK verilerine göre 15 İlçe ve belediye, bu belediyelerde toplam 831 mahalle bulunmaktadır.

ADANA CAMİLERİ

Sabancı Merkez Camii tarihi bir geçmişe sahip olmamasına rağmen Adana'da en çok ziyaret edilen camidir, bunun sebebi de Orta Doğu'daki en büyük cami olmasıdır. Osmanlı Mimarisi'ne sadık kalınarak inşa edilen cami 1998 yılında hizmete açılmıştır ve 28,500 kişiye kadar kapasitesi vardır. Caminin altı minaresi bulunmakla beraber bunların dördünün yüksekliği 99 metredir. Kubbesi 32 metre çapındadır ve ibadet alanından 54 metre yüksektedir. Seyhan Köprüsü'nün köşesinde ve Seyhan Nehri'nın batı kanadında bulunmaktadır. Bu sayede geniş bir alandan görülebilmektedir.[37]

1541 yılında Ramazanoğlu devrinde külliye biçiminde inşa edilen Adana Ulu Camii ise medresesi ve türbesiyle Adana'nın en çok ilgi gören ortaçağ mimarisine sahip bir yapısıdır. Pencerelerinin etrafında göze çarpan süsleme sanatlarının yanı sıra camide siyah ve beyaz mermer taşlarına rastlanır. Bunlar iç mekanda kullanılan 16. yüzyıl İznik çiniciliği ile ünlüdür. Minarelerde ise kullanılan dik şemalarla Memlüklerin etkisi görülmektedir.

St. James'in Kilisesi 1501 yılında Ramazanoğlu Halil Bey tarafından camiye Yağ Camii çevrilmiştir.[38] İleriki zamanlarda 1525'te Piri Mehmet Paşa tarafından camiye bir minare ve 1558'de de bir medrese eklenmiştir. Camide Selçuklu mimarisi görülmekle beraber cami sarı taştan yapılmış bir kapıya sahiptir.

Abdülrezzak Antaki tarafından 1724 yılında inşa edilen Yeni Camii günümüzde bazı kesimlerce hâlâ Antaki Cami olarak anılmaktadır. Camide memlük mimarisinin etkisi görülmektedir. Cami dikdörtgen biçiminde yapılmıştır ve güney cephesindeki duvarlarda taş işlemeciliği bulunmaktadır.[39]

Alemdar Mescidi, Şeyh Zülfi Mescidi, Kızıldağ Ramazanoğlu Camii, Hasan Ağa Camii (Çivi kullanılmadan inşa edilmiş 16. Yüzyıl mimarisi) tarihi değere sahip diğer camiilerdeir.