Eski Özel Kuvvetler Komutanı emekli Korgeneral Engin Alan, Suriye’de bundan sonraki sürecin çok önemli olduğunu belirterek “Bölgeyi ateş topuna çevirmek isteyenler çıkacaktır. Bunun için provokasyonlara, tuzaklara karşı çok dikkatli olunması gerekiyor” dedi.

* Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görüş ve önerilerine büyük önem verilen, defalarca sınır ötesi harekatları yöneten emekli Korgeneral Engin Alan, izlenen Suriye politikasında artık geriye bakmak yerine, günümüzdeki durumun dikkate alınmasını önerdi.

TUZAKLARLA DOLU

* 5 Mart 2020 tarihinde gerçekleşen Moskova Mutabakatı’ndan sonra, devamlı bir ateşkes ve kalıcı bir siyasi çözüm için uzun bir yolun olduğunu; bu yolun her adımının Suriye içinde ve dışındaki aktörlerinin kuracakları tuzaklarla dolu olacağını kaydeden Alan, “Askeri bir ifade ile bölgeyi iki sektöre ayıralım, her sektörü ayrı ayrı ve olası senaryolara dayalı olarak inceleyelim” dedi.



Alan, gazetemizde yayımlanan harita üzerinde Suriye sahasıyla ilgili gelişmeleri SÖZCÜ’ye şöyle anlattı:

* Birinci sektör (Rejim Kontrolündeki Bölge): Bu bölgeyle ilgili şöyle bir senaryo düşünelim. Rejim, özellikle de rejimin kontrol etmekte zorlandığı, başta İran milisleri olmak üzere silahlı grupların, kendi bölgelerinde kalan gözlem noktalarımıza ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin konuşlandığı yerlere karşı girişebilecekleri silahlı provokasyonlar.

ATEŞKESE UYACAKLAR

* İkinci sektör (TSK Kontrolündeki Bölge): Bu sektör için de şöyle bir senaryo düşünelim: Bu sektörde TSK ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) yeni adıyla Suriye Milli Ordusu’nun ateşkese uyacakları açık.

* Ancak başta HTŞ (Heyeti Tahlil-i Şam) olmak üzere, diğer silahlı grupların (Türkistan İslam Partisi, Hücresel El Din vb.), özellikle İdlib’i Lazkiye’ye bağlayan stratejik M-4 Karayolunun iki yanında 6’şar kilometrelik Türkiye ve Rusya’nın oluşturacakları ‘Güvenlik koridoru’ ve bu güzergahta, 15 Mart’tan itibaren başlayacak Türk-Rus ortak devriye faaliyetlerine karşı, bölgedeki hedef seçtikleri diğer unsur ve yerlere yönelik girişebildikleri silahlı provokasyonlar.

TEHLİKEYE GİRER

* Her iki sektörden birinde bu senaryoların gerçekleşmesi halinde Ateşkes tehlikeye girecek ve büyük, ciddi sıkıntılar yaşanabilecektir. İkinci sektördeki kuvvetlerimize bir saldırı olması halinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kremlin’de çok net ifade ettiği şekilde, Türkiye buna misliyle mukabele edecek, saldırıların devamı halinde, belki de yeni bir ‘Bahar Kalkanı’ harekatının kapısını aralayacaktır.

* Hiç kuşkusuz kendi güçlerine karşı olası bir saldırıda, Rusya da sessiz ve tepkisiz kalmayacaktır. Her iki durumda da bölge yeniden, belki de geçmişten daha yoğun ve daha ağır sorunların yaşanacağı bir yer haline gelebilecektir.

* Böyle bir olumsuzluk; Başta ABD’nin de yeşil ışık yakmasıyla, Fırat’ın doğusu olmak üzere, PKK/YPG/PYD tarafından  bir fırsat olarak değerlendirilebilecektir.

YENİ GÖÇ DALGASI

* Bizim açımızdan daha da kötüsü İdlib’ten sınırlarımıza doğru yeni bir mülteci akımının başlama olasılığıdır. Sınırları açtıktan sonra, Yunanistan sınırında yaşananlar ile yapılan açıklamalara baktığımızda, Avrupa’nın bu konudaki riyakarlığı ve ikiyüzlülüğünü de dikkate aldığımızda; Türkiye başlayabilecek yeni bir göç dalgasının ağır insani ve ekonomik zorluklarıyla karşı karşıya kalabilecektir.

* Anlatmaya çalıştığım her iki kötü senaryoda da Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle ‘Kara kedi’ açık veya örtülü olarak rolünü sürdürecek, hatta üreyip yavrulayacaktır. Sorumuz şu olmalı: Ateşkes’in devamı, bölgede huzur ve güvenliğin sağlanması için neler yapılabilir?

* Kalıcı bir ateşkesin garantörü ve sorumlusu Türkiye ve Rusya’dır. Ve bu iki ülke arasında kesintisiz iletişim, işbirliği ve koordinasyon Ateşkes’in anahtarıdır.

Bu dengenin korunması için ne yapılmalı?


1- Sahada uygun bir yerde, birbirlerine çok yakın, hatta iç içe olacak şekilde Türkiye ve Rusya tarafından her bir ülke için, bölgeyi çok iyi bilen asker, diplomat ve istihbaratçılardan oluşan birer  ‘Harekat Merkezi’ kurulmalı ve bu merkezler sahayı sürekli takip etmelidir. Geçmişte biz bunu uyguladık ve çok faydasını gördük.

1990’lı yıllarda icra edilen sınır ötesi harekatlarda, müsteşar seviyesinde değerli bir diplomatımız, 24 saat sadece Komuta Merkezi’nde değil, zaman zaman sahada da bizimle beraber bulunarak gelişmeleri anında Dışişleri Bakanlığı’na  raporluyordu. Bu uygulama karar alma sürecini hızlandıran, kararların isabetini arttıran bir sonuç yaratıyordu.

2- Bu merkezler 24 saat birbirleriyle temas ve koordinasyon içinde bulunmalıdır.

3- Herhangi bir  ‘Ateşkes’ ihlalinde, bu merkezler derhal sahadaki Türk ve Rus Askeri Komutanlıklar kararı ile ihlali önlemeli, önleyemezler ise hızla görüş ve önerileriyle birlikte, karar makamlarına (Ankara, Moskova) iletmelidir.

Suriye’de kalıcı ve kabul edilebilir bir siyasi çözüme ulaşılabilmesi, herkesin çıkarlarına uygun olan ‘Sürekli bir Ateşkes’tir. Ateşkesin sürekliliği ise sadece Türkiye ve Rusya’nın değil, bölge içi ve dışı aktörlerinin samimiyet ve iyi niyetle gösterecekleri gayrete bağlıdır.