Yıl 2015... FETÖ’nün işkenceleri sonucunda Kara Harp Okulu’ndan ayrılmak zorunda kalan öğrenciler şikayetçi oldu. Soruşturma dosyası İzmir’de... 5 yıl geçti ses yok! Albay Önsel, işkenceden ölen bir askerin de olduğunu söylediği davanın peşine düştü... Dosyada, 261 şüpheli, 750’de fazla tanık var...

Albay Mustafa Önsel... 1984 senesinde Kara Harp Okulu’nu bitirdi. 10 sene terörle mücadele etti... İlki 22 Şubat, İkincisi 5 Nisan 2010, Üçüncüsü ise 15 Şubat 2011’de olmak üzere kamuoyunda ‘Balyoz’ diye bilinen kumpas dava kapsamında yaklaşık dört sene tutuklu kaldı. 19 Haziran 2014 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla, adil yargılanmadığı gerekçesiyle tahliye edildi ve sonrasında beraat etti. Sonrasında Fetullahçı Terör Örgütü’nü deşifre eden kitaplar yazdı: Casusluk Kumpası, 1 Köy 4 Adam 6.5 Darbe, Silivri’de Firavun Töreni, Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu, Ağacın Kurdu, Aşil’in Topuğu/FETÖ’nün ‘O’ Gecesi ve Bellek...

İFADE VERMEYE 2015’TE BAŞLADILAR

Geçen hafta köşemde yazdığım ‘Kuleli Askeri Lisesi’ fezlekesinin ardından görüştük. Kuleli kadar önemli bir dosyaya işaret etti Önsel. Sözü Albay Mustafa Önsel’e bırakalım: “2014 Haziran ayında çıktıktan sonra bazı asker arkadaşlar geldi. Ben de Ağacın Kurdu kitabını yazmaya başlamıştım. Özellikle Kara Harp Okulu’nda yaşanan işkenceleri anlattı bazı öğrenciler. Sonra da 2015’te savcılığa müracaat ettiler. Fetullahçıların işkenceleri sonucunda Kara Harp Okulu’ndan ayrılmak zorunda kalan öğrenciler tanık ve şikayetçi oldu. Ben de bu ifadelerin bir kısmını kitabımda yazdım.”

EĞİTİMLERDE BİR ÖĞRENCİ ÖLDÜ

Araya girdim ve 2015’te başlayan soruşturmanın 5 yıl sonra ne durumda olduğunu sordum... Mustafa Önsel, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından bu ifadelerin arttığını söyledi: “2020’ye geldik ancak iddianame daha ortada yok! Kara Harp Okulu’nda yaşananlar Kuleli’de yaşananlar gibi değil! Karacı öğrencilere bildiğiniz işkence yapıldı. Örneğin... Fetullahçı olmayan öğrencileri bir gruba ayırıyorlar, hiç uyutmadan, yemek ve su vermeden üç gün eğitim yaptırıyorlar. Düşünün, sabaha doğru 4.30 gibi yat talimatı veriliyor, 6.30’da kaldırıyorlar. Yerde sürünme yaparken, başlarına tekme atıyorlar vs... Asker kişi eğitim alacak fakat kendilerinden olmayanlara eğitim değil işkence yapılıyor! Çoğu çocuğun psikolojisi bozuldu. Erkan Yiğit isimli öğrenci bu baskı sonucunda yaşamını yitirdi!”

SORUŞTURMA DOSYASI İZMİR’DE

Peki bu soruşturma nerede sürüyor? Önsel, özellikle İzmir Urla’daki Menteş Kara Harp Okulu’nda işkencelerin yoğun olduğunu ve davanın da İzmir’e alındığını anlattı: “261şüpheli var, 750’den fazla da şikayetçi/tanık! Bu mobbing olayı değil. Eğer bu soruşturma davaya dönüşürse örgütün bel kemiği kırılacak. Çünkü... 15 Temmuz’da darbeci olanların büyük bir kısmı bu işkenceleri yapanlar. Aralarında itirafçılar da var.”


ÖRGÜTÜN ELİNDE, HARBİYE’YE GİREN ÖĞRENCİLERİN TASFİYE LİSTESİ VARDI


Mustafa Önsel’in, 15 Temmuz öncesi Fetullahçı örgütün TSK’daki yapılanmasını ele aldığı Ağacın Kurdu kitabında anlattıklarına uzanalım.  2006-2014 arası okullarda söz konusu işkenceleri bizzat yaşayan askeri öğrencilerin ağzından dinleyelim.

Örneğin...

Çağatay Güven: “Tuvaletten doldurulan pis suları istifra edene kadar içiriyorlardı. ‘Ben bir işe yaramam’ diye bağırtılarak eğitim alanındaki platformdan atlatılıyorduk. Geceleri tam teçhizatlı olarak denize sokuluyorduk. Çöp kovasına baş aşağı sokulup ‘Ben çöpüm’ diye bağırtılıyorduk.”

Fatih Ecevit: “Şok mangasındaki arkadaşlar kilometrelerce koşturulup sonra onlara zorla litrelerce su içirilip mideleri yırtılırcasına kusmaları sağlanıyordu. Dinlenmelerde diğer Harbiyeliler gibi istirahat verilmiyordu..  Okulda ise koridoru sürünerek temizlemeye zorlanıyordum.”

Melih Karaduman: “Harbiye’ye geldiğimizden itibaren, komutanların elindeki ajandalarda yapıştırılmış fotoğraflar, yanlarında yazan isimler ve isimler hakkında yazılanlara bakılarak bir tasfiye planına girişildi. Talimlerde yere yattığımızda vücudumuza ve kafamıza tekmelerle vuruluyordu.”

15 Temmuz’a katılan darbeciler Menteşe’de işkence yapanlar!


Askeri öğrencilerden Ömer Demir’in anlattıkları da çok çarpıcı: “... Kapıdan girer girmez başladılar işkenceye. Doğru dürüst yemek yok, su yok! Küfürler, hakaretler, hem de en alçakçasından. Mesela ‘senin annen şurda mı çalışıyor?’  4 Ağustos’ta sıcak klimalar altında, susuzluk, açlık ve uykusuzluktan bayıldığım oldu. Diğer Harbiyelilerin biz işkence görürken keyifleri yerindeydi. Onlar dondurma yiyorlardı bize bakarak. Sürünmekten dizlerimde, bacaklarımda açık yaralar oluştu. Istıraptan duramıyordum. Üsteğmen Özkan Özgenç geldi ve elindeki tuzu yarama bastı. Acıdan bayıldım. Revire kaldırdılar. Dizlerim iflas etti. Tuvalete oturamıyordum. Biz, o günlerde bunlar Türk subayı olamaz. Bunlar herhalde PKK’lıdır. Çünkü bu yapılanlar esir kampında bile yapılmaz diye düşünüyorduk. Bir gün Üsteğmen Ersin Yılmaz ve Özkan Özgenç geldiler ve önüme ip attılar, ‘Hadi bakalım intihar et! Ki senden bir an önce kurtulalım’ dediler. Bölük Komutanı Serkan Polat , ‘Senin ailen de bizden değil. Dışarı çıkınca da bizden kurtulamazsın, aileni de bitiririz’ dedi. Bir gün annem nizamiyeye gelmiş. ‘Oğlumu görmek istiyorum’ demiş. Israr etmiş. Orada tartışmış. Annemi yumruklamışlar...”

Anneyi yumruklayan Öner Ada ve Ersin Yılmaz TSK’dan ihraç edildi, Özkan Özgenç ise itirafçı oldu.


BİR HARBİYELİNİN İŞKENCE SONRASI ÖLÜMÜ


Samsunlu orta halli bir ailenin çocuğu. Adı: Erkan Yiğit... Askeri liseyi başarı ile bitirmiş ve subay olma hayaliyle Kara Harp Okulu’na gelmiş. İlk intibak kampında hiçbir şey yapılmamış kendisine. Birinci sınıfı başarıyla bitirmiş. Yıl 2010. İkinci eğitim kampında Erkan’ı şok mangasına ayırırlar. Sözde eğitim adı altında işkenceye tabi tutarlar. Bir gün yine sabahtan diğer günün sabahına kadar işkence eğitimine maruz kalır. Ağır hakaret, aşağılama, açlık, susuzluk ve yorgun bırakma işkencenin temelini oluşturur... Sabahleyin bulunduğu bölüğün test koşusu vardır Erkan’ın. ‘Sen de katılacaksın’ derler. Aslında yorgunluktan kendinde bile değildir Erkan. Günlerdir bir iki saatin dışında uyutulmamıştır. Diğer arkadaşlarıyla, işkenceye tabi tutulmayan, müfredatta belirtilen eğitimin dışında dokunulmayan Harbiyelilerle koşuya başlar.

Diğer Harbiyeliler gece istirahat etmişlerdir. O ise su bile verilmeden gece boyunca işkence görmüştür. Her şeye karşın zorlar kendini Erkan. Bir süre sonra gözleri kararır ve bir külçe gibi yığılır yere. Takım komutanları önce numara yapıyor zannederler. Bağırıp çağırarak kalkmaya zorlarlar. Hatta tekmelerler. Erkan, hayata tutunamaz. Fetullahçı örgüt her yerdedir. Ölüm nedenine ‘çoklu organ yetmezliği’ teşhisi yazılır. Ee doktor da aynı bu piskopat örgütten olunca... Bir evin kıymetlisini, ‘eceliyle ölmüş’ deyip babaya teslim ederler.”