Suriye toprağı İdlib’de şehit olan 34 asker için memleketin üzerine ağır bir örtü gibi inen acının, hızla ve toplumun azımsanmayacak kesiminde mülteci karşıtı tepkiyle yer değiştirdiğinin farkındasınız değil mi?

Meğerse iktidarın 34 şehit haberinin ardından sınırları açması sadece Batı’ya pazarlık kozu için değilmiş. Bu hamlenin, iç kamuoyunda yükselen tepkiyi dönüştürme saiki de içerdiğini son 2-3 gündür daha iyi görüyoruz.

Görmez olaydık.

Can pazarına sürülen mültecilerin açlıkla, soğukla şiddetle mücadelesine seyirci bırakılıyoruz.

İdlib’deki tekinsiz görünüşlü cihatçı çetelerin milli çıkarların bir parçası olduğuna inanmamız isteniyor (Anadolu Ajansı’nın sosyal medya hesabında yayımlayıp sonra kaldırdığı fotoğraftaki Suriye Milli Ordusu mensuplarının kolunda IŞİD amblemi vardı.)

Milli Savunma Bakanlığı, “genç nesillerde şehitlik ve gazilik bilinci oluşturmak için” harekete geçiyor. Milli Eğitim Bakanlığı ortaokullarda şehitlik ve gaziliğin onurunu vurgulayan konferanslara onay veriyor.

★★★

Bazen iyi bilindiğini sandığımız şeylerin iyi bilinmediğini, bazen de milli menfaat kılığına sokulmuş kişisel çıkarlar uğruna bilmezlikten gelindiğini görürüz. Gazetecilikte netlik ayarı yapmayı gerekli kılan durumların başında savaş, çatışma, göç gibi olağanüstü koşullar gelir.

En önce hakikatin vurulduğu savaş zamanlarında, gazeteciliğin önemi artar. Tam da bu nedenle gazetecilik üzerindeki baskılar da. Savaş ve çatışma zamanlarında, iktidarlar propaganda dışında bir şey görüp duymak istemezler çünkü.

★★★

“Bağımsız ve bağlantısız” kimliği, 75 yıllık tarihi ve 3780 üyesi bulunan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), her görüşten gazete, medya kuruluşu ve gazeteciyi bünyesinde barındıran en geniş tabanlı meslek örgütü.

TGC’nin yıllar önce yayımladığı “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi”, gazetecilik mesleğimiz için yol gösterici rehber niteliğinde. O rehberden birkaç maddeyi paylaşacağım:

SAVAŞI KIŞKIRTAMAZ

✔ Gazeteci;  başta barış, demokrasi, hukukun üstünlüğü laiklik ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur.

✔ Gazeteci; milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, cinsel kimlik, cinsel yönelim, dil, din, mezhep, inanç, inançsızlık, sınıf, dünya görüşü ayrımcılığı yapmadan tüm uluslar, halklar ve bireylerin haklarını tanır, saygı gösterir.

✔ Gazeteci; insanlar, uluslar ve topluluklar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır.

✔ Gazeteci; bireylerin, toplulukların ve ulusların kültürel değerlerini, inançlarını veya inançsızlığını saldırı konusu haline getiremez, küçümseyemez, alay edemez.

✔ Gazeteci; şiddeti haklı gösterici, özendirici ve savaşı kışkırtıcı yayın yapamaz.

✔ Gazeteci, mağdurun, güçsüzün, yoksulun, ötekileştirilenin ve “sesini duyuramayanların” sesi olmakla yükümlüdür.

★★★

Bu maddeleri epeydir aktarmayı istiyordum. Ama güncel habere yönelik bilgi ve veri paylaşmaya öncelik verdiğim için erteliyordum. İstanbul Valiliği’nin “savaşa hayır”a yasak getirdiğini görünce zamanı olduğunu düşündüm.

Valiliğin yasak yazısını dikkatle okudum.

Tek cümle içinde çok mesaj, bağlamı belirsiz, neden sonuç ilişkisi kopuk ve tutarsız.

İstanbul Valiliği’ne göre “savaşa hayır” demek toplumsal iç barışı tehdit edebilirmiş. Buna ne denir bilemiyorum.

Ama barışı savunmanın gazeteci sorumlulukları arasında yer aldığını biliyorum.