Cumartesi günü Aydın’daki jeotermal santralların çevresel etkisi ile Didim’de kurulmak istenen balık çiftlikleriyle ilgili eylemde yaşananlara dair bir yazı yazmıştım. Aydın Valiliği’nden yazımla ilgili açıklama gelmiş.

Didim’deki eylem konusunda şöyle yazmıştım:

“İtiş kakış başlayınca jandarma timinin başındaki komutan, yakasına yapışarak Hüseyin Yıldız’ı itmeye başladı. Jandarma komutanının tutumuna bakılırsa, milletvekili için ‘gözaltına alın’ emri vermesi işten bile değildi. Bir askerin, bir milletvekilinin yakasına yapışıp itmeye çalışması, gerçekten 21. Yüzyıl Türkiye’sine yakışmayan içler acısı bir fotoğraftı.”

Valilik açıklamasında ise bu konuda şu ifadelere yer verilmiş:

“Personellerin toplantı alanına geçişini engellemeye çalışan bazı kesimlerin taşkınlıklarına rağmen, yol açma esnasında haberde geçen milletvekili ve belediye başkanı da dahil olmak üzere toplantı öncesi ve sonrasında hiçbir kimseye ve toplanan kalabalığa karşı güvenlik güçlerince herhangi bir fiziki müdahale söz konusu olmamıştır.”

Şimdi olay günü Didim’de çekilen şu fotoğrafa bakarak siz karar verin.

Sırtı dönük olan bir albay. Karşısındaki ise CHP Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız. Fiziki müdahale olmuş mu, olmamış mı?



İkinci mesele, jeotermal santralların neden olduğu kirlilikti. Ben şu gözlemlerimi aktarmıştım:

“AFAD ve Büyükşehir Belediyesi’nin hidrojen sülfür gazı ölçüm sonuçlarını istedim. En fazla 100 olması gereken değerlerin 1100 civarında çıktığını görünce, kimya okumuş biri olarak ister istemez ‘Bu değerlerde şehir çürük yumurta kokar’ dedim. Çerçioğlu, ‘Evet, zaman zaman kokuyor ve vatandaşların şikayetinden çağrı merkezimiz kilitleniyor’ karşılığını verdi. Kokunun yoğun olduğu, vatandaşların şikayet ettiği bir gün AFAD ekipleri inceleme yapmış ve çalışma videoya kaydedilmiş. Videoyu izledim. Ölçüm cihazları yüksek rakamlar nedeniyle adeta (Aydınlıların deyişiyle) ‘ciyak ciyak’ ötüyordu.”

Aydın Valiliği de açıklamasında şu bilgileri aktarmış:

“2016 ve 2019 tarihleri arasında gerek şikayet ve gerekse çevresel izleme amaçlı yaptırılan hidrojen sülfür (H2S) ölçüm değerleri maksimum 4.42 mikrog/m3, minimum 0,018 mikrog/m3 (Yönetmelikte limit değer 20 mg/m3) olarak ölçülmüştür. Ölçüm sonuçları Yönetmelikte yer alan sınır değerleri aşmadığı tespit edilmiştir.

Ölçüm sonuçları, ölçüm yapılan yere, zamana göre değişebilir. Malum 24 saat boyunca her an aynı sonucu elde edemezsiniz.

Yakında Aydın Büyükşehir Belediyesi de hidrojen sülfür (H2S-Çürük yumurta gibi kokan zehirli bir gaz) ölçüm sonuçlarını açıklayacaktır.

Ben yine de 13 Ocak 2020 günü Efeler İlçesi/Umurlu Mahallesi, Karoağaç Mevkii’nde, Umurlu Çayı’nın kenarında, kalibrasyon raporlarını gördüğüm bir cihazla yapılan bir ölçümün sonucunu paylaşmak isterim:



Ekranda sağ üst köşede gördüğünüz 1.1 rakamı o sırada o atmosferde 1 metreküp havada bulunan 1.1 miligram (1100 mikrogram) hidrojen sülfürü ifade ediyor. Ben referans değerin 100 mikrogram/m3 olduğunu sanıyordum. Valilik yönetmelikte limit değerin 20 mikrog/m3 olduğuna dikkat çekmiş.

(Ayrıca imkanınız olursa şu linkteki görüntüyü izleyin. Aydın plakalı resmi araçları, AFAD armalı personeli göreceksiniz. İzlediğinizde “ölçüm cihazı ciyak ciyak ötüyordu” derken neyi kastettiğimi de anlayacaksınız:

http://www.gazeteaydin.com/yangin-yalan-oldu-gaz-sizintisi-tespit-edildi/3904/)

★★★

Hayatta en zor şey, bir yanlışı savunmak olsa gerek. Bir zamanlar bir bakan Çernobil faciasının bizi etkilemeyeceğini söyleyerek çay yudumlamıştı. Bugün ülkede sıkça duyduğumuz her kanser vakası bize o görüntüyü anımsatıyor.

Tarihin her döneminde gerekli tedbirleri almak yerine, yapılan yanlışları ve doğayı, çevreyi hiçe sayan, sadece para kazanma hırsına odaklanan projeleri savunmak devlet yöneticiliğinin mütemmim cüzü olsa gerek!

Dilerim 20-25 yıl sonra, yaşama sırası torunlarımıza geldiğinde Sayın Vali haklı çıkar da o balık çiftlikleri, o santrallar Aydın’a hiçbir zarar vermez ve ben yalancı duruma düşerim.

Ya çevreciler haklı çıkarsa?

İşte o zaman Sayın Vali’nin “yanılmışım, yanlışı savunmuşum” demesi için çok geç olacak.