Tarih: 1 Nisan 2012.

Yer: İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi.

Toplantı ismi: 2. Suriye’nin Dostları Grubu Konferansı.

Türkiye’yi, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu temsil ediyor.

Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ABD’nin temsilcisiydi. Ayrıca 80’den fazla ülkenin yöneticileri oradaydı.

Toplantının açılışını yapan Erdoğan, bir yıldır isyancılara çok sert müdahale eden Esad’ı sözlerini tutmaya çağırdı ve “Aksi halde Suriye halkının meşru müdafaa hakkının desteklenmesinden başka hiçbir seçenek kalmayacak” dedi.

Clinton da Esad’ın sözlerini tutmadığına işaret edip, “Askeri müdahale seçenekleri reddedilse bile dünyada kimse daha fazla bekleyemez” diyordu.

Toplantıdan iki önemli sonuç çıktı:

- “Suriye’nin Dostları”, Suriye’nin meşru temsilcisi olarak Esad’ı değil Suriye Ulusal Konseyi’ni tanıdı.

- Konferansın sonuç bildirgesindeki 12. Madde’de aynen şöyle yazıyordu: “Suriye’nin Dostları Grubu, Suriye halkının kendini koruması için alacağı meşru tedbirlere desteğini açıklar.”

Erdoğan’ın açılış konuşmasındaki cümlenin aynısı olan o cümleyi okuyan herkes, “Suriye’nin dostları, Suriye muhalefetini silahlandıracak” yorumunu yaptı. Ahmet Davutoğlu bu yorum kendisine sorulunca “Cümle gayet açık. Ağır silahlar ve helikopterle saldırıya maruz kalan Suriye halkının elinden gelen tüm imkânlarla buna karşı direnme hakkı var” karşılığını verdi.

Suudi Arabistan daha ileri giderek açıktan “Suriye muhalefeti silahlandırılsın” çağrısı yaptı.

Toplantıdaki Müslüman liderler yakın zamanda Şam’daki Emevi Camii’nde cuma namazı kılmayı planlamaya başlamıştı.

O konferanstan birkaç hafta sonra Ankara’da Avrupalı bir diplomatla sohbet ediyordum. Kendisi, ABD’den, birçok Avrupa ülkesinden, Arap ülkelerinden Akdeniz kıyılarına silah ve mühimmat yağdığını ve o silah ve mühimmatın Suriye muhalefetine taşındığını anlatıyordu. Sonrası malum:

Pandoranın Kutusu açıldı.

El Kaide, IŞİD, El Nusra, HTŞ, YPG ve bilumum terör örgütleri bu durumu bir fırsata çevirerek Suriye’ye çöktü. Kısa sürede Suriye’nin üçte ikisi bu örgütlerin eline geçti. 2015 yılında Rusya ve İran, Esad’ı savunmak üzere devreye girince ABD de YPG’yi müttefik seçerek sahaya indi. Bütün planlar değişmişti.

Ülkeyi yönetenler ister kabul etsin, ister etmesin.

İlk düğme 1 Nisan 2012’de İstanbul’da yanlış iliklendi.

Suriye konusunda yapılan bütün hatalar, başımıza gelen bütün kötülükler o düğmenin hatalı iliklenmesiyle başlayan sürecin sonucudur ve zararın neresinden dönülürse kârdır.

Yurdagül’den ne istediniz?


Yurdagül Şimşek’le 20 yıldan fazla birlikte çalıştık. Kendisini mesleğine adamış gerçek bir “basın emekçisidir”. Camiada, aleyhinde konuşacak tek kişi bulamazsınız. Yozgatlıdır, vatanseverdir.

Radikal Gazetesi kapandıktan sonra işsiz kaldı. Bir süre sonra Sputnik’te çalışmaya başladı. Ankara’da olup biteni çarpıtmadan, eğip bükmeden, yorum yapmadan haber olarak ajansa aktarıyor.

Son günlerde Rusya’ya karşı haklı bir tepki ortaya çıkınca Rusya’nın haber ajansı Sputnik de hedef oldu.

Bir meslektaşım cumartesiyi pazara bağlayan gece 02:30’da arayıp “Yurdagül gözaltına alındı” deyince başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Sabah en az 10 meslektaşım aradı. Hepsi gerçekten çok üzgündü. Anladım ki Ankara’da gazetecilik yapan gazeteciler Yurdagül’ü çok seviyor.

Öğrendim ki cumartesi gecesi evi basılmış. Kabusu düşünebiliyor musunuz? Evinizde oturuyorsunuz. Birileri adresinizi derin bir yerlerden öğreniyor! Kapınıza dayanıyor. Can güvenliğinizi tehdit ediyor. Şikayet etmeye karakola gidiyorsunuz. Sizi tehdit edenlerin yakalanmasını bekliyorsunuz. O da ne? Polisten “Hakkınızda soruşturma var, savcı talimatıyla gözaltındasınız” cevabı geliyor.

Allah’tan Ankara polisi nezaketli. Gerek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, gerek Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, bir mağduriyet yaşanmasın diye ellerinden geleni yaptı.

34 Mehmetçiğimizin katilleri, bir zamanlar “ağam paşam” denilen Putin ve müttefikleri ülkemize meydan okurken, siz eziyet etmek için bula bula Yurdagül’ü mü buldunuz?

Son olarak “Ne işi var Sputnik’te” diye soran vicdansızlara bir çift sözüm var: Çalışacak basın kuruluşu bıraktılar da Yurdagül mü çalışmadı?