Kamu (devlet) asla dövizle borçlanmamalı, sadece kendi para birimiyle borç almalıdır. Bir devlet, aldığı borçların (çıkardığı tahvil ve bonolar diye okuyun) faizlerini ve anaparalarını geri ödeyemez hâle düşmemelidir. Bu da döviz cinsinden borç almamakla mümkün olur. Çünkü her devlet (pratik olarak emri altında bulunan) kendi merkez bankasını zorlayarak, ihtiyacı kadar milli para yaratıp edimlerini yerine getirebilir. Ama eğer dövizle borçlanmışsa kendi merkez bankasına döviz (yabancı para) bastırtamayacağı için zor zamanlarda edimlerini yerine getiremez hâle düşebilir. Bu, o devletin iflası diye nitelendirilir. Ödemede acze düşme (default) bir devletin başına gelebilecek en kötü şeydir. Osmanlı bunu birkaç kez yaşamıştır. 1980 başında T.C. de benzer bir hale düşmüştü. Bunu da unutmamak gerekir.

DEVLET VE ÜLKE

Yukarıdaki paragrafı okuyan herkes “Çok doğru, devlet asla yabancı para ile borçlanmamalıdır” diyebilir. Ama hemen ardından, belediyelerinin, kamu bankalarının, KİT ve BİT’lerin ve pek tabii özel sektör banka ve firmalarının dövizle borçlanmasında bir sakınca yoktur derse, tutarsızlık tuzağına düşebilir. Çünkü bir ülkenin, dış borç ödemelerinde acze düşme tehlikesi sadece devletin dövizle borçlanmasından doğmaz. Devletin tek bir dolar borcu olmasa bile, eğer ülkenin “ödemeler dengesi” sürekli cari açık (döviz açığı) veriyorsa, özel sektör banka ve firmalarının vadesi gelen dış borçları yüzünden de ülke acze düşebilir. Çünkü merkez bankasının sadece Hazine’ye değil, kamu veya özel kesim banka firmalarına da milli para karşılığı döviz satma sorumluluğu vardır. Merkez bankasında yeterli döviz yoksa döviz borçlusu kim olursa olsun, neticede ülke borç ödemede acze düşer.

EUROBOND’LAR DÖVİZ DOĞURUYOR

Son günlerde bankalarımız, mevduat sahiplerine cayır cayır Eurobond (dövize nâtık Türk tahvili) satar oldu. Böylece devlet kendi vatandaşına dövizle borçlanmış oluyor. Hatırlayın: 2001’de feci bir krize düşülmüş “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programıyla, henüz AKP iktidara gelmeden bu krizden çıkılmıştı. Bu programa göre devlet/Hazine döviz borçlanmayacaktı. Borcu o sıralarda da dış şartlar uygun olduğu için özel sektör aldı. Ancak AKP, devasa şehir hastaneleri, paralı “köprülü süper otoyollar” ile İstanbul Havalimanı benzeri hepsi birer “kara delik” olan yatırım kararları aldı. Bunların inşa ve işletmesini de finansmanı bulma dâhil, özel firmalara ihale etti. Bu firmalar “teminatsız” dış borç bulamayınca, onlara dolaylı yollarla  “Hazine garantisi” verildi. Yani devlet yeniden dövizle borçlandı. Bu yetmedi, resmi bilgilere göre Hazine ihraçlı Eurobond’larının tutarı şimdilerde 38 milyar doları geçmiş. İlginç bir çevrim oluştu. Devlet, halktan dövizle borç alıyor. Halk dövizi bankadan, banka da merkez bankasından alıyor. Merkez de bankalardan.

Son söz: Yok döviz, yap döviz, var döviz.