Sevgili okurlarım, sadece bizim değil bütün dünyanın boğuştuğu ve adına korona denilen bela sadece insan sağlığını mahvetmiyor, bazı olumsuz siyasi gelişmeler de yaratıyor.

Hele bizde!..

Bir kez daha (takvim sırasıyla) anımsatayım, topu topu zaten dört ulusal bayramımız var.

-23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.

-19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı.

-30 Ağustos Zafer Bayramı.

-29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.

★★★

Yılın ilk bayramı olan 23 Nisan geldi ve geçti...

Salgın nedeniyle tatil kapsamına alınmıştı.

O gün zaten resmi tatildi ama bu kez salgın tatili oldu.

Hiç kimse evlerinden dışarıya çıkamadı.

Dolayısıyla Türkiye’nin hiçbir yerinde törenler yapılamadı.

Ulusal egemenliğin ve çocukların bayramı öylesine gelip geçti.

Bayram perşembe günü idi...

Bunu cuma ve hafta sonunun iki günü ile birleştirip dört gün boyunca hiç kimseyi sokağa çıkarmadılar!

23 Nisan güme gitmiş oldu!

★★★

Şimdi aynı olaya bir kez daha bu hafta sonunda tanık olmaya hazır olun.

Gerçi bu yazıyı yazdığım saatlerde konu henüz resmiyet kazanmamıştı ama dün yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında alınacak karar gereği, öyle olacağı anlaşılıyordu.

Yine dört günlük uzun bir tatil...

Ama en önemlisi, salı gününe denk gelen 19 Mayıs gününü hafta sonuna yamamak, (aradaki pazartesiyi de ekleyip) dört günlük bir sokağa çıkma yasağını uygulamaya koymak!

★★★

Bu iktidarın ulusal bayramlarımıza karşı nasıl bir alerjisi olduğunu bilmeyen herhalde yoktur.

Neden böyledir?

Çünkü o bayramların tümü bize Mustafa Kemal Atatürk’ten kalan armağanlardır.

O bayram günlerinde ülkemizin dört bir yanında kutlamalar, çeşitli törenler yapılır, bayraklar asılır.

Hem resmi törenler vardır ki onları geçiyorum zira onlar zorlamayla yapılır!..

Ve hem de milletimizin içten gelen kutlamaları.

Önemli olan bu ikincisidir.

★★★

Şimdi bir düşünün...

Salgını gerekçe gösterip 19 Mayıs’ta da sokağa çıkma yasağı ilan ediyorsunuz...

Kısa süre içerisinde, 23 Nisan’dan sonra ikinci yasak!..

Ve kutlamalar yine yasak.

Örneğin o gün binlerce insanımız Anıtkabir’e gidecek ya da kendi beldelerinde düzenlenen mütevazı törenlere katılacaktı.

Ama hayır, yasak hemşehrim!

Sen boş ver törenleri, Anıtkabir’i falan da, git evinde otur adam gibi!

★★★

Yavaş yavaş alıştırmak istiyorlar hepimizi kendilerinin koyduğu böylesine yasaklara.

Zira biraz önce dediğim gibi bunların ulusal bayramlarımıza karşı büyük, hem de çok büyük alerjisi var.

Günümüz takvim yapraklarında yer alan bazı bayram günleri şimdi bu iktidarın “Kurtarıcısı (!)” oldu.

Yılın ilk iki ulusal bayramını ‘denk getirip’ yasakladılar, zoraki bayram kutlamalarından böylece yırtmış oldular.

Ama itiraz ettiğiniz zaman şu gerekçe resmen açıklanmasa bile bahane hazır:

“Ne yapalım kardeşim korona salgını var. Bu ahaliyi göz göre göre fazladan bir gün sokağa mı salalım... Oturuverin evlerinizde. Dört günlük yasak dediğiniz nedir ki, göz açıp kapayana kadar geçer. Bayram sizin neyinize, evde oturmaktan kim ölmüş!”

★★★

Sevgili okurlarım sözün kısası, özetin özeti, 23 Nisan’dan sonra bir ulusal bayramımız daha böylece güme gitmiş oldu...

Sağ olasın korona!

İkisi gitti ama ikisi kaldı.

Bundan sonra sırada 30 Ağustos ve 29 Ekim var.

O zamana kadar git artık korona, iktidarın hizmetinden çık!..

Bırak bizi, hiç değilse bayramlarımızı sabote etmekten vazgeç...