Sevgili okurlarım Türkiye’de acayip işler oluyor, devletin ve milletin paraları sık sık buharlaşıyor.

Vurgunların, yolsuzlukların, hortumların, ihale dümenlerinin haddi hesabı yok.

Şimdi gelelim bir başka hadiseye...

Bu öldürücü salgın başladığı zaman cumhurbaşkanlığı tarafından ülke çapında bir bağış kampanyası başlatıldığını biliyorsunuz.

“Biz bize yeteriz.”

Türkiye’de ve yurt dışında yaşayan herkese pamuk eller cebe çağrıları yapıldı.

Merkez Bankası, Odalar Birliği, bankalar gibi kuruluşlarla birlikte vatandaşlara da aynı çağrılar ısrarla yapıldı:

“Bastırın paraları!”

Bu çağrılarla ilgili olarak bütün medyayı, özellikle yandaşları dibine kadar kullandılar...Ve Recep Bey emirle veya gönüllü toplanan paraların miktarını kendisi açıkladı:

“İki milyar lirayı geçtik. Büyük başarıdır.”

Son rakamlara göre, toplanan para miktarı 2 milyar 100 milyonu geçmiş durumda.

Eski parayla 2 katrilyon 100 trilyon lira.

Çok büyük paradır.

★★★

Burada defalarca sordum “Yav arkadaşlar bu paralar ne oldu, nereye harcadınız, kimlere gitti” diye ama hiçbir makamdan yanıt gelmedi.

CHP Mersin milletvekili Alpay Antmen yukarıdaki soruları Cumhurbaşkanlığına soru önergesiyle sormuş, gelen yanıt şöyle:

“O konuyla biz ilgilenmiyoruz, Aile Bakanlığına sorun!”

Aile Bakanlığına sormuş, bu kez şu yanıtı almış:

“İnternet sitemize bakınız!”

Siteye bakmış, hiçbir somut yanıt yok...

Ve Antmen sonunda şöyle demiş:

“Biz bize yeteriz diye başladılar, şimdi biz bize yerize dönüştüler.”

★★★

CHP’li belediyeler salgından zarar gören fakir fukara için para topluyor ve hükümet toplanan bu paralara anında el koyuyor.

Peki de abicim, biz bize yeteriz kampanyasında toplanan paralar ne oldu, nerelere gitti?

Dile kolay, hesabı bir türlü verilemeyen ve anlaşıldığı kadarıyla hiçbir zaman verilmeyecek olan iki katrilyon küsur...

Nereye gitti o paralar, nereye?



Sevgili okurlarım, adına RTÜK denilen bir kuruluş var...

Görevi en basit tanımıyla radyo ve televizyon yayınlarının anayasa ve yasalara uygun olmasını sağlamak.

Orası da AKP’nin arka bahçesi.

Çoğunluk ellerinde.

RTÜK’ün astığı astık kestiği kestik!

Muhalif yayın kuruluşlarına, beğenmediği yayınlara en ağır cezaları yağdırıyor.

★★★

Tele 1 kanalının sunucusu ve program yapıcısı gazeteci arkadaşımız Merdan Yanardağ son programlarından birinde Sultan Abdülhamit’i eleştirmiş.

Hemen ardından RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in yaptığı şu kısa açıklamaya ve üslubuna dikkatinizi çekerim:

“Programın sunucusu olan Merdan Yanardağ isimli şahsın Sultan Abdülhamit Han ile ilgili sözleri nedeniyle inceleme başlatılmıştır.”

Eleştirdiyse, gerçekleri söylediyse ne olmuş yani?

★★★

Adına Abdülhamit denilen şahıs Osmanlı’yı tam 33 yıl boyunca tek başına ve gaddarca yönetmiş, Mithat Paşa gibi büyük bir devlet adamını önce sürgün edip sonra bugünkü Suudi Arabistan’da yer alan Taif zindanında boğdurmuş, on binlerce yurtsever asker ve sivili Fizan ve Yemen gibi uçsuz bucaksız çöllere sürgün edip hayatlarını kaydırmıştır.

★★★

Ne yani, ülkemizin yasalarında “Abdülhamit’i eleştirmek suçtur” diye bir hüküm mü var?

Nasıl kafalar ki bunlar, şimdi padişah efendimizi (!) eleştirmeyi bile suç saymaya başlamışlar!

Şimdi sıra İngiliz zırhlısıyla yurt dışına kaçıp Hristiyan alemine sığınan halifemiz ve son padişahımız efendimiz Vahdettin’e gelsin, onu eleştirenler için de aynı uygulamaları yap!

İncelet bakalım Ebubekir Bey...

Nasıl olsa güç sende, yetki sende...

Hazır fırsatını bulmuşken kes yine en ağır cezaları!

Sakın bırakma o baltaları elinden...Kes, biç doğra...

Mahvet o muhalif kanalların hepsini, perişan et!



Yazılarımda sık sık bazı okur mektuplarına yer veriyorum...Dünkü yazımla ilgili olarak Yusuf Çelebi isimli okurumdan yine dün elime ulaşan bir e-posta mesajı aynen şöyle:

“(Yazınızda) Osmanlı’da kadın sokağa bile çıkamıyordu, çıksa bile örtünerek çıkıyordu diyorsunuz. Kadının adı Atatürk ve kurduğu laik Cumhuriyet sayesinde vardır diyorsunuz.

Kadının örtünerek tesettürlü bir şekilde sokağa çıkması dinimiz İslam’ın bir emridir.

Atatürk ve laik Cumhuriyet, kadını kerh...ler vasıtasıyla toplumun ortak malı olarak kullanıma sunmuştur.

Çıplaklığı çağdaşlık kılıfıyla teşvik etmiştir.

Sözlükte, gayrimeşru bir şekilde kadın ile erkeğin bir araya gelmesine vesile olana pez..... denir.

Dolayısıyla Atatürk’ünüz de ve laik rejiminiz de pez.....tir.

Her türlü harama vergi mukabili ruhsat vererek haramların işlenmesini meşrulaştıran bu laik, necis (pis, murdar) rejimi savunanlara ve devamı için mücadele edenlere lanet olsun. Hayırlı günler diliyorum.”