Sevgili okurlarım, iki gün önce burada Devlet Bahçeli’ye hitap eden bir açık mektup yayınladım. Son derece efendice yazılmış, bazı sorular ve eleştiriler içeren bir mektuptu.

Partisinin genel sekreterinden gelen yanıtı dün burada olduğu gibi sizlere ilettim ki, bunların “Düzeyini (!)” bir kez daha görün.

Ama iş o kadarla bitmedi. Aynı düzey dün bir kez daha, bunların yayın organı olan gazetede ortaya çıktı.

Bu gazetenin satış rakamı bu haftaki son resmi açıklamaya göre 10557. Yani ancak bu kadar satıyor!

Gazetenin bir yazarı da dünkü uzun yazısında bana sözüm ona yanıt veriyordu!

Şimdi o yazıyı da özetliyorum. Lütfen dikkatle okuyunuz:

★★★

“Emin Çölaşan CHP-HDP-İP ittifakından rahatsız değil ama AKP-MHP iktidarından rahatsız.

MHP’ye ‘AKP’nin bastonu’ diyor. Kendisine ‘CHP-HDP-İP’in klozeti’ derseniz inanın doğru tarif yapmış olursunuz.

Sözcü’nün müzelik solcusu Emin Çölaşan, Devlet Bey’e açık mektup başlıklı bir yazı yazar. Saçmalıklarını, basit cümlelerini ve kokuşmuş saplantılarını bu başlık altında piyasaya sürer.

Emin Çölaşan normal bir insan değildir.

Saplantılı, takıntılı biridir ve ruh sağlığına hiçbir zaman kavuşamamış düşünce hastalıklı bir solcudur.

Normal olmayan bir adamdan şimdi sağlıklı düşünceler üretmesini beklemek elbette mümkün değildir.

O adama sadece acıyın, zavallılıkları karşısında merhamet gösterin.

Çünkü o, içine giren şeytan yüzünden saplantı ve takıntılarını tatmin etmek için herkesle işbirliği yapacak kadar şuurunu kaybetmiştir.

★★★

Öyle takıntılı ve saplantılı biridir ki, Türk devleti terör örgütü YPG ile mücadele ederken ‘Yaşa Devlet Bahçeli Paşa yaşa/ Adın yazılacak mücevher taşa’ başlıklı yazı yazar.

Yani resmen diyor ki ‘Ben AKP ile MHP karşısında hangi düşman varsa hepsiyle beraber olurum.’

MHP’ye de niçin AKP ile beraber oluyorsun diye çıldırıyor.

★★★

Emin Çölaşan öyle bir Atatürkçüdür ki, 7 Haziran seçimleri sonrasında Kılıçdaroğlu’nun CHP-MHP-HDP koalisyon önerisini reddeden Bahçeli’ye öfkesi, nefreti hâlâ dinmemiştir.

Bu müptezel Emin Çölaşan PKK’lılarla niçin koalisyon kurmadınız diye adeta kudurmuştu.

MHP’ye AKP’nin bastonu diyor.

Kendisine CHP-HDP-İP klozeti derseniz tek kelimeyle en doğru tarifi yapmış olursunuz.

Klozet Emin Çölaşan akli dengesini kaybetmiş, Bahçeli’nin ne dediğinin bile farkında değil.

★★★

Ayasofya’nın ibadete açılacak olması dinsiz imansız Çölaşan için büyük bir kâbus olacaktır.

Zavallı Emin Çölaşan nasıl bir açığın var ki PKK’lıları aklamaya çalışıyorsun.

Emin Çölaşan, yazılarından anlaşıldığı üzere zekâ derecen gerçekten çok düşük.

Ama yazımın başında dediğim gibi bunu hastalıklı sol düşüncene, takıntılı ve saplantılı ruh haline bağlıyoruz.

Ama sen yine de MHP ve lideri Devlet Bahçeli hakkında yazı yazarken yanına biraz aklî dengesi yerinde olan bir yardımcı al da, böyle rezil olacak yazılar yazma.

Yine de aşağılanma vitaminine ihtiyaç duyarsan gel MHP’ye ve ülkücülere bulaş. Seni en iyi onlar doyuruyor çünkü.”

★★★

“Düzeyli” (!) yanıtlar sadece bu kadarla bitmiyor! Bir de dün tweet’ler atarak yağdırdıkları tehditler, hakaretler var. İsimlerini vermiyorum zira onlar açısından ayıp olur. İşte bazıları:

“Sen kimin köpeğisin ki böyle büyük bir devlet adamına yön bildirmeye kalkıyorsun firavun artığı.”

MHP Merkez Yönetim Kurulu üyesi yazıyor: “Emin Çölaşan denilen enik yavrusu. Ahlaksız seviyesiz kaldırım düşmesi rakıcı it.”

MHP İzmir İl Başkan Yardımcısı: “Emin Çölaşan demek yalancı, sahtekar, iftiracı, kalleş, kaypak, alçak demektir. Çölaşan gazeteciliğin yüz karası, ahlak fukarasıdır.”

MHP İstanbul 3. Bölge milletvekili adayı: “Sözde yazarlık yapan, her gittiği kapıda Türk Milleti’nin geleceğiyle ilgili hiçbir fikir üretemeyen, ruhunu vatan hainlerine satmış kalemşor Emin Çölaşan.”

MHP Genel Sekreter Yardımcısı: “Böyle bir yaratığın yazıları genel başkanımızın değil kendisine, gölgesine bile tesir edemez, gölge düşüremez... Kalemi mikrop kusuyor. Yazıları tümden mikroplu. Korona virüsten fazla mikrop saçıyor.”

MHP İstanbul il başkan yardımcısı: “Hain Ali Kemal’lerin soyundan, PKK ve FETÖ’nün suflörü. Çölaşan bit yavrusunun tekidir.”

MHP genel başkan yardımcısı ve Ankara milletvekili: “Genel başkanımıza yine terbiyesizce iftiralar atmış, sonunu vatandaş Emin diye bitirmişsin. Bu ülke senin gibi müptezellerden kurtulmadıkça huzur bulmayacak. Allah belanı versin Emin. Vatandaş Sadir Durmaz.”

MHP Bayrampasa ilçe başkanı: “Haysiyet fukarası, kumpasçı, demokrasi düşmanı Emin Çölaşan. Haddini bil hadsiz.”

★★★

Hadise işte budur... Bir yazı yazarsınız, hemen sövmeye başlarlar. Bazıları da tehditler savurur!

Bunu yapanlar iktidarın küçük ortağının mensuplarıdır.

Hem de bu işi partideki unvanlarını bile kullanarak yaparlar!

Düzey falan asla aramayın.

Sizin yazdıklarınıza adam gibi yanıt verilmesini ise hiç beklemeyin.

Onlar sövüyor, utanması bize düşüyor.


Yalakalık


Sevgili okuyucularım, “Yalaka” denildiğinde sizin de çevrenizde mutlaka birkaç tanıdığınız vardır.

Bunlar en adi, en onursuz tiplerdir.

İşleri güçleri egemenlere yağ çekmek, huzurlarında diz çökmek, onlardan emir almak, ya da “Bana bir emriniz var mı” diye sormaktır.

Önünde diz çöktükleri egemen günün birinde iktidardan düşer, yerine başkaları gelir.

O zaman yeni gelenin önünde eğilip bükülürler.

Yalakanın gazeteci, siyasetçi ve sanatçı olanı özellikle böyledir.

★★★

Nice gazeteciler tanıyorum, yanımda iktidara veryansın etmişlerdir!..

Sonra yazdıklarını okuyunca şaşırıp kalırım!

Bunlar egemenlerin, para babalarının ve güçlülerin emrine girmiş tiplerdir.

Beyinleri satılıktır.

İktidar ne derse, ne düşünüyorsa onu yazmak ve söylemekte birbirleriyle yarış ederler.

Emirleri patronlarından alırlar çünkü o patronlar da iktidarın emrindedir.

Görevleri yağ çekmek, omurgasızlık sergilemek, din ticareti, liboşluk ve yağcılık yapmak ve iktidara övgüler düzmektir.

★★★

Ramazan ayında kurulan iftar sofralarında da bunları bol bol görürüz. Çoğu oruç falan tutmaz. Ama iktidar gücünün mıknatısı onları egemenlerin yanına çeker.

Bazılarının görevi gazetecilik forsunu kullanarak patronları veya yakınları adına iş takibi yapmaktır.

Başardığı iş takipleri karşılığında patronundan prim ve ikramiye alan ünlü mü ünlü gazeteciler biliyorum!

Yetkililere gidip ricacı olurlar...

“Efendim şu konuda patronumuzun bir sıkıntısı var, bir emir verseniz!..”

Arkadaş kalemini satmış, iktidarın emrine ve hizmetine girmiş, birkaç milyon dolarlık bu isteği elbette yapılmalıdır!

★★★

Son zamanlarda bir de yalaka sanatçılar türedi. Sanatçının yalakası çok başka oluyor!

Bunların ekmek kapısı neresi?

İktidar desteği ile sahnelere çıkarlar, film çevirirler, dizilerde ve reklam filmlerinde oynarlar, sunuculuk yaparlar, yarışmalarda jüri üyesi olurlar, TRT ve bütün yandaş ekranlar onlara açılır.

En büyük para bu sektörlerde döner. Örneğin bir reklam filminde bir günlük çekim karşılığında bunlara ortalama 20 bin dolar ödenir.

Dizilerde ve ötekilerde rakam çok daha yüksektir.

★★★

Dolayısıyla, özellikle yandaş televizyon-gazete patronları ile iktidarla yalakaların arası her zaman iyi olmalıdır.

O yandaş medya patronları kimin emrindedir?

İktidarın!

★★★

İktidar doğal olarak bu yüzsüzleri iyi tanır, onları şu veya bu biçimde ödüllendirir.

Her gün ekranlarda, sayfalarda ve sahnelerde gördüğümüz bu tipleri iftar sofralarında veya başka ortamlarda yanı başında görmek, onların yalakalığına birebir tanık olmak, iktidarın başındakileri mutlu eder.

Bazıları önlerinde diz çöker...

Bazıları onların eşlerinin ve çocuklarının bile ellerini öper...

Ama hepsinin ağzından mutlaka çıkan bir cümle duyulur:

“Sayın cumhurbaşkanım, sayın bakanım bana veya patronuma bir emriniz var mı?”

★★★

Bu onursuz, omurgasız, yüzsüz sanatçı tiplerden biri günün birinde Ankara’da bir restoranda yanıma gelmişti. Biraz hiperaktif görünüyordu:

“Emin abicim saygılar sunarım, yazılarını büyük zevkle okuyorum. Her sabah yazılarınla bana kahvaltıda bir ziyafet sunuyorsun...”

“Afiyet olsun, akşam ziyafetine de beklerim” diye espri yaptım!

Fakat gelin görün ki, yüzünü ekrandan tanıdığım bu şahsın ismini bilmiyordum.

Yanımdan ayrılırken ekledi:

“Abicim emrin olursa beklerim!”

Az ötedeki masalardan birinde oturan arkadaşlarının yanına gitti. Garsonlara sordum:

“Kim bu yaaa?..”

İsmini söylediler. Bu gibi magazin konularından biraz uzak kaldığım için kim olduğunu ilk kez orada öğrenmiş oldum.

★★★

Meğer o arkadaş çok “Ünlü” imiş! Bir süre sonra gazetelerde fotoğrafını gördüm, Recep Bey ve Eminanım’ın önünde diz çökmüş, herhalde bazı ricalarını aktarıyordu.

Benim yazılarımı “Zevkle (!)” okuduğunu söyleyen adam işte buydu.

Kısmet olur da bir daha görürsem kendisine soracağım:

“Ulan madem benim yazıları zevkle okuyorsun, o halde Recep Bey’in önünde niye diz çöküp yalvardın?.. Hangimize yalan söylüyorsun?..”

Gazeteci ve sanatçı geçinen bu gibi yalakalar çok var.

★★★

Allah hiç kimseyi dönek, yalaka, iktidar yağcısı yapmasın. Dünyanın en ahlaksız işidir.

Dün sövdüklerine bugün övgü düzer, bugün övgü düzdüklerine yarın ilk fırsatta söverler!

Bunlar bugün Tayyipçi olur, yarın başka şey.

Bu davranış bozukluğunun ve onursuzluğun ardında mutlaka ve mutlaka bunların kişisel çıkar hesapları vardır.

Aman medya patronu beni kovmasın, TRT’de ve öteki yandaşlarda ekrana çıkmaya devam edeyim!

Aman yağcılık yapıp iş bitireyim, dizideki rolümü başkası kapmasın...

Yazılarımda yağcılık yapayım, tetikçiliği iyi yapayım ki, patron bana terslik çıkarmasın, sayın büyüklerimin hoşuna gideyim...

Kısa bir fıkraya göre, Recep Bey bunlardan birine “Saat kaç oldu” diye sorduğunda verilen yanıt:

“Siz kaç olmasını emrederseniz o oldu efendim!”

★★★

Bu yazıyı vicdan rahatlığı içerisinde yazıyorum.

Dürüst, namuslu, ilkeli gazeteciler ve sanatçılarla onur duyuyorum ama yukarıda sıraladığım o yüzsüz tiplerden tiksiniyorum.

Herhangi birini gazetede, ekranda, dizilerde, sahnede falan görünce midem bulanıyor.

İnsanoğlunun böylesine alçalmasını, başkalarının önünde diz çökmesini, yalvarıp yakarmasını içime sindiremiyorum.

Bir yanda gazeteciler ve sanatçılar (!) var, yağlama yıkama yapıyor, öbür yanda gazeteciler ve sanatçılar var, eleştirmekten korkmadan inandıkları doğrultuda yazıp konuşuyor, iktidara karşı çıkıyor, bazıları gözaltına alınıp tutuklanıyor.

Allah hiç kimseyi onursuz yapmasın, omurgasız bırakmasın.