Sevgili okurlarım, gazete ve televizyonlarda her gün üniversite ilanları okumaktan artık bıktık...

Bunlar özel sektör üniversiteleri.

Her biri adeta bir ticarethane olmuş durumda. Patronları var, şirketleri var.

Devlet üniversiteleri derseniz onlar ayrı bir alem. Türkiye’nin 81 ilinde kurulmuş üniversiteler var.

Allah rızası için söyleyin, bunlardan birkaçı dışında kaç tanesini ismen bile olsa duymuşluğunuz olmuştur.

Onlarca üniversite... İsimleri var, binaları var, rektörleri ve idari kadroları var ama hiçbirinin “Bilimsel fonksiyonu” yok.

★★★

Üniversite bir bilim yuvasıdır.

Bir müdür bir mühürle üniversite olmaz.

Açmasına açarsınız, adına da üniversite (!) dersiniz ama iş orada kalır.

Aynen bizde olduğu gibi!

Sonra o dandik üniversitelerin her biri, yine bizde olduğu gibi iktidarın kadrolaşma olayının figüranlarına dönüşür.

★★★

Rektörleri seçme yetkisi anayasa uyarınca cumhurbaşkanına verilmiştir.

Zaten o makama kendi adamınızı oturttuktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelir!

Üniversite ile birlikte bağlı fakülte ve yüksek okulların yönetimi, idari ve parasal denetimi (şimdi bizde olduğu gibi) artık iktidarın elindedir.

YÖK derseniz zaten yıllardan beri öyle.

Hiç kimsenin, örneğin bir öğretim üyesinin ya da öğrencilerin ses çıkarması, herhangi bir konuda tepki vermesi söz konusu olamaz.

★★★

Şimdi Türkiye’de bu yüz kızartıcı sürecin somut örneklerine tanık olmaktayız.

Recep Bey, rektörlük makamlarına kendi adamlarını birer birer getiriyor.

AKP eski milletvekilleri, iktidar partisinin kayıtlı ya da gönüllü elemanları vesaire...

Tepe yönetimi böyle düzenlendikten sonra gerisi kolay.

Birileri sıkıysa ağzını açsın!

★★★

Size somut bir örnek daha vereyim...

Yargının durumu, yargının Türkiye’de ne hallere düşürüldüğü açıkça belli.

Karşımızda bağımsızlığını yitirmiş bir yargı var.

Bunu inkâr edecek olanın alnını karışlarım.

Türkiye’de çeşitli üniversitelerde 80’den fazla hukuk fakültesi var...

Ve bunlardan bazılarının anlı şanlı hukuk profesörleri, hocaları var.

Türkiye’de herhangi bir üniversitenin hukuk fakültesinden bu gidişi eleştirecek bir çıkış şimdiye kadar geldi mi?

Elbette gelmedi.

Gelmesi zaten söz konusu olamaz.

Eğer geldiyse, bildiğiniz somut bir örnek varsa bana lütfen belgesiyle birlikte gönderin, özür dileyeyim!

O halde bu koskoca bilim insanları acaba neden korkuyorlar?

Niçin böyle sessiz kalmayı yeğliyorlar?

★★★

Sevgili okurlarım, şimdi biraz da madalyonun öbür yüzünü görmeye çalışalım...

Ülkemizde devlet, vakıf ve özel olmak üzere yüzlerce üniversite var.

Birkaç saygın kurum dışında, özellikle özeller tamamen ticarethane olarak çalışmakta.

Parayı bastır, kaydını yaptır, diplomanı al!

Bütün dünyada adına bilimsel özerklik denilen kavram birkaç tanesi dışında, bizim üniversitelerimizde ne yazık ki henüz girmiş değil.

Acaba kaç üniversitemiz uluslararası kuruluşlar tarafından hazırlanıp bütün dünyaya sunulan sıralamalarda ilk 500, hatta ilk bin arasında yer alıyor?

Sıralamayı bırakın bir yana, çoğunun isimleri bile duymuşluğumuz yok.

★★★

Genç öğrenciler buralara giriyor, okuyup bitiriyor...

Eksik olmasınlar, üniversite yönetimleri onların cebine diplomalarını da koymayı ihmal etmiyor!

Saldım çayıra Mevlâm kayıra vaziyetleri!

Kime ne, ötesini öğrenci düşünsün...

Zira işin sonrası tamamen hüsran, hayal kırıklığı...

Her yıl işsizler ordusuna katılan yüz binlerce üniversite mezunu ve onların milyonlara varan aile bireyleri...

Ceplerinde diplomaları var ama işleri yok!

★★★

İşte bu rezil süreçte bile işin içine parti siyaseti sokuluyor.

İktidar partisinin eski milletvekilleri, rektör yapılıyor. Üniversite yönetimleri tamamen yandaşlara teslim ediliyor.

Bilimsel özerklik yok.

Konuşma ve eleştirme özgürlüğü yok.

Bilimsel araştırmalar çoğunda sıfıra yakın.

Ama görkemli binaları var, hele Anadolu üniversitelerinde göstermelik hocaları vesaireleri var!

Ne o, 81 ilde de yandaş kadrolar eşliğinde üniversiteler kurulmuş!

Şimdi siz gelin de bunlara “Üniversite” deyin bakalım!