Otizm Derneği’ndeki müzik kursuna gelen otistik çocuğa müzik öğretmeni tarafından cinsel saldırıda bulunulacağı hiç aklınıza gelir miydi?

Her insanı öfkeye boğacak olan bu utanç verici saldırı, maalesef İzmir’de gerçekleşti.

Birkaç yıl önce eşinden ayrılan anne P., yüzde 90 oranında otistik olan oğlu A.’yı müzik kursu için ODER Otizm Derneği’ne gönderdi. O tarihte 13 yaşında olan A., dernekte ücretli eğitim veren 25 yaşındaki müzik öğretmeni U.E.’den piyano dersi alıyordu.

Kendisi de sağlık alanında görev yapan anne P., 21 Ağustos 2018 günü dersten dönen oğlunun kalçalarında morluklar gördü. Öğretmenin şiddet uyguladığından kuşkulandığı için bir hafta sonra müzik dersine giden oğlunun çantasına kayıt cihazı yerleştirdi.

ANNENİN KAYIT CİHAZI

Anne P., akşam ses kaydını dinlediğinde dehşete kapıldı ve duyduklarına inanamadı.

Çünkü kayıtta, oğlunun cinsel istismara uğradığını ortaya koyan ifadeler geçmekteydi. Kayıtta geçen sözleri, yayınlamayı uygun görmediğim için köşeme taşımadığımı belirtmek isterim.

Anne P., ertesi gün derhal Emniyet’e başvurdu ve şikayette bulundu.

Yapılan muayenede küçük A.’da cinsel istismar bulgusuna erişildi.

Ses kaydına ilişkin bilirkişi raporunda, cinsel saldırıyı kanıtlayan ifadeler çözümlenince U.E. cezaevine gönderildi.

STATÜDEN TAHLİYE

U.E.’ye, çocuğun cinsel istismarı iddiasıyla İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. İlk duruşma, 13 Aralık 2018’de görüldü.

Acı olan şu ki...

İstismarın yaşandığı derneğin yöneticileri; otistik çocukları ve ailelerini bu öğretmene destek vermek için duruşma salonuna getirdi.

Sanık U.E. beş yıldır dernekte ders verdiğini ve küçük A. ile iki yıldır çalıştığını ifade etti. Ders sırasında mutfağa gidip lokum yediğini, bir tane çocuğa ikram ettiğini anlatan U.E, “lokum” sözcüğünün yanlış şekilde çözümlendiğini ileri sürdü.

Ders işlenirken kapının açık olduğunu ve koridorda görevlilerin bulunduğunu savunan U.E., hakkındaki suçlamaları reddetti.

Duruşma sonunda U.E., statüsü nedeniyle tahliye edildi.

Bu arada dernek başkanı, dersliklerde kamera bulunmadığını, olaydan sonra bu sistemin kurulduğunu söyledi.

Mahkeme, savcılık aşamasında alınan rapora ikna olmayarak, yeni bir bilirkişi raporu istedi. Jandarmanınki hariç, ikisi kamu görevlileri, ikisi de özel birimlerce hazırlanmış dört rapor istismar iddiasını doğruladı.

Küçük A.’nın avukatı Nergiz Tuba Aslan ve Şule Arslan Hızal, sanığın tutuklanmasını istedi. Fakat mahkeme, raporlara rağmen talebi reddetti. İki avukat, İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde itiraz etti. Mahkeme, 16 Ekim 2019 günü kuvvetli suç ve kaçma şüphesinin bulunmasından ötürü U.E.’nin tutuklanmasına karar verdi.

Gel gör ki karar uygulanmadı bile...

U.E.’nin, 2 Aralık 2019 günü elini kolunu sallaya sallaya geldiği duruşmada hakkında tutuklama kararı olduğu ortaya çıktı. Duruşma sonunda bir polise teslim edilip yeniden cezaevine gönderildi.

İNDİRİMSİZ 30 YIL

İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı 8 Ekim 2020’de tamamladı. U.E.’ye, çocuğun cinsel istismarı suçundan 20 yıl hapis cezası verdi. Sanık, öğretmen olduğu için verdiği cezayı yarı oranında arttırarak 30 yıla yükseltti.

Cezada hiçbir indirime gidilmedi.

U.E. tahliye de edilmedi.

Mahkeme heyeti, oy birliğiyle verdiği kararı ses kaydına dayandırdı. Kaydın hakimler tarafından defalarca dinlendiği vurgulandı. Kararda, “Bu konuşmaların müzik eğitiminde ve gündelik hayatta geçmesi mümkün değildir” denildi. Cinsel istismarı kanıtlayan sözlerin “mahkeme heyetince şüpheye yer bırakmayacak şekilde anlaşıldığı ve tutanak altına alındığı” vurgulandı. U.E.’nin “Ben çocuğa ‘lokum almak ister misin’ demiştim” sözlerinin gerçekliğin inkarından öteye gitmediği anlatıldı.

Kayıttaki konuşmaların öncesinde dokuz dakikalık bir sessizliğin olduğu, ardından da fısıltı şeklinde konuşmalar duyulduğu belirtilerek, “Eyleminin şüpheye yer bırakmayacak şekilde sabit olduğu” anlatıldı.

ÖRNEK OLSUN...

İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar, yargı camiası için örnek oluşturmalı. Değil cinsel istismar zanlısı, hiçbir suçlu statüsü nedeniyle salıverilmesin. Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.

Bu utanç verici olay, bilhassa eğitim dünyası açısından bir ibret olarak kabul edilmeli. Başta Milli Eğitim olmak üzere devletin ilgili kurumları, cinsel istismara karşı okullarda, kurslarda ve yurtlarda etkin önlemler almalı. Kuşkulanan bir annenin kayıt cihazı alıp delil toplamasına kalmamalı, bu sorumluluk...