Şanlıurfa’nın Ulubağ Mahallesi’nde, 26 Temmuz 2019 günü pamuk toplayan ırgatlar sulama kanalının demirlerine bir kadının tırmandığını gördü. Bariyeri aşan kadın kendini hızla akan suya bıraktı.

Saatler sonra bulunan ceset, ne bunalıma sürüklenen genç bir aşığa, ne de aranmakta olan bir kanun kaçağına aitti.

Hayatına son veren kişi, 53 yaşındaki Methiye K.’ydi.

Sekiz çocuk annesiydi.

İmam Mehmet Emin K.’nin eşiydi.

Daha doğrusu, ilk eşi...

Methiye K. ve oğlu Muharrem bu fotoğrafta evlerinde çiğ köfte yapıyor.


BERDEL

Methiye 1989’da berdel yoluyla Mehmet Emin K. ile evlendirilmişti. Yani ağabeyinin evlenmesine karşılık takas edilmiş ve eltisinin kardeşine gelin gitmişti.

Çoğu kadın gibi eşinden şiddet gördü.

Fakat hiçbir tokat, aldatıldığını işittiği gün kadar ağrına gitmedi. Eşi Mehmet Emin’in, kanserden ölen kardeşinin eşiyle ilişki yaşamaya başladığını öğrendiğinde dünya başına yıkıldı.

O an karar verdi: Bu onursuzluğu taşımayacak ve eşinden boşanacaktı.

Kızı Fatma ve oğlu Muharrem, annelerine destek verdi.

Fatma, “Kötü yola düşer” diye okutulmadığı halde azmedip babasıyla kavga ede ede üniversiteyi kazanmıştı. Muharrem, bilgisayar mühendisiydi.

Aile 10 Nisan 2019 günü babalarıyla yüzleşti.

Mehmet Emin K.


‘BOŞARSA SİZİ ÖLDÜRÜM’

Mehmet Emin K., boşanmayacağını söyledi. “Boşanırsam dayınız da kız kardeşimden ayrılır” dedi. Silahını kızına doğrularak, “Sizi öldürürüm” diye tehdit etti. Gece karakolda bitti.

Mehmet Emin K., “Bir ay önce ölen kardeşimin eşi R. ile, çocukları küçük olduğu ve ortada kalmamaları için onunla imam nikahı kıyarak evlendim” dedi.

Methiye ise şunları
kaydetti:

“Boşanmak istemediği için 4-5 gündür evime zorla giriyor. Beni ve çocuklarımı ölüm ile tehdit eden eşimden şikayetçiyim.”

AŞİRET BASKISI

Methiye, 18 Nisan 2019’da boşanma dilekçesini mahkemeye verdi. Dilekçeden sonra gündüzleri eşi tarafından tehdit edilerek, akşamları aşiretin “Boşanma!” baskısına göğüs gererek, yaşamak denirse, dört ay daha yaşadı.

Tahammülünün tükendiği 26 Temmuz’da bedenini su kanalına bıraktı.

Çocuklara göre intiharın sorumlusu babalarıydı.

Örneğin Ayşe Gül K., ifadesinde, “Annem bize zarar gelmesinden korkuyordu. Böyle evliliği kabul etmiyordu. Normalde bizi yalnız bırakmazdı ama kötü durumdaydı. Yapabileceği bir şey kalmamıştı” dedi. Cenazeden sonra çocuklar Alanya’ya yerleşti.

HEM SENDİKACI HEM SEYYİD

Mehmet Emin K. cenezeye gelmedi. Zaten işi başından aşkındı! İmamlıktan emekli olup hac organizasyonuna girişti. Din görevlilerinin üye olduğu, AK Parti yanlısı Diyanet-Sen’in Şanlıurfa Şube Başkan Yardımcılığına getirildi.

Ve halen ‘Mala Bube Seyyidleri İlim ve İrfan Derneği’nin başkanlığını yürütüyor. Bu tuhaf isimli dernek Şeyhanlı Aşireti tarafından kuruldu. Peygamber soyundan geldiğini iddia eden aşiretin Şanlıurfa, Batman ve Mardin’de medreseleri var. Aşirete ait Hazreti Seydoş ve Şeyh Bube türbelerini binlerce insan ziyaret ediyor. Akıl hastaları ve felçliler şifa için türbelere taşınıyor. Aşiretin şeyhi, Necat Durmaz...

Mehmet Emin K., şeyhin eteğinden ayrılmıyor.

Şimdi, boş vakitlerinde Facebook’ta, İstanbul Sözleşmesi karşıtı paylaşımlar yapıyor. Kardeşinin ölümünden bir ay sonra yengesiyle evlenen o değilmişcesine İstanbul Sözleşmesi’ni suçlayarak, “İslami aile yapımızın altına dinamit konmuştur. “Bu kararlara imza atan eller ahıret kaygısı olan birilerine ait olamaz” diye yazıyor. Kızını öldürmekle tehdit ettiğini unuttuğu için olsa gerek, “İstanbul Sözleşmesi’nin kadına getirdiği haklar erkeği yerin dibine sokuyor. Yazıklar olsun” diye isyan ediyor.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NE BEDDUA

Tarikat ve cemaatlerin İstanbul Sözleşmesi’ne neden bu kadar öfkeli olduklarını ve kin güttüklerini, Methiye’nin yaşadıklarından anlayabiliyoruz.

Sarıklı ve cübbeli zorbalar, eşini seçme hürriyetini bile kadınlara çok gördükleri bu erkek saltanatı hüküm sürsün istiyor.

Kadının mal gibi takas edildiği bir ilkelliği din adına kutsuyorlar.

Üzerine kuma getirilen kadın itiraz mı etti?

“Allaha isyan” diyecekler.

Onursuzluğa katlanmayıp boşandı mı?

Dinsizlikle suçlayacaklar.

Okumak mı istedi?

“Günah” diye eve kapatacaklar.

Onlar İstanbul Sözleşmesi’ne beddua okurken, aslında kadının erkeğe köle kılındığı bir zorbalığı methediyor.