Anlamazdan geliyorlar.

Tekrar yazayım.

AİHM, Demirtaş’ı yargılamadı. AİHM, Türk mahkemelerini, hakimlerini, savcılarını yargıladı. AİHM, Demirtaş’ı suçlu ya da suçsuz bulmadı. AİHM, Türk mahkemelerini, hakimlerini, savcılarını, avukatlarını suçlu buldu.

Bilerek...

Aldatma var.

Karartma var.

Bilgi kirletme var.

Gerçeği saklama var.

Sunturlu yalan var.

AİHM’nin (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) Demirtaş’ı suçlu bulması için; terörü destekliyor ya da desteklemiyor diye mahkeme kurması, bu yolda kanıt, bilgi, belge, tanık toplayarak bunlar üzerinden duruşmalar yapıp karara varması gerekiyor.

AİHM bunu yapmadı.

Yapamaz.

Böyle bir hakkı yok.

İşi de bu değil.

Demirtaş’ın terörü destekleyip desteklemediğine iç hukuk; yani bizim kendi öz mahkemelerimiz, yargıçlarımız, savcılarımız, avukatlarımız karar verirler. Bizim Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak altına imza attığımız ve kurucuları arasında olduğumuz Avrupa Komisyonu’nun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uyacağımızı Anayasamıza da koyduğumuz için AİHM, bizim yargıçları, savcıları yargılama hakkına sahip.

AİHM, adaletimizi yargıladı.

Adaletimizi suçlu buldu!

★★★

Diğer Avrupa ülkelerinin yargıçlarını, savcılarını yargılayabildiğin gibi biz Türk yargıçlarını, savcılarını, mahkemelerini de yargılayabilirsin ve bizim Türk mahkemelerinin de iç hukuk temelli yargılama yaparken; hukuk ilkelerine uyup uymadıklarını, adalet ölçülerinden sapıp sapmadıklarını, kanıt, bilgi, belgeleri doğru toplayıp kusursuz iddianameler yazıp yazmadıklarını mahkeme edebilirsin demişiz.

Bu hakkı tanımışız.

Avrupalı olacağım.

Sözleşmeye uyarım.

Demişiz.

İmza koymuşuz.

Türk pasaportlarının üzerine “Türkiye Avrupa Komisyonu Üyesi bir ülkedir” diye yazdırmışsın. AİHM, devletimizin imza attığı bu sözleşmeye dayanarak; bizim hakimlerimizi, savcılarımızı, avukatlarımızı yani adaletimizi yargılama hakkını kendinde buluyor.

Örnek vererek anlatayım.

Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi, yerli, milli, güçlerini iç hukuktan, kendi yaptığımız ve oylayıp kabul ettiğimiz Anayasamızdan, kendi Millet Meclisimizin çıkardığı kanunlardan alan üst mahkemelerimizdir. Yargıtay da Anayasa Mahkemesi de sanık yargılamaz. Mahkemeleri, yargıçları, savcıları, avukatları yargılar ve ilk mahkemeler “sanıkları yargılarken” hukuk ölçülerine, adaletin şaşmaz ve değişmez kriterlerine uyup uymadıklarına bakarlar. Eğer incelediği dava dosyasında mahkemenin hakimleri, savcıları, avukatları “iç hukuk ölçülerine göre eksiksiz iddianame yazıp, eksiksiz bilgi ve bölge bularak karar vermişlerse” bu karar doğrudur der, tersi olmuşsa kararı bozar. Anayasada yazıyor: Hakimler de bu karara uymak zorundadır.

★★★

Aynı şekilde:

AİHM’nin kararına Türkiye Cumhuriyeti Devleti uymak zorunda. Çünkü imza koymuş.

AİHM, Demirtaş’ı yargılamadı.

AİHM, adaletimizi yargıladı.

Eksik, kusurlu buldu.

Yalancı çobanlar!

Niçin yalan söylüyorsunuz?

AİHM’nin kararı şu:

Adaletimizde adaletsizlik var.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Cami satan Belediye!


Ey hocalar, ey imamlar, din alimleri, hafızlar! Ey ilahiyat profesörleri, ey Diyanet, ey muhafazakar dini bütün siyasi partilerin sözcüleri, bir açıklama yapın. Cami satıp parasıyla ziyafet veren, cami satıp parasıyla vergi borcu kapatan belediyeler için ne diyorsunuz? Sat camiyi kokteyl ver, sat camiyi ziyafet çek, sat camiyi vergi borcunu kapat... Bu nasıl belediyeciliktir ve bu nasıl İslam yoludur? Parayı dünyada ilk Lidyalılar buldu, camileri satarak borcunu kapatma yolunu ilk icat edenler de Türkiye’de iktidar partisi AKP’nin belediyeleri oldu. İlk cami satıp borç kapatma uygulamasını Üsküdar Belediyesi yıllar önce başlattı, dün de AKP’li Esenler Belediyesi’nin aralarında 2 caminin de bulunduğu 12 taşınmazı Maliye’ye olan borçlarının karşılığı olarak Hazine’ye devrettiği ve borcunu bu yolla kapattığı haberi vardı. Ey hocalar, ey ilahiyat profesörleri bu camiyi sat borcunu kapat İslam’a uyuyor mu, günahı sevabı nedir?