Beni de anlayın.

Hakkımı teslim edin.

Şahsımı silip atmayın.

Ekonomiyi krize soktum, sizi işsiz bıraktım, pazarda fiyatlar el yakıyor, enflasyon hortladı, 1 Dolar: 8 TL’ye koşar oldu, geçimi zorlaştırdım ama evinizi buzdolabı sahibi yaptım. Buzdolabı satışları arttı. Kimi evde iki, üç buzdolabı var. Ekonomik kriz altında iyice bunalmakta olan topluma, “buzdolabı tesellisi” sunulduğu gün Temiz Hava Hakkı Platformu “2020 Rapor”unun sonuçlarını açıkladı.

Son 4 yılı kapsıyor.

Özetliyorum:

81 ilimiz var.

30 ilin durumu karanlık.

Bu 30 ilde yaşayan yaklaşık 18 milyon kişinin yıl boyunca solduğu havanın kalitesine (PM10) dair yeterli veri yok. Türkiye’de 18 milyon kişi yani Avrupa’da 4 ülke Norveç- Finlandiya- Estonya- Litvanya’nın toplam nüfusu kadar insan soluduğu havanın içinde ne var bilmiyor.

Her 5 ilin 1’i ümmi!

Ümmi yani bilgisiz.

Beyni tabula rasa.

Anasından doğduğu gibi.

Bebek akıllı.

Her 5 ilin 1’inde soluduğumuz havanın kirli mi, temiz mi, öldürücü mü,  ömrü mü kısaltıyor, ciğerlerimizi sakat mı bırakıyor? Yetersiz veri (PM2.5) nedeniyle hesaplanamadı.

★★★

Ölçtük.

Bir daha baktık.

İyice dikkat kesildik.

Türkiye’de hava kirliliği korkunç boyutlarda seyrediyor. 2019 yılında, Türkiye’de hava kirliliği, yeterli veri olan 51 ilin yüzde 98’inde Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) sınır değerlerinin üzerinde gerçekleşti.

6 pırlanta şehrimiz.

Havası can çekişiyor.

Son 4 yıl boyunca düzenli olarak yüksek derecede kirli hava soluyan Iğdır, Düzce, Manisa, Bursa, Kahramanmaraş ve Afyon’da hava kirliliği kronik yani süreğen, müzmin, iyileşmeyen, uzun süredir devam eden hale geldi.

★★★

Suyuna.

Toprağına.

Havasına.

Bayrağına.

Kurban olduğum Türkiye diye şarkılar yazdığımız ülkemizin şehirlerinde hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü kılavuz değerlerine indirilemedi. İndirilebilseydi; 2019 yılında tüm ülke ölümlerinin yüzde 7.9’u (31 bin 476 ölüm) ve 2018 yılındaki tüm ölümlerin yüzde 12.13’ü (45 bin 398 ölüm) önlenebilirdi. 2017 yılından beri her sene hava kirliliği trafik kazalarının 6 katından fazla ölüme sebep oluyor. Havada kanserojen bir madde olan ince partikül (PM2.5) Türkiye’nin 81 ilinden 60’ında yeterli ölçülmüyor. Alet yok, istasyon eksik. Mevzuat yetersiz.  Çevre yatırımları yapılmamış. Sanayi tesisleri için çevre etki değerlendirme yok. Halk sağlığını merkeze koyan, sürdürülebilir istihdam ve krizlere karşı dayanıklı modeller oluşturmayı amaçlayan “ekonomik toparlanma paketleri” akıl edilmemiş.

İstanbul!

Büyülü şehrimiz.

Gururumuz, övüncümüz.

18 milyon nüfusu var.

Gelen ile giden ile...

20 milyona çıkıyor...

2017 yılından beri hava kirliliğine bağlı ölüm sayısının en yüksek olduğu şehir İstanbul oldu.

★★★

İstanbul’un şu durumunu Fatih Sultan Mehmet görseydi, kime beddua ederdi? İstanbul’da 2019 yılında yıllık ortalama partikül madde (PM10) seviyesi iyileşmiş olsa da; yıl boyunca Sultangazi, Mecidiyeköy, Alibeyköy ve Kağıthane istasyonlarında neredeyse 200’den fazla gün boyunca “günlük limitin üzerinde kirli hava” ölçüldü. Temiz Hava Hakkı Platformu Türk Nöroloji Derneği Temsilcisi Doç. Dr. Semih Ayta, “Hava kirliliğinin genlerimiz üzerindeki etkisi, yaşamın tüm dönemlerinde eşit değildir. Gebelik öncesi, anne karındaki dönem, erken çocukluk ve yaşlılık yıllarında partikül maddenin etkilerine yatkınlık artıyor. Yeni çalışmalar partikül maddeye maruz kalmanın “depresyon gibi mental hastalıklarla (bunalıma girip intihara teşebbüs etme, kadın öldürme, otobüs şoförüne kafa atma gibi) da ilişkili olduğunu göstermiştir” dedi.

★★★

Anlayacağınız havamızın durumu: 2020 Kara Rapor.

Buzdolabını üçlesen!

Buzdolabını beşlesen!

Ne yazar!