12 yaşında kendi müridinin kızına, yeşil renge boyalı tarikat binasında cinsel tacizde bulundu. Şeref yoksunu, sapık, tacizci, sahtekar, utanmaz, menfaat devşiren, din istismarcısı diyerek onu geçmişinden, yaşayıp var olduğu çevresinden, beslenip semirdiği ilişkilerinden kopardılar.

Şerefsiz Şeyh!.

Menfaat devşirici.

İslam’ı kirletici.

Şeyhin altını kazı bak!

Ne çıkıyor.

Bakan Emrullah İşler ile Bakan Yalçın Akdoğan’ın ortasına oturtulmuş, birlikte Cami’nin çevre düzenlemesi ve çarşı açılışını yapıyorlar. Bir başka karede Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın tam karşısına oturtulmuş şeref üyesi saygısı gösteriyorlar.

Ayasofya açılırken...

“Payitaht” oynarken...

Şeyh baş köşede!

Yan yana, kol kola, iç içe, kalp kalbeler ama şimdi utanmaz, menfaat devşiren diyorlar fakat onu baş köşeye oturtan birlikteliğin üzerine hiç gitmiyorlar. Utanmaz, rezil, sapık, çocuk tacizcisi, İslam’ı kirletici şeyhi devlet protokolüne sızdıran 2 bakanın ve belediye başkanının döneminde başbakanın, cumhurbaşkanın sanki partinin bu şeyhle ve tarikatıyla yakın ilişkisinden haberi yoktu!

★★★

Şeyhin altını kazı!

Bak, ne çıkıyor!

Dinci parti.

Holding modeli ile çalışıyor: Tarikat şeyhleri, tarikatın kolları, tekkeler, medreseler holdingin bayileri olmayı severek, bilerek, isteyerek varlık buluyorlar. Dinci siyaset, tarikatları oy artırmak, seçici algı yaratmak, dindar ve Allah sevgisi ile dolu görünmek için kullanıyor. Şeyhler ve tarikatlar ve onların kolları ile tekkeler, medreseler, dini vakıflar da “devlete sızmak, devletin kaynaklarına ve kasalarına asalak olmak için” dinci partileri holding olarak görüyor.

Kütükteki adı:

Hakan Şağban.

Şeyhlik adı:

Fatih Nurullah.

Şimdi onunla devlet protokolünde birlikte fotoğraf çektiren parti önde gelenleri, bakanlar ve bu toplantılardan haberli başbakanlar, cumhurbaşkanları, diyanet, bu adamın devletten menfaat devşirmek ve zincirleme çocuk tacizi yapmak için adını değiştirip şeyh gibi görüntü verdiğini bilmiyorlar mıydı?

Şeyhi kazı!

Altına bak!

Birlikteler.

★★★

Dikkat isterim:

12 yaşındaki kıza cinsel taciz yapan şeyh, yakalanınca kızın babasına; “insan olarak nefsine mağlup olan kendini kontrol edemeyen, aklına getirdiği sapıklığı, kötülüğü zihninden kovamayanları affedecek ayetler, hadisler olduğunu” söylemeye çalışıyor, “şeytana uydum” diyor.

Atatürk bunu görmüştü.

“İslam’ı kirleten cahil hoca, menfaat devşirici, şeyh, tarikat ve tekkelerden İslam’ı kurtarmak için” Diyanet’i kurmuştu.




Türkiye’yi yazan gazeteci!


Gerçek bir araştırmacıydı. Açık kaynaklardan bin bir emekle bilgi toplardı. “Bin İnsan. Bin Tanık. Bin Belge” diye Türkiye’yi yazardı. Gizlenenin, saklananın peşindeydi. Polis işkencesine, adaletsizliğe, rüşvete, çeteleşmeye, milliyetçiliğin ve dinin siyasete alet edilip istismar edilmesine, darbelere, din faşizmine, demokrasinin geriletilmesine karşı yılmayan bir yazı emekçisiydi. Hana da sığınmazdı. Külhana da baş eğmezdi. Dostumdu. Ara sıra telefonla da olsa konuşurdum. Yüreklendirir, destek verirdi. Onun da benim de basın kartını iptal etmiş, vermiyorlardı. Gülüyorduk. Erbil Tuşalp, hayata pencerelerini kapattı. Genç kuşak gazetecilerin Erbil’in kitaplarını okumalarını isterim. 35 yıl önceden bugünün Türkiye’sini yazdı.