Nereden ihtiyaç doğdu da sen; “Yaşa yaşa. Çok Yaşa. Her bankaya bir Hamza...” diye başlık atıp yazıyorsun diye soracağınızı tahmin etmekteyim.

Biz bunu yaşadık.

25 yıl öncesiydi.

Darbe olmuş Kenan Evren Cumhurbaşkanı seçilmişti. Ben o yıllarda Hürriyet Gazetesi’nin Ekonomi Servisi Müdürü idim ve ekonomi sayfasını yönetiyordum.

Haberler geliyordu.

Devlet Bankası Ziraat’e:

Emekli general atandı.

Devlet Bankası Emlak’a:

Emekli korgeneral atandı.

Devlet Bankası Vakıf’a.

Emekli amiral atandı.

Sadece devlet bankaları değil, özel sektör bankalarının da yönetim kurullarına iktidar partisinden milletvekilliği yapmış eski milletvekilleri ile emekli paşalar göreve getiriliyordu. O yılların şartlarında da maaşlar iyiydi.

Emekli paşalar.

Yüksek eğitimli.

Orduda görev almışlar.

Başarılı insanlar.

Ama orduyu yönetmek ayrı, bankayı yönetmek ayrı. Olacak iş değildi. Toplumda devlet bankalarının yemlik olarak kullanılması tepki topluyordu. Gazeteci, bir bakıma toplumsal tepki avcısıdır. Okur durumdan hoşnut değilse gazeteci o hoşnutsuzluğu haber haline getirir.

★★★

Oturduk.

Araştırdık.

Aklımda yanlış kalmadıysa Ekonomi Servisi’nin 2 muhabiri Vahap Munyar ile Celal Pir, tüm banka yönetim kurulu üyeleri listelerini buldular. Yönetim Kurulu’nda görev almış emekli paşaları tek tek listeleyip haberi yazdık:

Başlığı şuydu:

Yaşa yaşa.

Çok yaşa.

Her bankaya.

Bir paşa.

O yıllarda Hürriyet’in ekonomi yazarlığını yapan Ege Cansen de haftalık yazısını bu konuya ayırdı ve yazısının başlığını şöyle koydu:

Az yaşa.

Çok yaşa.

Her banka.

İster 2 paşa.

Düşünün 25 yıl öncesinde Türkiye’de “devlet bankalarının yönetim kurulu üyeliği bir iktidar ikramıdır. İktidarın tanıdığı, bildiği, adamı bir ilave maaş daha alsın diye banka yönetimine getirmesi kayırmacılığa girer, kayırmacılık da adaletsizliktir, toplumu çürütür...” haberleri yazıyorduk.

25 yıl sonra yine:

Yaşa yaşa.

Çok yaşa.

Her bankaya.

Bir Hamza.

★★★

Tayyip Erdoğan iktidarı da zaten Hz. Peygamber’in “İşi ehline veriniz...” öğüdünü seçim meydanlarında söyleye bağıra iktidara geldi ve söylediklerini ilk 2 yıl geçtikten sonra tamamen unuttu... Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı, Milletvekili yaptığı milli güreşçi Hamza Yerlikaya’yı en son tuttu Devlet Bankası Vakıfbank’ın yönetim kurulu üyeliğine getirdi.

Devlet bankaları!

Yine arpalık oldu.

Ve iktidar partisinin Vakıfbank Yönetim Kurulu Üyeliğine atadığı Hamza Yerlikaya’nın lise diplomasının da “sahte olduğu” gazete ve TV’lere haber olarak düştü.

Hem kayırma var.

Hem de sahtekarlık.

Mahkeme “diploma sahte” kararı verdiği haberleri yazıldı. Doğruysa; bu sahte diploma hangi lisenin kütüğünde kayıtlı, müdürün imzası da mı sahte, Hamza Yerlikaya dışardan bitirme sınavlarına gerçekten girdi mi? Hiç sınava girmeden mi sahte diplomayı aldı? Öğretmenlerinin verdiği notlar da mı sahte? Hamza Yerlikaya bu diplomanın sahte olduğunu bile bile mi kullandı? Hamza Yerlikaya’yı devlet bankası yönetim kuruluna atayarak ödüllendiren iktidar önde geleni de “diplomanın sahte olduğundan haberli” miydi?  Beş gün geçti ne Hamza Yerlikaya’dan ve ne de onu Banka Yönetimine atayan iktidardan bir açıklama duymadık.

Hem kayırma var.

Hem sahtelik.

Aynı örtünün altında.

Bu düzen çürüdü.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Hamza bankacı oldu kurtuldu. Peki Türk Futbolu neden çöktü?


CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, her futbolseverin aklından geçirdiği soruları önerge haline getirdi ve Meclis’in bu konuyu araştırmasını istedi. Önergede gerçekten düşündürücü sorular var“2002’de dünya üçüncüsü olan A Milli Futbol Takımı’nın bugün UEFA sıralamasında 33. sıraya gerilemesinde, 18 yıllık AKP iktidarında siyasetin spora doğrudan müdahalesinin çok büyük etkisi olmuş mudur? Türk takımları Avrupa kupalarında 30 yılın en kötü performansını sergiledi. Türkiye; Faroe Adaları, Slovenya, Azerbaycan, İsrail, Arnavutluk ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi gibi ülkelerin gerisinde kaldı niçin?”