Sanat kuvvettir... Sanat aydınlıktır... Sanatın düşmanı bilgisizlik ve cehalettir!

Atatürk “Sanatçı toplumda uzun çaba ve yorucu çalışmalardan sonra ışığı ilk gören, gerçeği ilk hisseden insandır” der.

Sanatçı insanları aydınlatır, eğitir. Asli görevi zamanın gerçeklerini dile getirerek insanları uyarmaktır.

Ülkemizde iki türlü sanatçı var:

- Birinci grup, toplumun bağrından çıkan gerçek sanatçılardır. Halkın sıkıntılarını yüreklerinde hisseder, onlara destek için çırpınırlar.

- İkinci grup yalakalar tayfasıdır. Bunlar kendilerini sanatçı zannederler ama kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmezler. Toplumun acıları umurlarında bile değildir.

Gerçek sanatçılardan 54 kişilik bir grup, önemli bir bildiri yayınladı.

Önce ülkenin sorunları sıralanan ve ardından da hem iktidara, hem muhalefete çağrı yapılan bildiride “Korkmuyoruz. Türkiye sahipsiz değildir” ifadeleri kullanıldı.

54 sanatçının ortak imzasıyla yayınlanan bildiriyi (özetle) nakletmek istiyorum.

★★★


Sevgili halkımız... Mutluluğunuz bizim mutluluğumuz, mutsuzluğunuz bizim mutsuzluğumuzdur.

Mutlu olmadığınızı biliyoruz, görüyoruz, seziyoruz, izliyoruz.

Yaşadığımız koşullarda nasıl mutlu olunabilir ki?

Dünyayı sarsan koronavirüs belası ülkemizde de can alıyor. Daha da alacağı anlaşılıyor. Yeterince ağır bu belâyla savaşırken, çarşıda, pazarda, günlük yaşamda fiyatlar el yakıyor.

İşçimiz, köylümüz, esnafımız, memurumuz, emekçimiz, çoğu dar gelirli, kimisi büsbütün gelirsiz insanımız geçim sıkıntısıyla, işsizlikle boğuşuyor. Yarının kaygısı gençlerimizi ümitsizlik içinde kıvrandırıyor.

İnsan eliyle yapılan doğa katliamı güzelim ülkemizi mahvediyor.

Büyük deprem felaketinin beklenmekte olduğu İstanbul’umuzun üzerinde ‘Kanal İstanbul’ denilen ölümcül rant kılıcı sallanıyor!

Cumhuriyetimizin değerleri altüst edilmiş, ‘Monarşi hayranlığı’ körükleniyor. Osmanlı’nın en karanlık, en gerici, en baskıcı dönemleri ve kişileri, baş tacı ediliyor.

Barolar ayaklar altında, hukuk güvenirliğini yitirmiş, Büyük Millet Meclisi işlevinden uzaklaştırılarak etkisizleştirilmiş...

Cinayet, yaralama gibi yaşama hakkına yönelik cürümlerin sanıkları serbest bırakılırken, düşüncelerinden ötürü yargılanan aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler cezaevlerine kapatılmış...

İçimizde biriken acı sözleri içtenlikle ve korkusuzca dile getirmemiz, halkımızın, ülkemizin mutluluğu adınadır.

Korkmuyoruz, evet...

Korkusuzluğumuz sıradan ve temelsiz cesaret değil, halkımızın ve ülkemizin yüksek değerlerine inancımızın sonucu olan sevgi ve bilinç birikimiyle ilgilidir. Kokmuyoruz. Bütün yurttaşlarımızı daha cesur, daha özgüvenli, daha inançlı ve kararlı olmaya çağırıyoruz.

(...) İktidar güçlerini, başta düşünceyi açıklama özgürlüğü olmak üzere evrensel insan haklarına saygılı olmaya davet ediyor, muhalefetteki güçleri de daha kararlı, daha cesur ve daha etkin olmaya çağırıyoruz.

Türkiye sahipsiz değildir.”


TEBESSÜM

Aslan yürekli Temel


Temel, hayvanat bahçesini gezerken, açık gördüğü bir kafesten içeri dalmış...

Görevliler panik içinde koşarak bağırmışlar:

Hey, ne yapıyorsun hemşehrim? Hemen çık oradan...”

Bu telaşa bir anlam veremeyen Temel sormuş:

Ne olmuş ki? Neden çıkayım buradan?

Görevliler heyecanla:

Orası aslanın kafesi” diye bağırmışlar...

Temel geri dönmüş, suratını asarak görevlilere söylenmiş:

N’olmuş yani? Nedir bu hal? Sankim aslanınızı yeduk!”

GÜNÜN SÖZÜ


Kul hakkı yemek domuz eti yemekten daha berbattır!