Muharrem İnce şu anda milletvekili ya da parti yöneticisi değil ama basında her zaman yer bulan bir siyasetçi. CHP’ye genel başkan, ardından da Cumhurbaşkanı adayı olmak gibi önemli hedefleri var. Değişik alanlarda kendisine yardımcı olan gönüllülerden oluşan kalabalık bir ekibi var. Onlarla bir araya geliyor, gündemdeki konuları değerlendiriyor, hazırlanan raporları okuyor, gelişmeleri yakından izliyor.

Yeni dönemde milletvekilliği, belediye başkanlığı ya da CHP’de genel başkan yardımcılığı gibi bir görev düşünmüyor. Partisinin ilçe kongrelerine açıkça müdahil olmuyor ama araştırdığımızda, delegelerin belki üçte birinin önceki kurultayda Muharrem İnce’ye oy verenlerden oluştuğunu da öğreniyorum. Öğrendiğim bir şey daha var, şu ana kadar seçilen 100’ün üzerinde delege de işsiz.

Muharrem İnce, Saygı Öztürk’e konuştu.


“ZİYARETİNE GELECEĞİM”

CNNTÜRK’te, Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge” programından önce Muharrem İnce ile CNNTÜRK Genel Müdürü Murat Yancı, meslektaşlarımız Abdulkadir Selvi, Nedim Şener ve Zafer Şahin’le sohbet ederken, ilginç anılardan demet sundu. “Ergenekon Davası”nın devam ettiği günlerde, CHP’nin TBMM Grup Başkanvekili olarak İnce, 35 milletvekiliyle duruşmayı izlemek için gitti. Girişte milletvekillerinin üzerleri aranmak istendi. İnce ve diğer vekiller, buna karşı direndi. Bununla bitmiyor.

Duruşma salonuna girdiklerinde milletvekillerine oturacak yer gösterilmemesine tepki gösterdiler. Duruşma bu yüzden bir türlü başlayamıyor, sanıklar da onları destekliyordu. Mahkeme başkanı,  İnce’yi odasına davet etti. Bülent Tezcan’la birlikte mahkeme başkanının odasına gittiler. İkram edilmek istenen çayı içmediler. Odada gergin bir hava vardı. Hakim, “Ben milletvekillerine oturacak yer göstermeye mecbur değilim” deyince, gerginlik daha da arttı. İnce, “Unutmayın, bugün mahkeme başkanı olarak kürsüde oturuyorsunuz ama yarın sanık sandalyesinde siz olacaksınız.  Seni, cezaevinde bir gün mutlaka ziyaret edeceğim” dedi.

O başkan, FETÖ’den tutuklandı, hüküm giydi. Muharrem İnce de o hakime “Tutuklanacaksın, ben de seni cezaevinde ziyaret edeceğim” dedi ama henüz  sözünü yerine getirmedi.

“EN BÜYÜK HAYALCİ”

İnce, 2002-2007 yılları arasında milletvekilleri arasında müthiş bir mizah anlayışı olduğunu, tarafların birbirlerini dinlediğini, bunun sonucunda çok olumlu adımlar atıldığını anlatıyor, “Bugün TBMM’de ne mizah anlayışı ne de karşı tarafı dinleme diye bir şey kalmadı. Şimdi TBMM o kadar etkisiz hale geldi ki bakan bile yok. İnce, Cumhurbaşkanı adayı olmaya nasıl karar verdiğini de esprili bir dille bize şöyle anlattı:

“Genel başkan adayı olduğumda, tribünlerde en az 20 bin kişi ‘İnce Başbakan’ diye bağırıyordu. Delegelerin oturduğu bölümden ise tık yoktu. Seçimi kaybettim.
O gün eve gittiğimde eşimle sohbet ederken, ‘CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?’ diye sorduğunda, tereddütsüz ‘Ben olacağım’ karşılığını verdim. Gördüğü en büyük hayalci olduğumu söyleyince, ‘Göreceksin’ dedim. Yani, genel başkanlıkta yenildiğim gün Cumhurbaşkanı adaylığına karar verdim. Partimiz anket yaptırdı ve yüzde 85’i beni aday görmek istedi. Kılıçdaroğlu, davet etti ve anketlerde en yüksek oyu aldığımı belirtti ve adaylık önerisini yaptı. Bunu ikimiz de 5 gün kimseye söylemedik, hatta adaylık fotoğrafını bile duyulur diye stüdyoda değil, bir arkadaşın bürosunda çektirdim.”

BARAJ ALTINDA

Bundan sonraki gelişmeleri anlatırken,  rahmetli Süleyman Demirel’in “Siyasette 24 saat büyük zamandır” sözünü da hatırlattı. Adaylıkta önünün tıkanması halinde, bir parti kurma gibi girişimi olup olmayacağını sorduğumuzda ise “Asla böyle bir şey olmayacağını da üzerine basarak söyledi. Sonra, partisinde yıllar önce yaşadıklarını anlatırken duygulandı. İşte onlardan birisi:

“Seçimi kaybetmekle kalmamış, partimiz de baraj altında kalmıştı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarının yapıldığı gün partimin çelengini sırtıma alıp Atatürk büstünün önüne götürüp koydum. Partimizin böyle zor günleri de oldu. O dönem bana DSP’den adaylık önerilmesine rağmen bunu kabul etmemiştim.”

Siyasette ilginç olaylar da yaşanıyor. Milletvekillerinin adını kullanıp dolandırıcılık yapanlar da eksik olmaz. Rahmetli Kamer Genç’ten dinlemiştim: Yurt dışına işçi götürmek isteyen bir firmanın sözde yetkilisi, Kamer Genç’e, “Sizi çok seviyorum, yurt dışına götüreceğimiz işçiler sizin önerdikleriniz olsun” diyor. Kamer Bey, hemşehrilerine söylüyor. İşlemler için her birinden biner lira alınıyor. Sonra adam ortadan kayboluyor.

500 LİRAYA TAYİN

Kamer Bey, hemşehrilerine mahcup oluyor, ‘Dolandırıldık arkadaşlar’ diyor ve onların verdikleri biner lirayı cebinden ödüyor.

Kendisini Muharrem İnce’nin danışmanı olarak tanıtan, bunu da bastırdığı kartvizete de yazdıran genç de atanamayan öğretmenlere “Atanma sözü” veriyor ve bunun karşılığı olarak da başvuranlardan 500 lira alıyordu.

AKP’li bir milletvekili, İnce’ye öğretmen tayini için danışmanının 500 lira alındığını söyleyince, İnce bu işin peşine düşüyor ama o arada dolandırılan dolandırılmış, parayı kaptırmış oldu. Anlaşılıyor ki Meclis’te, milletvekillerinin haberi olmadan bu tür dolaplar da çevriliyor.

“Onca sorun varken bunlar mı yazılır?” Ne diyeyim, yeni yılımızın kutlu olmasını diliyorum.