PKK’nın Suriye’den en çok destek gördüğü yıllardı. Malatya’da bulunan 2. Ordu’ya büyük görev düşüyordu. Orgeneral Aytaç Yalman, Suriye’deki gelişmelerden sorumluydu. 1998 yılında Silahlı Kuvvetlerimizin Suriye’ye girmesi an meselesiydi. İşte böyle bir dönemde, 20 Ekim 1998’de “Adana Mutabakatı” imzalandı.

Adana toplantısıyla Suriye, Türkiye’nin bütün koşullarını kabul etti, Abdullah Öcalan’ı ülkeden çıkardı, terör örgütünün kamplarını kapattı ve Suriye ile kırmızı telefon hattı oluşturuldu. O zorlu yılların “Sessiz tanıklarının” önde gelenlerinden birisi de Orgeneral Aytaç Yalman’dı. Suriye’nin, mutabakat hükümlerine uyup uymadığını takip ve yapılacak güvenlik işbirliği toplantılarına üst düzey askeri temsilci olarak başkanlık etme görevi de 2. Ordu Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman’a verilmişti. Jandarma Genel Komutanlığı görevinde de Suriye ile bütün ilişkiler Yalman üzerinden kurulmuştu.

BUNDAN İYİSİ

Orgeneral Aytaç Yalman’a bir Suriye ziyaretinde Siyasi Güvenlik Başkanı Tümgeneral muhatabı Adnan Bedir el Hasan “Payitaht nasıl?” (yani başkent nasıl) diye sordu. Yalman, önce anlayamadı. Sonra İstanbul’u kastettiğini fark etti. Bu, Suriye’nin Türkiye’ye bakışını anlatan önemli bir konuşmaydı.

Bir anekdot daha: Aytaç Paşa, Şam’a giderken, Malatya’nın ünlü kayısısını götürdü. Suriyeli komutan, “Bunu bize niçin getirdin? Kayısının iyisi burada olur. Boşuna dememişler, ‘Bundan iyisi, Şam’da kayısı’ diye...” Konuşma hayli esprili geçmiş.

Suriye ile 1998’de başlayan ve 2011’e kadar zirvede olan ilişkiler, bu tarihten sonra bozuldu. Türk askerinin 1998’ de Suriye’ye girmesi planı, farklı gelişmeler nedeniyle  21 yıl sonra gerçekleştirildi. Türkiye, koronavirüsle uğraşırken, Suriye’de, Irak’ta, Libya’da bulunan askerlerimiz bölgedeki gelişmeleri yakından izliyor. Karargah her adımı onları düşünerek atıyor.

SESSİZCE AYRILDI

Geçen ekim ayında Aytaç Paşa ziyaretime gelmişti. Geçmişle ilgili çok ilginç anılar anlattı. Bazı şeyleri sorduğumda, “Ben sessiz tanığım” demekle yetindi. O sessiz tanık, yine sessiz bir biçimde bu dünyadan ayrıldı.

Bilinen bir rahatsızlığı yoktu. Sporunu da düzenli yapıyordu. Geçen cuma günü nefes almakta zorlandı. Özel hastaneye götürüldü. Onlar, eski adı GATA olan hastaneye yönlendirdi. Koranavirüs testi yapıldı. Konuyu araştırdığımda, “Testin negatif çıktığınını”,  vefatın zatürreden olduğunu belirtenler vardı. Yani, komutanın koronavirüsten ölmediği hep ön plana çıktı. Açıkçası bu köşede yazmaya çekindim. Haberimizin yalanlanması durumunda, “SÖZCÜ yine yalan yazdı” deyip bayram edenler olacaktı.

Yalman, pazartesi akşamı vefat etti. Cenaze işlemleri il Sağlık Müdürlüğü tarafından yürütüldü. Cenaze için gelmek isteyenlere, “Özel defin yapılacak” denildi ve gelmemeleri istendi. Eşi Belma Hanım ve kardeşinin de hastaneden ayrılması uygun bulunmadı. Belma Hanım, eşinin son yolculuğunda bulunamamasının üzüntüsünü karantinada tutulduğu hastanede yaşıyor. Çok önemli görevlerde hem de kritik zamanlarda bulunmuş bir komutan sessiz-sedasız toprağa verildi. Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.

BAKAN AÇIKLAMALIYDI

Vefatın nedeni konusunda sağlıklı bir bilgi almak hiç mümkün olmuyordu. Dahası, Yalman’ın koronavirüsten vefat ettiğini bir televizyon programında söylediğimde, hastane başhekimini arayan arayana. Başhekim, aralarında TRT muhabirinin de olduğu meslektaşlarıma, Yalman’ın ölümünün koronavirüsle ilgisinin olmadığını söyledi. Aradan neredeyse 20 saat geçtikten sonra, hastane Başhekimliği tarafından nihayet açıklama yapıldı ve Yalman’ın ölüm nedeninin koronavirüs olduğu, eşinin de aynı virüs nedeniyle karantinada tutulduğu duyuruldu.

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, kritik bir süreci yönetiyor. Şeffaf bir tutum izlediği, bilim kurulunun görüşlerine göre hareket ettiği için kamuoyunun kendisine önemli bir desteği var. Koca, Koranavirüsten hayatını kaybedenlerin birisinin 89, diğerinin 60 yaşında olduğunu söyledi. Peki, pazartesi günü bu virüsten ölen Aytaç Yalman’ın ismi açıklanmazsa bile “Hayatını kaybedenlerin sayısının 3’e çıktığını” niçin söylemedi? Bu durum bakana ve açıklamalarına olan güveni azaltır. Dün geç de olsa Yalman’la ilgili gerçeği açıkladı.

HASTANEDE OLANLAR VAR

Fenerbahçe Orduevi yerleşkesinde “Korumalı lojmanlarda” kalan Aytaç Yalman, jimnastikçi kimliğiyle de biliniyordu. Spor salonunu düzenli kullanan, Yalman, bahçede de yürüyüş yapıyordu.

Aytaç Yalman’ın koronavirüs nedeniyle vefat ettiğinin öğrenilmesinden sonra, özellikle spor salonunu kullananlar, Aytaç Yalman ve eşiyle son dönemde bir araya gelenler arasından da gelişmeler nedeniyle önlem olarak hastaneye başvuranlar oldu. Orduevlerinde de önlemler en üst düzeye çıkarıldı.

Gazetecilik bu dönemde mayınlı araziden yürümek gibi. Duyduğunuz ve doğruluğundan kuşku duymadığınız bir haberi yazmak yürek istiyor. “Doğruluğundan emin olduğum haberi ya yalanlarlarsa” korkusu tüm gazetecilerin yüreğindedir. “Atlatma haber” yazdığınızda, konuştuğunuzda bilesiniz ki yüreğimiz pır pır...