Toplumsal yaşamın sağlık, güvenlik ve aydınlık sorumluluğu başta olmak üzere yurttaşlarla ve kurumlarla ilgili durumların başlıca sorumlusu, devlet yönetimidir. Bu öğe de kuşkusuz ve tartışmasız siyasal iktidardır. Yasalarda öngörülen belli bir süre için ve geçici olarak yönetimi üstlenen iktidar, anayasal kurallara göre çalışmalarının hesabını verecek, denetime açık olacak, devletin işleyişini gerçekleştirerek gücü devretmeye her zaman hazır olacaktır. Demokrasinin doğal gerekleri bunlardır.

Demokrasinin ve çok partili düzenin gereği siyasal iktidar sözünü verdiği çalışmaları yapmak, başarıları gerçekleştirmek için yasal olanaklara dayanarak adımlar atacak, atılımlarda bulunacak, yeniden seçilmek için çaba gösterecektir. Bunları yaparken yürürlükteki kurallardan ayrılmayacak, toplumsal düzenin ve barışın, egemen ve etkin olmasına özen gösterecektir.

Ne var ki günümüz yaşamında bu gereklere uyulduğunu söylemek çok güçtür. Siyasal iktidar, kendini devletin sahibi, ulusun önderi sayarak partizan adımları birbirine eklemekte hiçbir sakınca görmemektedir. İktidardaki AKP’nin Genel Başkanı anayasal andındaki tarafsızlığa aykırı tutum ve davranışlarını hiçbir çekinme duymadan sürdürmekten çekinmemektedir. Konuşma bozuklukları ve kötülükleri, bölücülük sayılacak yan tutmaları, karşıtlıkları ve suçlamalarıyla anayasal andındaki verdiği sözlere (tarafsızlık) aykırılıkları sık sık yinelemekte “Türk Milleti’nin birliğini temsil etmek(Anayasa mad. 104/1)” görevini unutmaktadır. En son coronavirüs konusundaki yanlı konuşmaları CHP’li kimi belediyeleri suçlamaları bunun kanıtlarıdır. Gereksiz, yersiz sözler, yararsız engellemeler bunlardandır. Anlayışlı, hoşgörülü, güleryüzlü, sıcakkanlı, şefkatli olmak gerekirken ayrımcı, hizipçi, sertlik ve kavga-kargaşa yanlısı görünmek hiç yakışık almıyor.

Yöneticiler tutum ve davranışlarıyla da örnek olmak zorundadırlar. Siyasal karşıtlıklar ulusal konumlular için bir eleştiri ya da karşıtlık aracı ve nedeni olamaz. Ulusal birliği temsil görevi olanlar daha dikkatli, daha duyarlı, daha özenli olmak gereğini gözardı edemez. Kişisel ya da partisel durumlar öz görevi, asıl sorumluluğu geriye attıramaz. Nedense çoğunluk savıyla belli makamlarda, koltuklarda oturanlardan kimileri herkesi buyurucusu olduğunu sanarak esip gürlemektedir. Demokratik düzenlerde lider ve kişi üstünlüğü değil kural üstünlüğü vardır. Bunun başında da siyasal ahlâk düzeyi gelir. Kişisel niteliği, yeterli görgüsü ve bilgisi olmayanların toplumsal önderlik yapması yararlı değil zararlıdır.