Baroları imha etmeye çalışıyorlar.

Demokratik yapısını bozmak istiyorlar.

Dava açma yetkisi olmasın istiyorlar.

Bölmeye çalışıyorlar.

Ellerinden gelse lağvedecekler.



Çünkü...



- Televizyona çıkıp “sivilleri öldürmeye Etiler’den Cihangir’den Nişantaşı’ndan başlarız” diyeni, gözaltına bile almadılar.

- “Seçim sonucu istediğimiz gibi olmazsa, Belgrad Ormanı’nda ağacın dibinde, talim şeyimizi oraya gömdük, çıkacağız sokağa” diyene, dokunmadılar.

- Ulucanlar Müzesi’nde darağacının önünden yayın yapıp “kamuoyu Kemal Kılıçdaroğlu’nun idam edilmesini, asılmasını istiyor” diyen medya celladına, ilişmediler.

- Chp genel başkanına Meclis koridorunda yumruk atanı bıraktılar, şehit cenazesinde linç etmeye çalışanı bıraktılar, sığındığı evi taşlayarak “yakın yakın” diye bağıranı karakola bile çağırmadılar.

- Elinde benzin bidonuyla gelip, sanat merkezini cayır cayır kundaklayanı, evine gönderdiler.

- Mübarek anamız Zübeyde Hanım’a “genelevde çalışıyordu” diyebilmek, serbest mesela... “1924’te camiler kapatıldı, Çanakkale ve Bursa’da genelev olarak kullanılan camiler var” diyebilmek, serbest.

- Kırmızı Kedi Yayınevi’ni kar maskeleriyle basıp, camına çerçevesine çekiçlerle saldıranları sokağa geri saldılar.

- “Tabanca”larıyla poz verip, bu silahlı fotoğraflarını sosyal medyada yayınlayıp, “hayır diyenleri sokaklarda bekliyoruz” diye tehdit edenleri, o sokaklarda beklesinler diye geri saldılar.

- “Evet çıkmazsa, iç savaşa hazırlanın” demek, serbest.

- “Hayır diyenler Pkk’yla aynı muameleyi göze alıyor” demek, serbest.

- 12 yaşındaki çocuklara, tweet atarak Tayyip Erdoğan’ı eleştirdiler diye dörder yıl hapis istemiyle dava açılırken, lise öğrencisi tutuklanırken... Sivas’ta Madımak vahşetinde insanlarımızı diri diri yakan, güya müebbet hapis verilen yobaz katillerden biri, aynı Tayyip Erdoğan tarafından affedildi bu ülkede, serbest bıraktırıldı.

- Mermi turşusu kurmuş gibi bir kavanoz dolusu mermiyle poz verip, “Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel, Canan Kaftancıoğlu, adam olun, hiç kuşkunuz olmasın, en önce sizi öldürürüm” demek, serbest.

- İstanbul büyükşehir belediye başkanının canına açıkça kastedip... “Bak İmamoğlu Ekrem denen zavallı, senin kanını akıtır sana içiririm, bunu kayıtlara geçsin diye yazıyorum, istediğin şekilde şikayetçi olma hakkın var, ya haddini bilmeyi öğreniyorsun, ya da boynunu kırıp, kafa derini yüzüp, ayağıma paspas yapıyorum, seni paramparça edeceğim, öldüreceğim kişiye önceden haber veririm” demek... Savcının suratına “evet o mesajları kendisine ben gönderdim, herhangi bir pişmanlığım yok” demek, serbest.

- Chp il başkanı Canan Kaftancıoğlu’nu açıkça ölümle tehdit ederek “boğaz bu mevsim serin, yazın da derindir” demek, serbest.

- Televizyona çıkıp, komşularını topluca katledeceğini söylemek, “15 Temmuz kursağımızda kaldı, istediklerimizi yapamadık, boş bulunduk, bizim aile 50 kişiyi götürür, onu söyleyeyim yani, çok donanımlıyız bu konuda, ayaklarını denk alsınlar, bizim sitede hâlâ böyle üç beş var, benim listem hazır” demek... Bir başka televizyonda sözlerine iyice açıklık getirerek “silah”tan bahsetmek, serbest.



Gayet net değil mi?



Bence baroları işte bu yüzden lağvetmek istiyorlar.

“Avukata zaten gerek yok” demek istiyorlar.



Yandaşsan...

Cellatlık yapabilirsin.

İç savaş çağrısı yapabilirsin.

Diri diri insan yakabilirsin.

Öldüreceğin kişileri açıklayabilirsin.

Boğarak mı, vurarak mı, hangi yöntemle öldüreceğini tarif edebilirsin.

Toplu katliam yapacağın semtleri sayabilirsin.

Hatta öldüreceğin komşularının listesini bile verebilirsin.

Hiç sakıncası yok, serbestsin.



Ama biat etmiyorsan...

Karıncayı bile incitmesen, suçlusun.



Baroya, avukata gerek var mı?

Bu zihniyete kalsa, duruşmaya bile gerek yok!