Lafı dolandırmaya gerek yok...

Moskova’da İdlib konusunda varılan -ya da Ruslar tarafından dikte edilen- yeni mutabakat, tam anlamıyla bir diplomatik hezimettir.

Nasıl mı?

İşte ayrıntıları:

ATEŞKES” DEĞİL, ASKERİ FAALİYETLERİN DURMASI: Erdoğan’ın “ateşkes” demesine rağmen, mutabakat metninde “ateşkes-ceasefire” kelimesi geçmiyor. Bunun yerine “askeri faaliyetlerin durdurulması” ifadesi var. İfade ile bölgedeki “meşru” orduların askerleri kastediliyor; Yani Rusya, Türkiye ve Esad ordusu. Şimdi “Türkiye Esad’ı tanımıyor ki ordusunu tanısın” diyeceksiniz ama Ruslar onu da çözmüş durumda.

Siz bakmayın Erdoğan’ın “rejim” filan dediğine; Moskova’da Ruslar, mutabakat ile bizzat Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na “Suriye Arap Cumhuriyeti” ismini okuttular. Bu isim, Esad yönetiminin BM’de tanınan resmi ülke ismi. Türkiye’yi, mutabakatla Esad yönetimini tanır hale getirdiler. (Erdoğan’ın, Moskova’da ‘Esad’ın bilgisi var mı?’ diye kameralara yansıyan sorusunun nedeni de işte tam olarak bu.)

RUSYA, İKİ KİLİT KARAYOLUNUN KONTROLÜNÜ TÜRKİYE’DEN ALDI: 2018 tarihli Soçi Mutabakatı’yla M-4 ve M-5 karayollarının açılması görevi, bölgeye gözlem noktaları kuran Türkiye’ye verilmişti.

Ancak yeni mutabakat ile resmen bu görev Türkiye’den “alınmış” oldu.

M-5 Karayolu’nun kontrolünü Esad ordusu zaten son dönemde yaptığı saldırılar sonucunda ele geçirmişti.

M-4’ün geçtiği bazı yerleşim merkezlerinin kontrolü ise Türkiye destekli cihatçılar ile Esad ordusu arasında gidip geliyordu.

Rusya, kurulan ortak devriye bölgesi ile M-4’ün açılması “sorumluluğunun” sadece Türkiye’de olmasının önüne geçti, “ben kendim açarım” dedi.

Sonuçta, Esad’ın ve Rusya’nın en büyük dileği gerçekleşti. Şam’ı, ülkenin en büyük iki şehrine bağlayan iki karayolu ulaşıma açılmış oldu.

İDLİB’DE CİHATÇI KONTROLÜNDEKİ BÖLGE YARI YARIYA KÜÇÜLDÜ: Mutabakatta yer alan M-4 üzerindeki “ortak devriye bölgesi” ise tam bir Rus diplomatik mühendislik örneği... Devriye bölgesi ile M-4 Karayolu’nun güney ve kuzeyindeki 6 km’’lik alan cihatçı teröristlere resmen kapatılıyor. Bu devriye bölgesi sayesinde, M-4’ün altında kalan alanın, tamamen Türkiye ile sınır irtibatının koptuğunu görürsünüz. Esad ordusu tarafından çevrili, Türkiye’den lojistik destek alamayacak olan cihatçıların bu bölgede ne kadar dayanabilecekleri gün değilse bile, hafta meselesi.

PUTİN ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERDİ: Herkes mutabakat ayrıntılarına odaklandığı için üzerinde durulmadı ama Putin’in açış konuşmasındaki bir cümlesi çok dikkat çekiciydi. Putin, Rusya’nın Suriye’deki Hmeymim Hava Üssü’ne cihatçı teröristlerin “çok namlulu roketatarla saldırdıklarını” söyledi.

Devlet Başkanı düzeyinde, böyle bir ayrıntı verilmesi son derece manidar. Putin, saldırının sofistike bir silahla gerçekleştirilmesine vurgu yaparak, aslında “cihatçı teröristler bu silahı nereden bulmuş olabilir” sorusunu da diplomatik bir üslupla dile getirmiş oldu. Olağan şüpheliler belli elbette.

TÜRK GÖZLEM NOKTALARI İŞLEVSİZLEŞTİ: Erdoğan, İdlib’deki Türk gözlem noktalarının duracağını açıkladı. Ancak yeni mutabakatla bu gözlem noktaları büyük ölçüde işlevsizleşti. 12 gözlem noktasının çoğu Esad ordusunun kontrol ettiği topraklarda kaldı. Esad yönetimi bunlara dokunmayacaktır. (Askeri faaliyetlerin durdurulması işte tam olarak burada geçerli.)

Ancak Türkiye sınırına yakın bölgelerde, HTŞ ve cihatçı teröristlerin kontrol ettiği alandaki Türk gözlem noktaları büyük tehlike altında. AKP hükümetinin Rusya ile anlaşıp, Esad’ı resmen tanıması İdlib’deki cihatçıların kolunu kanadını kırdı. Terör grupları bunun acısını umarım Türk gözlem noktalarındaki Mehmetçikten çıkarmak istemezler.

Diplomatik hezimetin getirdiği rahatlama


AKP lideri ve ekibinin Moskova’da masada aldığı o hezimet, Türkiye açısından başarı hanesine yazılabilir.

Dış politikada sıkışan ve içeride ekonomik krizle boğuşan AKP iktidarı, çıkış olarak askeri yöntemlere başvurma eğilimine girmişti. İdlib macerasını, AKP seçmeninin “Reis” olarak gördüğü Erdoğan’ı, yurt dışında çıkılan askeri seferler aracılığıyla AKP’ye oy vermeyen ve mevcut yönetimi eleştiren kesimi “Başkomutanlık” sıfatı altında birleştirme çabası olarak görmek mümkün.

Böylece seçimlerde iktidar bloğunun kaybettiği yerlerde tek tek “kayyum” atayarak -ya da Meclis’teki muhalif vekillerin tek tek dokunulmazlıklarını kaldırarak-  yönetimi tekleştirmeye çalışmaya gerek kalmayacaktı. Bunun yerine, “Başkomutanlık” şemsiyesi altında -ve hamasi vatan savunması nutukları eşliğinde- muhalif sesleri susturmaya yönelik daha genel önlemler alınmasının önü açılabilecekti.

Moskova’da AKP lideri ve ekibinin aldığı diplomatik hezimet, bu olasılığı -şimdilik- ortadan kaldırdı.

Moskova’daki diplomatik başarısızlık sayesinde gencecik, pırıl pırıl Mehmetçiklerimiz İdlib’de sonu başından belli bir saha hezimetinden de kurtulmuş oldu.

İdlib’de, ne mutlu ki, “Şehitler tepesi”  boş kalacak...