Son dönemde Türkiye, olumsuz etkisi bir hayli artan küresel ısınma, iklim değişikliği ve su sorununu tartışıyor, çözüm arıyor. Dünya Su Günü’nde başta belediyeler olmak üzere kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları bu bağlamda çeşitli etkinlikler düzenledi. Bu alanda öngörüde bulunarak ilk işaret fişeğini atan İzmir’in Dikili İlçesi’nin eski Belediye Başkanı Osman Özgüven olmuştu. 14 yıl önce, Türkiye’de kimsenin konuşmadığı su kıtlığı sorununa işaret eden Özgüven, 2007 yılında sıra dışı bir uygulamaya imza atarak suyu bedava yapmıştı. Bu çalışmaları nedeni ile uluslararası ödüller almıştı. Bugün düzenlenen Dünya Su Günü etkinliklerine hiç kimse Osman Özgüven’i davet etmedi. SÖZCÜ Muhabiri Gökmen Ulu, bir döneme damgasını vuran ve unutulan efsane başkanın hikayesini yazdı.

OSMAN ÖZGÜVEN KİMDİR

1944 yılında İzmir Dikili’de dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu. PTT’de postacı olan babası Seyfettin Bey, Osman Özgüven dört yaşındayken hayatını kaybetti. Annesi Cemile Hanım önce, bir tarım emekçisi olarak tütün işçiliği yaptı, ardından Sümerbank Dokuma Fabrikası’nda işçilik yaparak büyük fedakarlıklarla çocuklarının bakımını sağladı.
Osman Özgüven İzmir Namık Kemal Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni kazandı, maddi imkansızlık nedeni ile gidemedi. Daha sonra Ege Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü kazandı, geceleri çalışarak, gündüzleri eğitim görerek 1967 yılında mezun oldu.

Osman Özgüven


12 EYLÜL CUNTASI’NA BAŞKALDIRDI

1983’te SODEP’ten aday olduğu belediye başkanlığı seçimini kazandı. 12 Eylül Cuntası’nın baskısı altındaki bu dönemde düzenlediği Emek, Demokrasi, Kültür ve Barış festivalleri ile Dikili’yi düşünürlerin buluşma merkezi haline getirdi. Uğur Mumcu’dan Aziz Nesin’e, İlhan Selçuk’tan Attila İlhan’a kadar birçok aydın ve Erdal İnönü’den Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan'a kadar pek çok siyasi liderin, sendikalar ve demokratik kitle örgütlerinin kendilerini ifade ettiği paneller dünya çapında yankı uyandırdı. Demokrasi bileşenlerinin buradaki forumlarında beyin fırtınaları esti, çıkış yolları arandı. Sadece iktidar kontrolündeki TRT televizyonunun yayında olduğu, internetin var olmadığı sansür yıllarında Dikili’yi demokrasinin, düşünce ve ifade özgürlüğünün nefes borusu haline getirdi. Bu festivaller ilerleyen yıllarda başta Ege Bölgesi olmak üzere yurdun dört bir yanındaki festivallere ilham kaynağı oldu.

EGE’DE DOSTLUK KAPISINI ARALADI

Belediye başkanlığı sırasında Ege’de dostluk kapısını aralayan kişi oydu. Atatürk ve Venizelos’tan sonra kesilen Türk – Yunan barış ilişkilerini on yıllar sonra yeniden başlatan ilk resmi sıfatlı kişi oldu. 1985’te Midilli Belediye Başkanı Stratis Pallis ile el ele verdi. 1986’da başlayan festivalellere Dikili’nin karşı komşusu Midilli Adası da dahil oldu. Özgüven ve Pallis o yıllarda ülkelerindeki milliyetçi kesimler tarafından “vatan haini” ilan edilirken, ilerleyen zaman içinde açılan dostluk kapısından niceleri girdi, Ege kıyılarında karşılıklı festivaller, turizm ve ticaret başladı.

FETÖ’NÜN HEDEFİ OLDU

Özgüven yaşamı boyunca çevre mücadelelerinde yer aldı. 1989’da, Dikili – Bergama yolu üzerindeki Ovacık Köyü’nde açılan altın madeninin doğayı katletmesine karşı, ilk köylü çevre hareketine sahne olan demokratik direniş eylemlerinin önderleri arasında yer aldı, hukuk mücadelesi verdi. Daha sonra FETÖ’nün ele geçirdiği madene karşı faaliyetleri nedeni ile terör örgütünün hedefi haline geldi. FETÖ Medyası Özgüven hakkında haysiyet cellatlığı ve karalama kampanyası yürütürken, fiziki saldırılara da uğradı.Maden şirketi, eli sopalı yüzlerce kişiyi Dikili’de düzenlenen çevre paneline saldırttı. Özgüven, panelist bilim insanları ve izleyici vatandaşlar darp edildi.

Özgüven yaşamı boyunca çevre mücadelelerinde yer aldı


ÇEVRE AKTİVİSTİ OLARAK EYLEMLERE ÖNDERLİK ETTİ

1990’da Aliağa’da yapılmak istenen termik santrale karşı başlatılan çevre mücadelesinin önderlerinden biri oldu. Cem Karaca, Bulutsuzluk Özlemi, İlhan İrem, Ayşegül Aldinç gibi sanatçıların ve aydınların da desteklediği bu eylemde, Aliağa’nın Gencelli mevkiinden Konak Meydanı’na kadar el ele insan zinciri oluşturuldu. ÇED toplantılarını halkla birlikte basarak yaptırmama taktiğini geliştirdi.

ABDİ İPEKÇİ BARIŞ ÖDÜLÜ ALDI

Atatürk’ü ve Cumhuriyet’in kazanımlarını, çağdaş demokrasiyi ve bir arada yaşama kültürünü savundu. “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi ile hareket etti. 1992’de Abdi İpekçi Barış Ödülü’ne layık görüldü.
1995 – 1996 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Başkanlığı yaptı. Dönemin genel başkanı Deniz Baykal’ın talimatı ile görevinden alındı.

MİLLİ BAYRAMLARI KUTLAMA YASAĞINI DELDİ

2004 yılında SHP’den girdiği seçimi tekrar kazandı. Bu arada SHP, CHP’ye katıldı. 2009 yılında CHP’den aday olarak yine başkan seçildi. Devlete yerleştirilen FETÖ’nün iktidar olduğu 2012 yılında milli bayramların yasaklanmasına karşı çıktı, Atatürk Anıtı önündeki polis kuşatmasını kırarak çelenk koydu.

SAĞLIK, ULAŞIM, SU BEDAVA

Özgüven bu dönemde sosyal belediyecilik uygulamalarına ağırlık verdi, birçok ilke imza attı. 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı belediye işçileri için tatil ilan etti. Bu yüzden başı derde girdi, hakkında dava açıldı. Yenilenebilir enerji jeotermali ilk defa evlere taşıyan icraatı ile yurttaşların ısınma ve sıcak su gereksinimlerini en ucuz yöntemle karşıladı.

Halk Ekmek Fabrikası kurarak temel gıda maddesini maliyetine satın alma imkanı sağladı. Belediye bünyesinde sağlık merkezi kurdu. Burada vatandaşa ücretsiz tedavi imkanı sunuldu. Ambulans aldı, ücretsiz hizmet verdi. İlkokul öğrencilerine ücretsiz süt dağıtımını başlattı. Bütün öğrencilere şehir içi ulaşımı ücretsiz yaptı. Su kullanımını bedava yaptı. Hem halkçı uygulaması, hem de küresel ısınma ve su kıtlığına ilişkin etkin çalışmaları nedeni ile birçok uluslararası ödüle değer görüldü.

SUYU BEDAVA YAPINCA AĞIR CEZADA YARGILANDI

Özgüven, 2007 yılında, 10 tona kadar su kullanımı karşılığında vatandaştan ücret almayınca mahkemelik oldu. Bunun üzerine 2008 yılında Bergama Ağır Ceza Mahkemesi’nde, “Görevi kötüye kullandığı ve kamu zararı oluşturduğu” iddiası ile dava açıldı. Özgüven, basın açıklamasında, “Hırsız olsam kimse bana dava açmazdı. Yerel seçimlerde bedava neler dağıtılmadı ki? Onlara dokunan olmadı” dedi.

"SU TEMEL YAŞAM HAKKDIR, PARAYLA SATILAMAZ"

Tarihe geçen duruşmadaki savunmasındaysa özetle şöyle konuştu:
“Biz ticarethane değil belediyeyiz. Halka hizmet götürürken kar – zarar hesabı yapmayız. Herkesin, özellikle de yoksulların sağlıklı ve ücretsiz suya erişimi insan hakkıdır. Su hayat kaynağıdır. Su temel yaşam hakkıdır, para ile satılamaz. Kamu zararı oluşmadı, bilakis sağlanan tasarruf ile kamu yararı oluştu.”

"SU KAPİTALİZMİN RANT KAYNAĞI OLMAMALI"

“Yakın gelecekte dünya su savaşları yaşayacak. Ne yazık ki bu konu, üniversitelerimizdeki bilim insanlarımız, siyasetçilerimiz ve devleti yönetenlerin ilgisini çekmiyor. Önlem alınması bir yana, hiçbir araştırma bile yapılmıyor.
Su tüm insanlığın ortak yaşam kaynağıdır. Özel mülkiyet olarak kullanılamaz. Fakat kapitalizm suyu ekonomik rant kaynağı olarak görmektedir. Su hiçbir şekilde ticarileştirilmemeli.”

UYGULAMA SU TASARRUFU DA SAĞLADI

Yasal mevzuatı aşmak için formül buldu, 13 tona kadar tüketilen su faturasını 1 kuruş ile ücretlendirdi. O tarihteki araştırmaya göre dört kişilik bir ailenin ayda ortalama 20 ton su kullanırken, bu uygulamanın ardından su tüketimi 13 tonun altına düştü ve amaçlanan tasarrufa ulaşıldı. Özgüven 2010 yılında su davasından beraat etti.

ÖZGÜVEN’DEN SONRA SU YİNE ÜCRETLENDİRİLDİ

2014 seçiminde Osman Özgüven yeniden aday gösterilmedi. Aynı yıl çıkan Bütünşehir Yasası ile ilçelerdeki suyu faturalandırma yetkisi büyükşehir belediyesine geçti ve Özgüven’in “halka bedava su” uygulaması sona erdi.
“Halkçı Başkan”, “Komünist Osman” ve Fidel Castro’ya atıfla “Castro Osman” lakabıyla tarihe geçti. 29 Mart 2019 Seçimi’nde partisi CHP Genel Merkezi tarafından aday gösterilmedi. Ve unutuldu.