Fyodor Dostoyevski'nin 'Suç ve Ceza' kitabındaki en beğendiğim cümlelerden biri şuydu; "Ah benim şu bitmek tükenmek bilmez sakarlığım. Yine yırtık cebime koymuşum umudu." Fenerbahçe'nin gayriresmi de olsa, Göztepe maçında aldığı beraberlikle şampiyonluk umutlarını İzmir'de bırakmasını ve son 4 yıldır aynı hayal kırıklığını tekrar tekrar yaşamasını anlatacak daha iyi bir cümle olamazdı.

Sorun Fenerbahçe'nin namağlup lider Trabzonspor'dan 12 puan geride olmasında değil. Büyük kulüpler, böyle senaryoları lehine çevirebilecek kapasiteye sahip oldukları için 'büyük' olarak tanımlanırlar. Ancak sorun, Fenerbahçe'nin uzun süredir bu kimliğinden uzak ve her geçen gün bir önceki güne rahmet okutuyor olmasında. Anlaşılan bir rahmet de Pereira'ya okunacak. "Her sene teknik direktör değiştirerek başarılı olunmaz" diyen Başkan Ali Koç, dördüncü yılında 7. hocası Vitor Pereira ile de yolun sonuna gelmiş görünüyor.

Peki, Pereira ne kadar suçlu? Yerine getirilecek 8. hoca, kendisinden önceki yedi hocadan farklı ne yapacak da Fenerbahçe'yi başarıya ulaştıracak? Bu soruların cevaplarını bulmadan önce Pereira'nın çalıştığı ortama da bir göz atalım:

  • Başkan hocasına destek olmak bir yana, canlı yayına çıkıp taktiğin yanlış olduğunu ve Mesut Özil'i oynatması gerektiğini söylüyor.

  • Mesut Özil, sabah akşam Pereira'yı yerden yere vuran bir futbol yorumcusu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ziyarete gidiyor.

  • Oyundan alınan İrfan Can Kahveci saha kenarına gelene kadar hocasına etmedik küfürü bırakmıyor.


Başkanı, kaptanı ve en yetenekli oyuncusu tarafından kamuoyu önünde yem edilen bir teknik direktörün başarılı olmasını beklemek hayalden öteye gidemez. Çünkü Fenerbahçe'de, başkanından hocasına karşılıklı bir provokasyon söz konusu. Göztepe kalecisinin yere bile yatmadığı ilk yarıdaki oyunu beğendiğini söyleyen, takımın en iyisi İrfan Can'ı 70'de oyundan alan ve maç biterken Atilla Szalai'yi sahaya süren Pereira'nın da artık gerçeklerle bağını kopardığı apaçık ortada. Bu kadar baskı ve itibarsızlaştırmaya karşı tek tabanca savaştığını düşünürsek, akıl sağlığını bugüne kadar koruyabilmesi bile mucize. Rütbeleri sökülmüş bir komutan gibi saha kenarında sadece birilerini memnun etmeye çalışmaktan başka bir amacı kalmamış. Kısacası Fenerbahçe yine umudunu yırtık cebe koymuş...