Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, cumartesi günü Gaziantep’in Şahinbey İlçesi’nde yaptığı konuşmada 22 Aralık’ta iki pitbull cinsi köpeğin saldırısına uğrayan 4 yaşındaki Asiye Ateş’e değindi. Erdoğan, olaya ilişkin “Bedelini ödeyeceksiniz” açıklamasında bulundu: “İşte Asiye yavrumuzun başına gelen. Beyaz Türkler, hayvanlarınıza sahip çıkın...”

Bu ülkede 1938’den bu yana bir yalan var:

Ceberrut devlet yani Kemalizm merkezde duruyor ve baskıcı, çevresinde de işçi sınıfı, orta direk, köylüler ve muhafazakarlar var! Merkez-çevre ilişkisinde merkezi ‘Beyaz Türkler’çevreyi de ‘Siyah Türkler’ temsil ediyor. Arada ‘Gri Türkler’ de var... Biraz daha açalım...

Birilerinin ‘Beyaz Türk’ dediği kesim, Batılı ve laik hayat tarzını benimsemişlerden oluşuyor. Onlara göre azınlığı temsil ediyorlar. Bu azınlık ülkenin ekonomik kaynaklarına hakim. Hatta... Amerika’nın etkin düşünce kuruluşlarında yazanlar, “TÜSİAD Kemalizm’den yana, MÜSİAD (muhafazakar iş dünyasının topluluğu) serbest piyasa yanlısı AKP’den yana” tespitini bile yaptı. (İslami Sermayenin Yükselişi/Vali Nasr/Sayfa 316)...

Birilerinin ‘Siyah Türkler’ dediği kesim ise Anadolu’da yaşayan, işçi ve köylülüğü temsil eden, muhafazakar, eğitim seviyesi daha düşük ama halkın büyük bir bölümü...

Peki... Beyaz Türk ya da siyah Türk diye gerçekte bir kitle var mı?

Sermaye AKP’den yanaydı


Döne döne okuyorum... “Türkiye’nin Soğuk Savaş Düzeni/Ordu, Sermaye, ABD, İslamizasyon” kitabındaki şu tespitlerin altını çizelim: “... Laikliğin yılmaz bekçisi Türk Ordusu İslamcılığı baskı altına aldı. Halbuki, müesses nizamın kilit kurumlarından ordu, NATO’nun üyesi olarak 1952’den itibaren komünizmi baş düşman olarak tanımlamış... 1960’lardan itibaren de OYAK’ın kurulmasına koşut biçimde kapitalist ekonomik düzende sermayedar sıfatıyla işçi ve öğrenci hareketleri ekseninde yükselen sola karşı konumlanmıştır. Tıpkı ordu gibi İslamcılığa mesafeli olduğu iddia edilen Türkiye’nin büyük sermayesi de Soğuk Savaş döneminde çıkarlarına tehdit olarak algıladığı sola karşı toplumun İslamcılaştırılmasını desteklemiştir.”

Aslında bugün Erdoğan’ın “Beyaz Türk” dediği 1952’den bu yana iktidarda olan kuvvetler! Yani... Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP ve AKP... Buna Erbakan’ın şahsında simgeleşmiş Milli Görüş’ü de zaman zaman destek verilen kuvvet olarak görebiliriz. Hatta... 12 Eylül darbesinin mimarlarının Turgut Özal’ı desteklemesi, İslam panzehiriyle tarikat-cemaatlerin önünü açmasını da unutmamak gerekiyor. Hatta... “Ilımlı İslam” projesiyle Fetullah’ın önünün nasıl açıldığı ve AKP döneminde ‘zirveye’ nasıl çıktığını eklemekte fayda var. Peki bugün “Beyaz Türkler” diye hedefe konulanlar ne yapmıştı?

Kravatlı lider ve o toplantı


Örneğin... 22 Nisan 1998’de  “Beyaz Türk” Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün yazısına bakalım: “... Tayyip Erdoğan’ın siyasi yapısı konusunda görüşler ikiye ayrılmış durumda. Bazılarına göre, Erdoğan, ‘Erbakan’dan çok daha tehlikeli bir radikal kişiliğe sahipti’. Başka bazılarına göre ise Erdoğan, Fazilet Partisi’nin ‘kravatlı takımındandır’ ve dolayısıyla rejimin sınırlarını zorlamayacak bir siyasi anlayışa sahiptir. Benim şahsi kanaatim, bu ikinci görüşe daha yakındır. Tayyip Erdoğan olayı, Fazilet Partisi’ndeki siyasi mücadelede kime yarayacak? Radikallere mi, yoksa partiyi ‘Müslüman demokrat’ çizgiye çekmek isteyenlere mi? Bu sorunun cevabı, Türkiye’nin siyasi istikrarını da yakından ilgilendiriyor.”

“Kravatlı Erdoğan”ı destekleyen “Beyaz Türk medyası” aslında sınıfsal bir duruşu temsil ediyordu. Yani... 1950’lerden bu yana destekledikleri Demokrat Parti-ANAP çizgisini. Yani... Liberalizmin en vahşi olanını!

Bitmedi... 1999’da gerçekleşen yemekli toplantıya uzanalım.

13 Nisan 2016... Yazar Erol Mütercimler, Halk TV’de anlattı: “... Bana davet Münci İnci’den geldi. Nail Keçili ile birlikte Tayyip Erdoğan’ın PR ve halkla ilişkiler işini aldıklarını ve Durusu Konakları’ndaki evinde bir sabah kahvaltısında konuğu olacağını ve benim de bu toplantıya katılmamı istediklerini söyledi. Ben evde Münci İnci, Nail Keçili, ben, Tayyip Erdoğan ve onun bir kaç adamının olacağını düşündüm. İçeri girdim manzara şu: Duvarın önündeki kanepede oturanlar, Fehmi Koru, Emin Şirin, Nazlı Ilıcak, Yalçın Doğan. Arkada ayakta duran Bülent Akarcalı ... Ardından Tayyip Erdoğan yanında bir adamıyla birlikte geldi. Onun peşinden ise dönemin ABD İstanbul Konsolos Yardımcısı (Kate Schertz) hanımefendi ile birlikte Tuğrul Türkeş el ele birlikte içeri girdiler.”

Sonra... Sözde kavga ettiği TÜSİAD’la buluşan Erdoğan ve AKP... Sonra... ABD ve İsrail’le buluşan AKP! Unutmadan ekleyeyim: Bu ülkenin bağımsızlıkçıları yani ‘Siyah Türkler”i Kemalistler hâlâ yerde ve aynı çizgide!

NOT: “Beyaz Türklerin Büyük Sırrı” kitabında Soner Yalçın, Erdoğan’ın rol modeli Adnan Menderes’i anlatmıştı. Okumakta fayda var.