Dün sabah saatlerinde cep telefonuma bir mesaj geldi: “Ekonominin kritik zamanlarda, en nefret ettiği şey BELİRSİZLİK ve ŞEFFAF olunmamasıdır...” Mesajı atan isim ekonomist, CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici’ydi... Bir gazeteci dostumla konuşurken “Hayatın her alanında ‘güven’ çok önemli. Bu kelime sihirli” dedi. Ekonomist de gazeteci de işçi de patron da ‘güven’ diyorsa...

Güven ne demek?

Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu.

ERDOĞAN HEP ‘GÜVENİN’ DEDİ

Tarih 11 Kasım 2020... “Önümüzdeki dönemde ekonomi politikalarında güven ve kredibilite kazanımına daha fazla odaklanacak, ülke risk primini düşüreceğiz.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan/AKP Grup Toplantısı)

Tarih 14 Kasım 2020... Ekonomi, hukuk ve demokraside yepyeni bir seferberlik başlatıyoruz. Ekonomi yönetimini yeniden oluşturduk. Hem mevcut sıkıntıları çözecek adımları hem bizi hedeflerimize ulaştıracak hamleleri süratle hayata geçirme azmindeyiz. Aynı şekilde geçtiğimiz yıl başlattığımız hukuk reformlarını, ekonomik güven iklimini de tahkim edecek şekilde hızlandırarak sürdürüyoruz. (Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan/Kars ve Karaman 7. olağan il kongreleri)

Tarih 12 Mart 2021... Erdoğan, reform çalışmasının özünde ekonomiyi yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelinde büyütme amacı bulunduğunu söyledi ve “Ekonomik reform paketimiz, Türkiye’yi geleceğe güvenle taşıyacak, somut ve çözüm odaklı politikalar içeriyor” dedi. (Ekonomi Reformları Tanıtım Toplantısı)

Güven ne demek? Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu.

Peki... Cumhuriyet tarihinde ilk kez, Merkez Bankası’na 20 ay içinde dördüncü başkan atanırsa, Erdoğan’ın ısrarla altını çizdiği “güven” ne olur? Korkarsınız, çekinirsiniz ve kuşku duyarsınız! En önemlisi, inanmazsınız! Hayatın her alanı için geçerli değil mi? Güven olmadan ne yapabilirsiniz?

İki yıl öncesine döndüm...


Kişiye değil devlete güven


Tarih 4 Ağustos 2019... CHP’nin ‘Ekonomi Masası’nda da görev alan İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, SÖZCÜ’ye verdiği röportajda şu çarpıcı cümleyi kurmuştu: “... Şimdi bunun aritmetik, matematik çözümden evvel yapılması gereken şey şu: Güven. Bütün bunlar güvensizlik dolayısıyla bu hale geldi. Bize lazım olan sürdürülebilir güvendir. Nasıl eskiden kalkınma lafının önüne ‘sürdürebilir’ diye bir kelime koyduk. Ben de şimdi güvenin önünde sürdürülebilirlik gelmesini doğru buluyorum. Fakat bu zannedildiği kadar kolay olan bir şey değil. Güvensizlik şöyle bir durum: Eski mahallelerimize gidelim. 30 yıl boyunca attığın her adıma dikkat edersin, belli bir saygınlık kazanırsın ancak bir gün yanlış bir şey yapar ve otuz yılda biriktirdiklerin biter. Türk ekonomisi de aynı şekilde yıllarca biriktirdiği ne kadar iyi şey varsa bir defa güven kaybına maruz kaldı.”

SADECE DEVLETE GÜVEN OLUR

O gün İlhan Kesici’ye “İktidar sahipleri ‘Bize güvenin’ diyor. Ne dersiniz” demiştim: “Şimdi yönetim katlarında, ‘Sayın Cumhurbaşkanımız var ve kendisi çok saygı değer bir cumhurbaşkanıdır, güven problemi yoktur. Bakanlarımıza güven problemimiz yoktur. Türkiye büyük ülkedir, stratejik önemi çok yüksektir’ deniliyor. Bunlar meseleyi çözmüyor. Bu saatten sonra Türkiye’yle ilgili güven kişilere bağlı olmaz. Sadece devlete güven olur. Devlete güven demek de şu: Kurallar, kurumlar, hukuki alt yapı. Parayı verecek olanlar baktığı zaman, (Türkiye’de bu kurumlar var mı, ben bu kurumlara güvenerek para verebilir miyim? Türkiye’de kurallar var mı?) der. Demokrasi sürprizi en az olan rejimin adıdır. Dünya sürprizi sevmez!”

SONUÇ: Bütün bunlar yaşanırken aklıma 29 Ağustos 2016’da kaybettiğimiz usta edebiyatçı Vedat Türkali geldi.  Türkali, romanlarında “Güven” sorununu net bir şekilde irdeleyen isimlerdendi. Başucu kitaplarımdan “Bir Gün Tek Başına” da 27 Mayıs’a doğru giden Türkiye’de, solun yaşadığı çelişkileri, güven bunalımını, film tadında anlatmıştı. Orta yaşında genç bir devrimci kıza aşık
olan Kenan’ın ‘polis’ olabileceği şüphesi, bunun Kenan tarafından öğrenilmesi ve intihara giden süreç! Güven önemli!