“Tiksindirici borç” kavramı iktisat doktrininde vardı. Ancak kamuoyu bu kavramı, yaygın anlamda ilk kez birkaç ay önce, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’den duydu.

Genel olarak halkın yararına olmayan, hatta bazı durumlarda açıkça halkın çıkarlarına aykırı olan, geleceğini ipotek altına alan borç türüne verilen ad.

Bizde gündeme, kamu özel işbirliği (KÖİ) yöntemiyle yapılan projelerin ülkeyi nasıl bir batağa soktuğu ve sokacağının anlaşılmasıyla gündeme geldi. Havalimanı, otoyol, köprü, tünel ve şehir hastaneleri ile karşımıza çıkan KÖİ modelindeki en belirgin ve vatandaşlık hukuku açısından kabul edilemez özellik, bu proje sözleşmelerinin gizli olması. Çeşitli adlar altında döviz üzerinden verilen uzun süreli garantiler; bir yandan bu sözleşmelerin neden gizli olduğunu dolaylı olarak anlatırken, diğer yandan Hazine’nin vergi yükümlüleri adına beş-on şirkete verdiği garantilerin oluşturduğu borcu da “tiksindirici” hale getiriyor.

“BORÇ DENETİM KOMİSYONU”

“Tiksindirici borç” kavramı 2022 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe görüşmelerinde de gündeme geldi. CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, iktidar değişikliğinde bu projelerde ilgili olarak borç denetim komisyonları kurulacağını açıkladı. Sözleşmelerin gizliliğine vurgu yaparak, şöyle dedi:

“Böyle şey olur mu? Bu sözleşmelerin içinde ne var, kimse bilmiyor. Sürekli olarak hem süresi, hem de şartları maddeleri değişiyor.” Bekaroğlu KÖİ projelerinin neden “tiksindirici borç” ürettiğini ise şu çerçevede anlattı:

- Çok gerekli olmamasına rağmen yapılıyor.

- Çevreye dikkat edilmiyor.

- Ödeme gücü dikkate alınmıyor. Kreditörler bu tabloyu bilmesine karşın finansman sağlıyor.

“Tiksindirici borç” meselesi ne kadar tartışılırsa o kadar iyi. Konu, “Devletin devamlılığı esastır. Borçlara sadık kalmak gerekir” diye kısaca kesilip atılacak kadar basit değil. Uluslararası camiada bu meselenin tartışılması, borcu üreten hükümet temsilcilerinin kişisel servetlerine kadar uzanıyor. Halkın çıkarlarına aykırı borçlanma işlemleriyle, siyasilerin kişisel servetleri arasında bir nedensellik saptandığında konu, sözleşmelerin geçersizliğinden, zararın tazminine kadar birçok başlıkta ele alınma potansiyeli taşıyor.

ÜÇ ÜLKEYE KÖİ İHRACI

Bu köşede, KÖİ modelinin “vatanı”nın özellikle şehir hastanelerinde İngiltere olduğunu, kendisi vazgeçtikten sonra Türkiye’ye ihraç ettiğini birkaç kez dile getirdiğimizi sürekli okurlar anımsayacaktır. (Neden böyle olduğunu, işin ardından “duygusal” sebepler olup olmadığını merak edenler için, Özgür Erbaş’ın çok akıcı ve bilgi dolu bir üslupla yazdığı “Altı Kaval Üstü Şişhane” kitabını öneririm.)

Biz KÖİ modelinin İngiltere’den bize ihraç edildiğini hatırlatırken, meğer devran dönmüş ve güzel ülkemiz, başka ülkelere ihraç edecek hale bile gelmiş. Bu önemli bilgiyi de yine dünkü bütçe görüşmelerinde AKP Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim’in sözlerinden öğrendik. Üyesi olduğu Plan ve Bütçe Komisyonu’nda KÖİ modelini bol bol öven bir konuşma yapan Erim, Türkiye’nin KÖİ alanındaki tecrübesinin uluslararası alanda takdirle karşılandığını söyledi ve ekledi:

“KÖİ alanındaki tecrübemiz, çeşitli işbirliği programlarıyla başka ülkelerle paylaşılmakta ve söz konusu ülkeler tarafından altyapı ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılmaktadır. Ukrayna’yla çalışma grubu oluşturulmuş. Pakistan’la KÖİ alanında mutabakat zaptı imzalanma aşamasına gelinmiş, Irak’ta da tecrübe aktarımı için çalıştay düzenlenmiştir.”

Bize de bu durumda Pakistan, Ukrayna ve Irak vatandaşlarına “Geçmiş olsun” demek düşüyor.