Salgın nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında alkol yasağının da uygulanmasına kimse akıl sır erdirilememişti.

Hepimiz yasağı koyanlara ve Bilim Kurulu üyelerine “bunun salgınla mücadeleye faydası ne” sorusunu yöneltmiştik.

Tatmin edici yanıtlar alamayınca da hükümetin gerçek niyetinin salgınla mücadele değil, salgını bahane ederek alkolü yasaklama olduğunu ifade etmiştik.

Bazı kabine üyeleri, bu anlamsız yasağı savunmak için “Dünya Sağlık Örgütü’nün, Avrupa ülkelerinin uygulaması böyle” yalanını ortaya atmıştı. Bazıları bizim “fırsattan istifade alkolü yasaklıyorlar” tespitimize sert tepkiler göstermişti.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, salgın bahanesiyle uygulanan müzik yasağının kaldırılacağını duyururken “Kusura bakmayın kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok” demesi, alkol yasağı ve müzikli mekanlara uygulanan yasağın gerçek niyetini de ortaya çıkarmış oldu.

Canlı müzik dinlemek, eğlenmek istemeyenlerin tercihine saygı duyuyorum. Ancak onlar da konser dinlemek, eğlenmek isteyenlere saygı duymalılar.

Kusura bakmayın ama biz müzik dinlemeye devam edeceğiz!

“Karslı gazeteci” meselesi


ABD’nin yürüttüğü “kara para” soruşturması çerçevesinde Viyana’da tutuklanan Sezgin Baran Korkmaz’ın siyaset, emniyet, yargı ve basın bağlantıları çok gündemde.

Kendisi Karslı diye, bütün Karslı gazetecilerin kendisinden “nemalandığı” yazılmaya başlandı. Bu kapsamda benim bir yazım üzerinden de bazıları “O gazeteciler arasında Karslı Deniz Zeyrek de var mı” sorusunu sormaya başladı. Bu abuk imaya yanıt vermeyi dahi zül görüyorum ama sessiz kalmakla da olmuyor.

Önce iddiaya konu olan yazıyı anımsatmak istiyorum:

Pandemi nedeniyle evlere kapandığımız, o bunaltıcı elbiselerin içinde ter kan içinde kalan, yoğunluktan ve ailelere bulaşma riskinden evlerine dahi gidemeyen sağlık çalışanlarını balkonlardan alkışladığımız günlerdi.

Betül Türk isimli bir sağlık çalışanı, yorucu bir nöbetin ardından Kars’tan gelmiş, içinde peynir ve bal olan bir kargo ile karşılaşınca bir twit atarak mutluluğunu dile getirmiş ve SBK Vakfı’na teşekkür etmiş. Sezgin Baran Korkmaz da “İyi ki varsınız” diyerek o mesajı tekrar twitlemiş. Normal şartlar altında ikisini de takip etmediğim için bunun farkına varamazdım. Ancak, o zamanki Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen iki mesajı da alıntılayarak “Hem üretimi desteklemek, hem sağlık emekçilerini sevindirmek...” mesajını paylaşınca okuma şansım oldu.

Salgının hepimizi umutsuzluğa sevk ettiği bir dönemde karşılaştığım ve hoşuma giden bu mesajları okuyucularımla paylaşmak istedim. 18 Nisan 2020 günü yazdığım yazıya küçük bir kutu açarak, insana dokunan bu paylaşımlar için üçünü de alkışladım, tebrik ettim.

Ayhan Bilgen’le tanışır, kendisini Türkiye’nin en önemli insan hakları savunucularından biri olarak görürüm.

Ancak Sezgin Baran Korkmaz’la hiçbir kişisel ilişkim olmadı. Öyle oteline/yalısına/yatına gitmek, kendisinden hediye almak gibi şeyler bir kenara, herhangi bir vesileyle bir araya dahi gelmedim (Ardahan Eğitim Vakfı yemeği ve aynı uçakla gittiğimiz Kars Havaalanı dışında aynı çatı altında dahi bulunmadım.)

Ne yalan söyleyeyim, o çirkin imaya dayanak yapılan yazımı yazarken de Ayhan Bilgen’in mesajları paylaşmış olmasını önemsedim ve olayın içindeki dayanışmaya odaklanıp önünü arkasını düşünmedim.

O yazıdan yola çıkarak, mesafeyi kaldırdığımı ileri sürüp, hatta beni Sezgin Baran Korkmaz’la ilişkilendirmeye çalışanlara şunu söylemek istiyorum:

Sadece yasa dışı işler yaptığı söylenen Sezgin Baran Korkmaz değil, yasa dışı işi olmayan herhangi biriyle de tarif edilen tarzda bir ilişkiyi hem mesleki hem insani açıdan “ahlaksızlık” olarak görürüm. Bu tür bir ahlaksızlığın tarafı asla olmadım, bundan sonra da olmam. İma edilmesini dahi hakaret olarak görürüm.

★★★

Çok saygı duyduğum bir meslek büyüğüm dün telefonla aramıştı. Bu imalara maruz kalmama o da tepki gösteriyordu.

“Şu Kars’a destek olma işlerine biraz ara ver, görüyorsun iyilikten maraz doğuyor” dedi.

Kars’a verdiğim önemi düzenli takipçilerim bilir. Yıllardır Doğu Ekspresi başta olmak üzere birçok güzel şeyi destekledim, kenti tanıtmaya çalıştım. Bunu, bir ilişkiler ağının ya da lobinin içinde değil, bireysel bir aktivizm olarak sürdürdüm. Esnafın ticaretini, çiftçinin üretimini teşvik edecek her adımı alkışladım. Bunu yaparken de motivasyonum “Karslılık” olmadı.

Sadece doğup büyüdüğüm uzaktaki o yoksul kentin refahına, kalkınmasına karınca kararınca, imkanlarım ölçüsünde katkıda bulunmak istedim.

Bu çirkin imanın dahi canımı ne kadar sıktığını düşününce, kendisine “haklısınız, iyilikten maraz doğuyor” diyesim geldi ama düşününce “Kars’ın günahı ne” dedim.

Gerçekten Kars’ın günahı ne?