Sevgili okurlarım, Osmanlı İmparatorluğu zaten bitmiş ve çökmüş durumdaydı. Avrupa tarafından hasta adam ilan edilmişti.

Rusya, Fransa ve İngiltere başımıza neler geleceğini ve çöküşün nasıl olacağını yıllar öncesinden açıklamıştı.

Müttefikimiz Almanya’nın tuzağına düştük, 1914 yılında Birinci Dünya Savaşına balıklama dalmak zorunda kaldık!

Karşımıza çıkan ilk gerçek yüz yıllardan beri en büyük düşman olarak bellediğimiz ve sürekli savaştığımız Rusya oldu.

Rus orduları Doğu sınırımızdan içeri girdi.

Adım adım ilerlediler.

Savaş olanca hızıyla sürüyordu. Sonuçta Rus ordusu Erzurum, Erzincan, Trabzon, Muş, Bitlis, Van gibi illerimizi Ermeni çetelerinin desteği ile ele geçirdi.

★★★

Türk tarihinin en büyük hezimetine 1914 sonu ve 1915 yılı başlarında uğradık. Başkumandan Vekili Enver Paşa Sarıkamış ve Kars’ın ele geçirilmesi için ordulara emir verdi. Oradan Kafkasya’ya girip İslamları Rusya’ya karşı ayaklandıracaktı!

Ancak bu kolay bir iş değildi.

Doğu cephesine anormal bir kış mevsimi çökmüştü. Eksi 25’i bulan hava koşulları...

Rus donanması Karadeniz’de üstünlüğü ele geçirmişti. Ordumuza, İstanbul’dan Trabzon’a gemilerle silah, cephane, yiyecek ve giyecek göndermek mümkün olmuyordu. Oysa tek yol bu idi.

Üstelik cephede ulaşım için yol yoktu.

Askerimiz çıplaktı, açtı.

Barınacak yeri, ayağında çarığı bile yoktu.

Topçu cephanesi tükenmişti.

Askere yiyecek olarak sadece peksimet, hayvanlara arpa verilebiliyordu.

★★★

Bütün bu olumsuz koşullara rağmen birkaç muharebeyi kazandık ama Rus ordusu durmak bilmiyordu.

Peki bu koşullarda Enver Paşa’nın emri nasıl uygulanacak, ilk hedef olan Sarıkamış-Kars hattı nasıl ele geçirilecekti.

Enver Paşa yazılı emir yayınladı:

“Düşmanın bütün silahları ve yiyecek depoları işte orada. Sarıkamış’ı alınca her şey rahatlayacak...”

Aralık 1914, ocak 1915...

Korkunç bir kış mevsimi ortalığı mahvederken Türk ordusu karlı dağları yürüyerek aşıp Sarıkamış’a yaklaşmaya çalışıyordu.

Ancak bu arada on binlerce Mehmetçik cephede donarak can veriyordu.

Buna rağmen birliklerimiz Sarıkamış önlerine geldi de, nasıl geldiğine iyi bakmak gerek!

Taburlar, alaylar ve tümenler erimişti.

Disiplin yok olmuş, firarlar, yaralılar ve esirlerle, bin mevcutlu taburların çoğunda asker sayısı 100’e inmişti.

★★★

Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa son bir atılım yapmaya karar verdi...

Ve İstanbul’dan yola çıkıp cepheye geldi.

Harekâtı kendisi yönetecek, başarılı olacak ve “kahraman” ilan edilecekti!

Sarıkamış’ı ele geçirdikten sonra işin kolay olduğuna inanıyordu! Öyle bir hayale kapılmıştı. Sonra Rusya’daki Müslümanlar ayaklanacak, Kafkasya yolları açılacaktı!

Cepheye gelip birkaç gün boyunca komutayı bizzat ele aldı.

Korkaklıkla suçladığı bazı subaylar ve erler için idam emri verdi. Bunlar askerlerin önünde kurşuna dizildi.

Fakat gelişi hiçbir şeye yaramadı.

O kadar ki, cephedeki karargâhı bir gece Rus ordusu tarafından basıldı.

Enver Paşa ve ekibi atlarına atlayıp zor kaçtılar, İstanbul’a dönmek zorunda kaldılar.

★★★

Karlar altında binbir güçlükle boğuşan Mehmetçik sadece birkaç yüz kişilik mevcuduyla Allahüekber dağlarını aşıp Sarıkamış önlerine gelmeyi başardı. Hatta bazıları Sarıkamış’a girip tren istasyonuyla birlikte birkaç binayı ele geçirdi. Sokak çatışmaları oldu.

Ama onlar da Rus kurşunlarıyla şehit edildiler.

Macera 1915 yılı ocak ayının ilk günlerinde bitti!

Geride bazı kaynaklara göre 70 bin, bazı kaynaklara göre ise 90 bin şehidimiz ve on binlerce esir kalmıştı.

Şehitlerin hemen hepsi dağ başlarında donarak can vermişti.

İstanbul hükümeti bu hezimet için basına yasak getirdi. Neler olduğunu bilen yoktu. Hiç kimse bir tek satır bile yazamadı.

Gerçekler ancak birkaç yıl sonra ortaya çıktı.

★★★

Sevgili okurlarım, Sarıkamış faciasını anlatan epeyce kitap çıktı...

Son çıkan iki ilginç kitaptan çok kısaca söz edeyim.

İlkinin yazarı Hanri Benazus.

“Sarıkamış Gerçeği. Beyaz Ölüm. ‘Bu yıl kurtlar insan etine doydu’. (Sözcü Kitabevi.)

Nefis bir belgesel.

İkinci kitabın yazarı Prof. Dr. Bingür Sönmez.

“Sarıkamış-Kafkas Cephesi. Esarete Gidiş, Esir Kampları, Esaretten Dönüş.” (Tarihçi Kitabevi.)

878 sayfadan oluşan bir belgesel.

Sarıkamış bozgununun yıldönümünde bu kitapları mutlaka okumanızı öneriyorum.

★★★

İşin ilginç bir yanı daha var... Doğu Anadolu dağlarında hezimete uğrayan aynı ordu aynı haftalarda Çanakkale’de zaferler kazanıyor, öbür yanda ise Mısır’ı ele geçirmek için (!) çöllerde yürüyüşe geçiyordu.

Aslına bakarsanız Enver Paşa yurtsever adamdı ama maceracı idi.

Ömrü boyunca maceraya rağbet etmeyen Atatürk’ün tam tersi...

Harp Okulundan arkadaşlardı ama araları hiçbir zaman iyi olmamıştı.

Ama Enver’in yurtseverliği, maceracı olması gerçeğinin yanında solda sıfır kalır.

Nitekim savaş kaybedilince İstanbul’dan Rusya’ya kaçtı. Bolşevikler yönetimi almıştı. Oradan da tek başına Orta Asya’ya, Buhara’ya geçti ve başına topladığı bir başıbozuklar güruhu ile birlikte Rus ordusuyla savaşa tutuştu.

Ağustos 1922’de çıkan bir çatışmada Ruslar tarafından öldürüldü.

★★★

Geriye Sarıkamış hezimeti ve hiçbirinin mezarı olmayan, hemen hepsi donarak can veren koskoca bir ordunun kalıntısı kalmıştı!..

Enver’in ihtirasları ve yanlış kararları uğruna şehit düşen 90 bin dolaylarında Mehmetçik ve Sibirya’daki kamplara sürgün olarak sevk edilen on binlerce esir...

Yakın tarihimizin bu en korkunç hezimetini, Sarıkamış olayını iyi bilmeliyiz.