Sevgili okurlarım, başta Recep Tayyip olmak üzere iktidar yetkilileri ve yandaş medya tarafından her gün bağıra çağıra kafamıza pompalanmak istenen masallara, hayal dünyalarına bakmayın siz...

Neresinden baksanız ekonomi dökülüyor.

İşsiz nüfusun sayısı 10 milyonu geçti.

Geçen gün o yandaşlardan bir patron haykırıyordu!

“Ne işsizliği kardeşim, memlekette işten çok ne var! Biz çalışacak adam arıyoruz ama bulamıyoruz. Bu işsizlerin çoğu beleşten, oturduğu yerden para kazanma peşinde. Asgari ücret veriyoruz ama beğenen yok. Rahat iş istiyor, sonra da feryat edip ‘açız’ diye bağırıyorlar. Kimse onların bu oyununa düşmesin!”

★★★

Ekonominin durumunu bize anlatan en somut belirtilerden biri de her yerleşim biriminde karşımıza çıkan satılık-kiralık ilanları...

İki hafta önce bir pazar günü yasak saatleri kapsamında Kızılay’a yürüyerek gittim. Sokaklar ve caddeler boş.

Kızılay’ın bir anlamda merkezi olan Selanik Caddesi, Yüksel Caddesi, Karanfil Sokak, Konur Sokak ve Sakarya Caddesi’nde tur attım.

Rahatça, kalabalık olmadan gezmek meğer ne güzel oluyormuş!

★★★

Ankara’da yaşamayanlar bilmez, bu yörenin özelliğini kısaca anlatayım.

Kafeler, restoranlar, kebapçılar, büfeler, meyhaneler, türkü evleri, kitap evleri oralarda...

Hepsi kapalı ama çoğunun kapısında kocaman ilanlar var:

Satılık, devren kiralık...

Konutlar ve apartman daireleri de öyle.

Yani başkentin göbeğinde eskiden cıvıl cıvıl olan bölgede ekonomi bitmiş, çökmüş durumda.

Diğer illerimizde de durum farklı değil.

Çöküş her yerde.

★★★

Yavuz Donat benim bu mesleğe girmeden önce ilk tanımış olduğum gazeteci. Gerçi yollarımız siyaseten ayrıldıktan sonra fazla görmüyorum ama o yine de benim arkadaşım, dostum.

Yavuz şimdi Sabah gazetesinde yazıyor, nasıl pembe tablolar çiziyor, aklım duruyor!

Yazdıklarını her gün okuyorum.

Geçmişte böyle değildi, nasıl döndüğünü ibretle ve hayretler içerisinde izliyorum.

Ekonomi iyi değil diyenlerin Yavuz’u hep izleyip ders almasını öneriyorum!

★★★

Yazısında Ankara’nın Beypazarı İlçesi’ni anlatıyordu. Aynen veriyorum:

“Saat 13, çarşıdayız.

-‘Baklavacı, işler nasıl?

-Allah bu günü aratmasın. Çok şükür.’

Şikayetçi olan yok, şükreden çok.

Millet işinde gücünde, geçim derdinde...”

Ne güzel bir ortam, kimse şikayetçi değil!

Olsa bile sesini çıkaramaz. Hele bir gazeteciye derdini hiç anlatamaz, onu bu hallere düşürenlere saydıramaz.

Başına iş gelmesinden korkar.

★★★

Sevgili okurlarım, bir de madalyonun öbür tarafı var...

Ertuğrul Özkök’le yıllarca Hürriyet’te çalıştım. Böylesine muazzam bir döneklik zekâsına sahip olmasını haddim olmayarak hep takdir ettim.

Her patronu kendisine mıknatıs gibi çekip dokunulmazlık kazanırdı. Bugünkü patron Demirören ailesini de aynı süreçten geçirip kafakola almayı başardı.

Günün birinde, henüz kovulmamıştım, Bekir Coşkun, Sedat Ergin ve beni Hilton otelinin kral dairesinde kahvaltıya davet etti. Aramız gergindi. Bindirdikçe bize biraz olsun içini dökmek zorunda kaldı:

“Bakın beyler ben gazeteci falan değilim. Ben elindeki altı topu birden havaya atıp yerine düşürmemeye çalışan bir jonglörüm... Ben cambazım cambaz!..”

Doğru söylüyordu. İpin üzerinde belki yürüyemezdi ama o gerçek anlamda bir medya cambazı idi.

★★★

Şimdi Hürriyet’teki magazin-şarap-moda-sosyete yazılarını da yine her gün okuyorum.

İşte size 22 Ocak yazısından birkaç alıntı.

Kadın modasını, Lady Gaga ve eşcinselleri, şarapları ve yurt dışındaki seçkin restoranları da yazmış.

Bu arada havyara da merak salmış!

Havyarın nasıl yenmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyor. Bir bölümünü veriyorum:

“İsviçreli havyar uzmanı Colomb’a göre en iyi havyar yeme yöntemi royal methode imiş. Yani kraliyet usulü.

O da şöyle:

Havyar çok taze ise elinizin üstünde başparmak ile işaretparmağı arasına koyup yalayarak bir defada yutarsınız.

Elinize sıvanan havyar yağını da iyice yayar ve cildinizi güzelleştirirsiniz.”

Taze değilse ne yapmak gerektiğinden söz etmiyor!

★★★

Ertuğrul’un bu tavsiyesini sadece Hürriyet okurlarının bilmesine içim razı olmadı.

Sizler de Sözcü okurları olarak nasıl olsa her gün havyar yiyorsunuz.

İş arayanlar, işten kovulup sokaklarda hak arayanlar, banka borçları birikenler de öyle...

Havyarın kilosunun binlerce lira olması hiç sorun değil.

Bizim Ertuğrul’u fırsat buldukça okuyup bir şeyler öğrenmek çok yararlı.

Hem iki parmakla havyar yersiniz, hem de yağını yüzünüze gözünüze sürüp bedava tarafından cilt bakımı yapmış olursunuz.

Afiyetler dilerim.

Beğenmezseniz bana yazın, paranızı iade ederim!