Ülkemiz aylardır inanılmaz iddialarla çalkalanıyor. AK Partili eski bakan Cemil Çiçek’in de dediği gibi, “Bu iddiaların binde biri bile doğruysa tam bir felaket.” Ancak iktidar sessizlik stratejisi izliyor. Israrla susuyor. Suskun kalmayı tercih ediyor. Kimilerine göre iddiaları sessizlikle boğmak istiyor ama artık çok geç. Bu mümkün değil.

Sokaktaki insanın da en çok ilgilendiği gündem maddesi bu iddialar. Sıradan insanlar bile merakla ve büyük bir ilgiyle takip ediyor Sedat Peker’i. En güvenilir firmaların anketlerinde çok ama çok çarpıcı sonuçlar çıkıyor. İktidar bunları görmezden gelemez, gelirse de büyük hata yapar.

Bu konuyla ilgili son araştırmayı yapan Türkiye Raporu’nun Direktörü Can Selçuki elde edilen sonuçları SÖZCÜ TV’de açıkladı.

“Sizce Sedat Peker’in iddiaları soruşturulmalı mı?” sorusuna, yüzde 72 oranında “Evet soruşturulmalı” yanıtı veriliyor. AK Parti seçmeninin bile yüzde 62’si yargının bu iddiaları soruşturmasını istiyor.

Vatandaşa rağmen görünen o ki; hem siyasi irade hem de yargı ‘harekete geçmemek’ için direnebildiği kadar direnecek.

Fakat böylesi vahim iddialar karşısındaki bu tuhaf sessizlik, iddiaların doğru çıkmasından bile daha korkutucu...


SEZGİN BARAN KORKMAZ’A 4 SORU


Medya art arda gelen skandal ifşaat ve iddialarla türbülansa girdi. Ortalık çalkalanıyor. Olup bitenden herkes rahatsız. Lafı hiç dolandırmadan Sezgin Baran Korkmaz’a sorum var.

Veyis Ateş’in kendisinden 10 milyon Euro istediğini açıklayıp bunu da ses kaydıyla kanıtlayabileceğini söyledi. Bu durumda:

Soru 1- Sedat Peker konuşmasaydı Sezgin Baran Korkmaz konuşacak mıydı? Yoksa bu rezaleti sır gibi saklamaya devam mı edecekti?

Soru 2- Veyis Ateş’in kimler adına aracılık yaptığını bildiği halde neden açıklamıyor?

Soru 3- Veyis Ateş ile telefon görüşmesinin kaydını bazı insanlara dinletmiş. Peki neden sadece 3 dakikasını? 12 dakika olduğu bilinen bu kaydın kalan 9 dakikalık kısmında kimlerin adı, hangi olay ya da varsa tehditler geçiyor?

Soru 4- Pekerin, “Yurt dışına kaçmadan bir gün önce bakanlığa gitti” iddiasına karşı bir yanıtı var mı?

Benim aklıma sadece şu yanıt geliyor. Acaba telefon kaydının kalan kısmı da Korkmaz’ın kendini korumaya almak için kullandığı bir kalkan mı?

ATATÜRK, AFGANİSTAN VE ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ

Türkiye’nin Afganistan’a asker gönderilmesini eleştirenlere, hükümete yakın isimler şöyle karşılık veriyor: “İyi ama kardeşim, Atatürk de Afganistan’a çok önem verirdi. O tarihlerde Afganistan ile çok yakın ilişkiler kurmuştu. Şimdi neden uzak duralım?”

Bugün olup bitenle, Atatürk döneminde olan bitenler çok çok farklı olsa da bu özel bilgi gerektiren diplomasi tartışmasına girmeyeceğim. Atatürk’ün Afganistan’a önem vermesinden dolayı oraya asker gönderilmesini cansiperane şekilde destekleyenlere şunu sormak istiyorum:

Atatürk, Afganistan’a verdiği önem kadar Atatürk Orman Çiftliği’ne de önem vermiş ve gözü gibi bakmıştı. Onun bu kadar önem verdiği ama orasından burasından tırtıklana tırtıklana arazisi iyice küçülen Atatürk Orman Çiftliği’ne neden sahip çıkmadınız? Dahası bugüne kadar Atatürk’ün sahip çıktığı neye sahip çıktınız?



ADALET BAKANLIĞI SINAVI NE KADAR ADİL?

Adalet Bakanlığı katiplik sınavı açmış. KPSS sınavından 70 üzeri puan alanlar, yeterlilik sınavına başvurmuş. Yeterlilik sınavında, adayların daktilo-klavye yazma becerileri ölçülmüş. Bir dakikada kimin daha hızlı ve hatasız yazdığı belirlenmiş ve binlerce başvurunun ardından 900 aday finale kalmış.

Finale kalan 900 kişi Bakırköy Adliyesi’ndeki sözlü sınava yani ‘mülakata’ davet edilmiş. Aralarından 340’ı seçilecekmiş. Buraya kadar her şey normal. Adayları da beni de şoke eden gariplik bundan sonra başlıyor. Mülakatta hepsine birer soru yöneltilmiş. Okuyucularımızın bana aktardığına göre bakın nasıl sorular sorulmuş:

-Atatürk’ün köpeğinin adı ne?

-Dünyanın en uzun köprüsü hangisi?

-Ulubatlı Hasan kaç okla vuruldu?

Bunlar sadece üç tanesi, diğer 877 adaya sorulan sorular da henüz muamma. Şimdi ben de hem Adalet Bakanlığı’na hem de Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e ‘tek’ soru soruyorum: Sizce bu sözlü sınav, adını taşıdığınız ve temsil ettiğiniz ‘adalet’ kavramının neresine denk düşüyor?



“BEDELLİ AFFI” BEKLEYEN GENÇLERİ DUYUN ARTIK

Yaklaşık 500 bin genç, bedelli askerlik hizmetinden türlü nedenlerle yararlanamadığını söyleyerek “Lütfen bize de af çıkarın ve bu haktan yararlanalım. Gençliğimiz çürüdü” diyerek yalvarıyor.

Şu ana kadar, bunca vatan evladına dönüp doğru dürüst yanıt veren yetkili çıkmadı.

Oysa birilerinin çıkıp, “Bu sorun şöyle çözülür” ya da “Bu sorun şu şu şu nedenlerden ötürü çözülmez” diye açıklama yapması gerekmez mi? Cevap olumlu ya da olumsuz da olsa fark etmez.

Yok farz edilen 500 bin genç, en azından ciddiye alındığını, hisseder. Fakat kimse yanıt vermiyor.

SÖZCÜ TV YouTube yayınında bu konuyu CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’e sordum. Özel, sorunun bir yasal düzenlemeyle çözülebileceğini ve AK Parti’nin hazırladığı torba yasalardan birine yeni bir düzenleme eklenebileceğini söyledi. En azından bir çözüm yolu gösterdi.

Bakalım hükümetten birileri 500 bin gencimizin sorununu ciddiye alıp bir açıklama yapacak mı?



ERİKSEN’E DUA

İlk yarının sonlarına doğru taç çizgisinin kenarında yalpalayıp yere düşmesi gözümün önünden gitmiyor.

Takım arkadaşlarının ona müdahale edilirken çevresinde bir merhamet duvarı oluşturması aklımdan çıkmıyor.

Eşinin saha kenarına gidip bilgi alması ve kaptanın onu sakinleştirmesi hâlâ gözümün önünde.

İki ülke taraftarlarının tribünde, yüz milyonlarca insanın ekran başında gözyaşı dökmesi de öyle.

Danimarka Milli Takımı futbolcusu Eriksen’e sağlık ekipleri ilk yardımı yaparken, her dinden, her renkten, farklı farklı dillerden yüz milyonlar, milyarlar dua etti. Ben de öyle. Hepimiz.

Bütün dünya kendi dilinden, kendi dininden yalvardı: “Ne olur bu çocuk ölmesin.”

Elimiz yüreğimizde gelecek iyi bir haberi beklerken, savaşlar, göçler, istilalar, ırkçılık, faşizm, aşırı milliyetçilik, açlık, sefalet, salgınlar ve dünyadaki bir avuç egemenin bitip tükenmeyen para hırsı anlamını yitirdi.

Sınırlar kalktı, dualarla kardeşlik, merhamet ve haysiyet köprüsü kuruldu. Sanki bütün dünya, sınırların olmadığı tek bir ülke haline geldi de futbol çatısı altında birleşti.

Çok şükür Eriksen kurtuldu. İnsanoğlu insan olduğunu hatırladı.

Dokuz gezegenin onuncusu ve kardeş kavgalarının sonuncusu.