Lobna Allami, o gün Taksim Meydanı’nda bağdaş kuran genç kadınlar ve erkeklerin arasında hiç olmadığı kadar mutluydu. Etten duvar ören robocop’ların çevirdiği meydanda ve gaz bombalarının saçtığı duman içerisinde hürriyet şarkıları söylüyorlardı.

Tarih, 31 Mayıs 2013’tü.

Bir gün önce Gezi Parkı’nda alışveriş merkezi yapımı için ağaçların kesilmesine karşı çıkan bir avuç çevrecinin çadırları yakılmış ve halk sokaklara dökülmüştü.

Mesele sadece Gezi Parkı değildi.

Sadece ağaç da değildi mesele.

“Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşamaktı.

Lobna, adından anlaşılacağı üzere Arap kökenliydi.

Osmanlı bakiyesi bir ailenin çocuğuydu.

Babası Iraklı bir Arap.

Anneannesi Ürdünlü bir Türk.

Dedesi Çerkez.

Babaannesi Kürt...

Allami 15’indeyken Ürdün’den Türkiye’ye göçtüler. Allami, ODTÜ’de felsefe okudu. Müziğe merak saldı. Erkan Oğur’un menajerliğini yaptı. Kalan Müzik’te prodüksiyonu üstlendi. 2013’te Almanya’da bir müzik şirketinden iş teklifi aldı. Allami, evrak hazırlamak üzere Gezi Parkı protestolarının başlamasından beş gün önce İstanbul’a döndü. Birden bire kendini Gezi’de buldu.

Azılı bir muhalif miydi?

Değildi.

Solcu olduğu söylenemezdi.

Çevreciydi.

Duyarlı bir yurttaştı.

Ve her Türk vatandaşı gibi hürriyete susamıştı.

30 Mayıs’ta Gezi Parkı’nda konser organizasyonu gerçekleştirdi.

Ertesi gün Taksim Meydanı’nda şarkı söylerken, bir gaz fişeğinin kafatasını parçalaması ile hayatı yerle bir edildi.

Bir ay yoğun bakımda kaldı.

Üç ameliyat oldu.

Bildiği üç dili konuşamaz hale geldi.

Saraya yakalandı.

İş için yerleşmeye hazırlandığı Berlin’e tedavi amacıyla gitti.

Kabataş’ta, AK Partili bir belediye başkanının gelininin bebeğiyle birlikte sokaklarda dövüldüğü ve üzerine işendiği iftirası ile muhalefete karaçalınırken, biber gazı fişeğiyle hayatı çalınan Allami’ye bir “Geçmiş olsun” bile çok görüldü.

Bir ay kaldığı yoğun bakımda Allami’yi kimse ziyaret etmedi.

Gezi Parkı’nın kırılan ilk fidanı yerel yönetimin muhalefete geçmesinden sonra geçen yıl Türkiye’ye döndü.

Allami: Artık umudum var


- O gün Gezi Parkı’na destek için mi Taksim’deydiniz?

Bir gün önce Gezi Parkı’ndaydım. Konser yapmıştık. Sabah uyandım. Polis saldırmış, çadırları yakıyorlardı. Destek için gittik. Polisler gaz bombaları atıyordu. Sırrı Süreyya Önder, “Birkaç saat içerisinde meydanda buluşalım. Oturup şarkı söyleyelim” dedi. Ara sokaklardan Taksim’e geldik. Otuz insan var yok. Ortada Sırrı Süreyya, yerde oturuyoruz. Etrafta müzisyenler... Şarkı söylüyorduk. Gerisi koptu. Bir şey hatırlamıyorum.

- Ne zaman gözünüzü açtınız?

28 gün sonra uyandım.

- Gaz fişeği nasıl bir tahribat yarattı?

Kafatasım parçalandı. O an epilepsi oldum. Uyanınca bir şey hatırlamadım. Annemi birkaç gün sonra algıladım. Sağ tarafım felçti. Üç dil bilirim. Arapça, İngilizce ve Türkçe. Ne konuşuyor, ne yazıyor, ne okuyordum. Hepsi bir anda yok oluverdi. Sıfır.

- Bu ne kadar sürdü?

Bir buçuk sene.

- Ne tür hasarlar kaldı?

Uyandığımda yemek yiyemiyor, yutkunamıyordum. Komadayken nefes alamıyormuşum. Omuzumda hala delik izi var. Hortumla nefes almamı sağlamışlar. Şu an yüzde 80 iyim. Ancak hala konuşurken hata yapabiliyorum. Yazarken çok hata yapıyorum. Bazı kelimeleri bulamıyorum. Epilepsi geçiriyorum. Sara... Nöbet sırasında ilaç veriyorlar. O ilaç gittikçe arttı. Yan etkileri var. Artık görmek istemiyorum.

- Ne zaman ayağa kalkabildiniz?

Üç ay sonra yürüyebiliyordum ama birinin elimi tutması gerekiyordu. Bir buçuk sene yalnız bırakılmadım.

- Kaç kez ameliyat oldunuz?

Komadayken iki beyin ameliyatı, uyandıktan altı ay sonra üçüncü... Kafamın kemikleri buzdolabındaydı. Eğik bir kafayla dolaştım altı ay. Otuz kiloydum. Altı ay sonra kemikler takıldı. Tedavi için Almanya ve İngiltere’ye gittim.

- Çalışabildiniz mi?

Çoğunlukla tedavi gördüm. Kimse iş vermedi. Bir anda politik ikon oluverdim. Daha önce çalıştığım şirkete uğramıştım, iş arıyorum diye. “En son ne zaman epilepsi geçirdin?” diye sordular. Epilepsi olunca elimde kalır gibi bir kafa vardı.

Berlin’de Suriyeli mülteci müzisyenler için konserler yaptım. Bir de deneysel tiyatro vardı. Beyin travması üzerine bir proje. İki doktorla tiyatro yaptık.

- Sekiz yıl önceye dönsek yine Gezi Parkı’nda olur muydunuz?

Yine olurdum. Oraya bir ağaç için gitmedik. Bu sadece son damlaydı. Bunu söyleyince sokakta vurulduk. Terörist olduk. Şu an bir sürü insan hapiste... Üniversite hocalarını terörist ilan ettiler. Boğaziçi’ne kayyum atandı. Sekiz yıl önce olsa yine olurdum ama artık beynimin yarısı yok. Şu an olamam.

- Öfkeli misiniz?

Küfretmek istiyorum! Altı sene her şeyden nefret ettim. O kadar nefret yayıyordum ki arkadaş kaybettim. Durumun farkında değilim. Sürekli ilaç alıyordum. Beynim karmakarışıktı. Beyinle ilgili bir sürü kitap okudum. Belediyeleri CHP aldı ya, umut hissettim. Birkaç sene Türkiye’ye gelmemiştim. CHP belediyeleri alınca geldim.

- Türkiye şimdi nasıl görünüyor?

Artık onların ailesinden biri (Sedat Peker’i kastediyor) mafyanın ne olduğunu anlatıyor. Eskiden biz anlatıyorduk, kimse dinlemiyordu ya, şimdi herkes dizi gibi izliyorlar. İnsanların uyanmasıyla ilgili umudum var. Onun dışında çok kötü. Olabilecek olanın en kötüsü. İnsanlar açlıktan ölüyor. Müzisyenler intihar etti. Çok reziliz.