Naci Bey, adınızla bin yaşayın. Biliyorsunuz adınızın kök anlamı “necat’tan” geliyor. Kurtulan, cehennemden kurtulmuş demek. Gece henüz bitmemiş şafak sökerken görevden alınmanızı “cehennemden kurtuluş” saydınız ve düşüncenizi “şükran duymaktayım” diyerek gösterdiniz.

Sizi anlıyorum.

Fakat susmaktasınız.

Niçin?

40 yıldır tanıdığınız, 11 yıl beraber çalıştığınız, partinizin eski kurucusu, eski bakan, merkez bankacılığını ve orada dönen para alışverişlerini çok iyi bilen Ali Babacan açıkladı ve dedi ki; “Naci Ağbal, Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar rezervinin hangi tarihlerde, kimlere ve ne miktarda satıldığını araştırdığı için görevden alınıp, gönderildi. Bizim duyumumuz bu...”

Araştırıyordunuz.

Dolar inerken toplayıp.

Çıktığında boşaltanlar.

Kayıtlarda mutlaka vardı.

Orası döviz büfesi değil.

Orası Merkez Bankası!

Mutlaka kaydı vardı.

Buldunuz.

Açıklayacaktınız.

Sizi görevden attılar.

Bu doğru mu?

Naci Bey, susmayın.

Açıklayın.

★★★

Naci Bey!

Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar rezervi (milletin kara gün parası) “dolar aşırı yükselmesin ve TL istikrar bulsun” amacı için piyasaya müdahale sırasında eritilip bitirilirken birileri bir gecede ya da birkaç saat içinde milyon dolarlık, milyar dolarlık zenginleşmişlerse bu açıkça haksızlıktır.

Naci Bey!

Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.

Konuşun!

Sizi Başkan yaptılar.

Sonra da attılar.

Niçin başkan yaptılar?

Niçin 133 günde attılar?

En iyi siz bilirsiniz.

82 milyon bekliyoruz.

Susmayın.

Babanız ya da Büyükbabanız size bu ismi muhtemelen “Naci”den esinlenerek vermişlerdir. Naci gibi olmanızı istemişlerdir. Naci, 1849 yılında İstanbul’da saraç esnafından Ali Ağa adında namuslu bir adamın oğlu olarak doğdu. Türk edebiyat tarihinin ünlü yazarlarından Ahmet Mithat Efendi’nin kızı ile evlendi, ona damat oldu. Rumeli’ye gidip Varna medreselerinde sağlam bir eğitim aldı. Rüştiye hocalığı yaptı ve İstanbul’a dönerek “Tercüman-ı Hakikat” Gazetesi’nde (Gerçeklerin Tercümanı) yazar oldu. Arapça, Farsça, Fransızcayı çok ileri derecede biliyordu. Ateşpare, Şerare, Fürüzan, Hammiyet, Terkib-i Bent, Ertuğrul Gazi kitaplarını yazdı, ölünceye kadar “gerçeklerin ortaya çıkmasına” uğraştı. 1893’te 44 yaşındayken öldü.

★★★

Naci Bey!

Sizin isminiz.

Hakkını arıyor.

Hakkını bulamayınca manevi eziyet çekip acılar içinde kıvranıyor. 128 milyar dolar Merkez Bankası rezervi erim erim erirken bu erime ortamından bir gecede zenginleşip çıkanların siz listesine ulaştınız, bunu açıklamak üzereydiniz; sizi görevden attılar.

Bu doğru mu?

Sizi başkan yaptılar.

Peki niçin attılar?

Şafak sökerken görevden alındığınız öncesi 48 saat içinde perşembe ve cuma günleri partiniz AKP’nin bazı önde gelen kodamanlarının “yüklü miktarda döviz topladıkları” söyleniyor, yazılıyor. Diyorlar ki, normal günlerde Merkez Bankası’ndan günde 150 milyon dolar döviz satın alınırken sizin görevden atılmanızdan önceki gün olan cuma da 450 milyon dolar satıldı.

Naci Bey!

Ağır sözler bunlar.

Çok ağır iddialar.

Naci Bey!

Doğru mu bunlar?

Siz “bir gecede voli vurma çarkının” içinde misiniz, dışında mı? Merkez Bankası’nın başına 128 milyar dolar döviz rezervi eritilirken yüklü miktarda döviz almış olanların listesini silmek, karartmak için mi getirildiniz?

Niçin Başkan yapıldınız?

Niçin 113 günde atıldınız?

Susmayın.

★★★

Naci Bey!

Biliyorsunuz.

“Naci”nin bir başka anlamı da; “hazmı kolay yiyecek” demektir. Sizi hazmı kolay yiyecek mi yaptılar?

Susmayın!

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Gezi Parkı’nı da çaldılar!


Osmanlı Şehreminleri (Belediye Başkanları) döneminden beri; örneğin ilk Başkan Pepe Salih Paşa (1855) ve son Başkan Ziya Bey’e (1923) kadar Gezi Parkı “bir tarihi varlık” olduğu için (Tarihi Topçu Kışlası’nın yeri) İstanbul Belediyesi’nin  “mülkü” kabul edilmiş, yönetimi belediyeye bırakılmıştı. Cumhuriyet kuruldu, bu anlayış değişmedi. Nitekim Tayyip Erdoğan Belediye Başkanı olduğunda da Gezi Park’ı İstanbul Belediyesi’nin mülküydü ve öyle kaldı. Erdoğan gitti. Müfit Gürtuna geldi. Mülkiyet değişmedi. Gürtuna gitti, Kadir Topbaş ve sonra da yine AKP’li Mevlüt Uysal geldiler (25 yıl boyunca) Gezi Parkı yine İstanbul Belediyesi yönetiminde kaldı. CHP’li Ekrem İmamoğlu seçilince ve halka sorup danıştıktan sonra Taksim Meydanı ile birlikte Gezi Parkı’nı da ağacı- yeşili bol bir proje ile yeniden düzenleyeceğini açıklayınca Gezi Parkı, “Tarihi Varlık değil Vakıf Varlığı” sayıldı, kitabına uyduruldu ve İstanbul Belediye mülkiyetinden alındı, isimi bugüne kadar duyulmamış Sultan Beyazıt Vakfı’na verildi. Bu yolla Gezi Parkı İstanbul Belediyesi’nden çalındı. Aynı kılıf içinde daha önce koca Galata Kulesi, gündüz ışığında belediyeden çalınmıştı!