Bir ülkede her şey çökse, kurumlar çürüse bile, adalet çökmediği sürece umut vardır. O ülke yıkılmaz! Anketler yargıya güvenin büyük oranda azaldığını gösteriyor ama münferit de olsa, umut verici gelişmeler oluyor.

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan gazeteci Orhan Uğuroğlu hakkında verilen beraat kararı, Saray için kayıp ama ülke için kazançtır!

Ülkemizin kurtuluşu bağımsız yargının sağlayacağı güvene bağlıdır.

Adaletin olmadığı bir ülkede her yanı çürümüşlük sarar, hak ve özgürlükler uçup gider!

★★★

“Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ne geçildikten sonra, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla açılan davaların sayısı rekor düzeye yükseldi.

Tarih boyunca hiçbir dönemde, hiçbir ülkede “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla bu kadar çok dava açılmamıştı.

Adalet Bakanlığı istatistiklerini inceleyen CHP’li Ali Mahir Başarır’a göre:

“Erdoğan’ın göreve başladığı 2014 yılından 2020 yılının başına kadar olan dönemde ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçundan 63 bin 41 kişi hakkında dava açıldı, 9054 kişi mahkûm edildi.”

Başarır “İktidarı eleştiren kim varsa gözaltına alınıyor. Bu tutum hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmıyor!” diyor.

★★★

Cumhurbaşkanına hakaret davaları, iktidarın baskıcı, sindirici, korkutucu anlayışının bir göstergesi...

Açılan her davada, Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesine göre, sanıkların 1 yıldan 4 yıla kadar hapisleri isteniyor. Eğer suç basın yolu ile işlenmişse ceza 6’da 1 oranında artırılıyor.

Yeniçağ yazarı Orhan Uğuroğlu hakkında da, köşesinde yazdığı bir eleştiri nedeniyle  “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret” suçundan dava açıldı. İstenen hapis cezası 1 yıl 2 aydan, 4 yıl 8 aya kadardı.

★★★

Bakırköy İkinci Asliye Ceza Mahkemesi;  “Demokratik toplumlarda siyasiler ve kamuya mal olmuş kişiler, diğer insanlara nazaran ‘ağır eleştirilere’ daha fazla katlanmalıdırlar. Bunlar demokratik bir toplumun tolerans ve hoşgörüsünün gerekleridir. Anayasa’da “Basın hürdür, sansür edilemez” hükmü vardır. Basın özgürlüğünün bir dereceye kadar abartma, hatta kışkırtmaya başvurma hakkını da içerdiği unutulmamalıdır” diyerek gazeteci Orhan Uğuroğlu hakkında beraat kararı verdi.

Bu kararla Saray kaybetti ve Orhan Uğuroğlu’ndan çok ülkemizin “düşünceyi ifade ve basın özgürlüğü” kazandı. Dileriz bu iyi bir başlangıç olur.

Okurumu kahreden 2 konu!


İzmirli okurum Sami Karahan, son zamanlarda korona salgınının dışında iki konunun kendisini çok üzdüğünü belirterek şöyle yazıyor:

“Gaziantep ve Kilis’te Suriyelilerin terör estirdiğini dostlardan haber alıyorum. Bazı durumlarda polisin bile yetersiz kaldığı, birçok Kilisli ve Gaziantepli yurttaşımızın malını mülkünü satarak yerlerini yurtlarını terk ettikleri belirtiliyor.

İkinci konu; Yunan işgali altındaki 19 adamızın âdeta unutulmasıdır. Bunun, ne medyada, ne de muhalefet partilerinin gündeminde yer almaması çok acı verici. Ben emekli bir asker olarak çok üzülüyorum. Cumhuriyet tarihinde hiç toprak kaybetmemiş olan ülkem, 19 adasını nasıl Yunan’a bırakır? Kahroluyorum!”

TEBESSÜM

Fıkra gibi bir anekdot!


İstanbul’da şoförlük yapan bir Karadenizli’nin arabasına yaşlı bir hanım biniyor. Yolda şoföre soruyor:

“Kaç yıldır İstanbul’dasın?”

“20 yıldır.”

“Peki, şiveni niye düzeltmedin?”

“Düzelttim“ diyor Karadenizli şoför...

“Ama hâlâ ‘Laz şivesiyle’ konuşuyorsun.”

Karadenizli “Haklısınız” diyor “Düzeltmesine düzelttim ama düzgün konuştuğum zaman ağzım yoruluyor!”

GÜNÜN SÖZÜ

Adaletin küçüldüğü bir ülkede büyük olan artık suçlulardır!