Eğitimimiz felâket durumda... Çağın dışında bir gençlik yetiştiriyoruz. Ehil olmayan insanlar çok önemli görevlere getiriyor...

Üniversitelerimize sürekli olarak partizan rektörler ve dekanlar atanıyor.

İşte, son yaşanan İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektör... Eski bir AKP milletvekili aday adayı... Seçimi kazanamadığı için milletvekili olamamış ama Türkiye’nin en önemli üniversitelerinden biri olan Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör yapıldı...

Siz artık oradaki eğitimden bir hayır bekler misiniz?

Bütün öğretim üyeleri ayaklandı, öğrenciler protesto gösterileri yaptı, üniversiteyi polis bastı!

Bütün bunlar demokratik, uygar bir ülke denilen Türkiye’de oluyor.

Eğitimimiz maalesef yerlerde sürünüyor!

★★★

Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’nun rektör atanmasına tepkiler haftalardır durulmadı. İstenmeyen rektör ısrarla koltuğunda oturmaya devam ediyor!

Geçtiğimiz hafta içinde Kadıköy’de protesto vardı.

Öğrenciler tutuklu arkadaşlarına destek verirken Rektör’e de büyük tepki gösterdiler.

Ancak, polis, anayasal hakkını kullanan gençlere çok sert davrandı, orantısız şiddet kullandı!

Kız-erkek demeden, ele geçirilen öğrenciler, sokak ortasında boğazları sıkılarak gözaltına alındı!

★★★

Üniversite olayları bana Prof. Dr. Celâl Şengör’ün ilginç sözlerini hatırlattı.

Şengör düşündüğünü, hiç kıvırtmadan dümdüz söyleyen bir bilim adamıdır. Bu nedenle onu severim.

Tüm şimşekleri üzerine toplasa da doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen bir yapısı vardır. Onun, toparladığım ilginç fikirlerini okurlarıma aktarmak istiyorum. Diyor ki:

★★★

Türkiye, bilgi ve bilimde Afganistan düzeyinde bir ülkedir. Bakın, Pakistan dahi, demiyorum. Pakistan bizden iyi durumda...

Türkiye kravatla dolaşan, Mercedes’lere binen, gece kulüplerine giden bir Afganistan’dır.

İnsanlarımız, son teknoloji ürünü telefon alınca çağ atladığını düşünüyor. Lüks arabaları statü sayıyor. Ama kafa Afganistan kafası!

Türkiye’nin (öğretim kalitesi iyi) okulları yoktur, üniversitesi, yoktur. Türkiye’de üniversiteye gitmek, dört seneyi çöpe atmaktır! Türkiye’deki kadar düşük düzeyli kültürü hiçbir ülkede görmedim.”

★★★

“Anadolu, Yunan uygarlığından sonra, Roma istilasına kadar birkaç şey yapabilmiş. Bizans bunu korumaya çalışmış. Osmanlı hiçbir şey yapmıyor. Bizans’tan belli bir imparatorluk bilinci alıyor belki ama bilim öğrenmiyor!

Osmanlı’nın en büyük felâketi Fatih Sultan Mehmet’in öldürülmesidir. Büyük bir ihtimalle de oğlu 2’nci Bayezid tarafından öldürülmüştür.

Üç teori var: Venedikliler zehirletti... Papa zehirletti... Oğlu 2’nci Bayezid zehirletti!

Benim kanaatim oğlunun zehirlettiğidir.

Fatih öyle ki, Hz. Muhammed’in dediklerini eleştiriyor, düşünün. Oğlu II. Bayezid ise tam bir softa. Dolaysıyla Bayezid ile araları hiç iyi olmamış.”

★★★

“Fatih çok ilginç bir adam. Gerçek bir entelektüel. Eski Yunan tarzı bir entelektüel. Doğa bilimleriyle ilgileniyor. Problemlerle ilgileniyor. Sonraki padişahlar ise tam tersi. Edebiyatla ilgilendikleri kadar politikayla ilgilenmiyorlar!

Mesela Kanuni’nin dünyadan haberi yok!

Osmanlı padişahları günü kurtarıyorlar. Osmanlı İmparatorluğu dönemi Anadolu’nun tarihinde dibe vurduğu zamandır. Halk perişan olmuştur. Bu halkın ne kadar perişan olduğunu bugün de görüyoruz. Yüzde 46, buyurun!”

★★★

“Bugünkü siyasetçilerimiz de bilgi liginde hiç yoklar. Yeterli akılları olmadığı gibi soru soracak kadar dahi bilgileri yok. Sıfırlar! Bırakın toplumu yönetmeyi, bir aileyi dahi yönetememeleri lâzım. Türkiye’yi yönetenler çok zavallı insanlar! Silme siyaset dünyası (maalesef) böyle!

Türkiye’nin geleceği için ümit vardır’ demek zor ama bu imkânsız demek değildir. Aklı başında bir eğitim programıyla bir şeyler yapılabilir. Televizyon da önemli bir araçtır. Eğitim herkesi değiştirir.”

★★★

Prof. Celâl Şengör’ün bu sözlerine şunu eklemem gerekiyor;

Teşhisi doğrudur. Eğitim Türkiye’nin kaderini değiştirir tabii...

Ancak...

Türkiye’yi yönetenlerin, eğitimin önemini kavradıkları zaman... Ucube eğitim sistemleri icat edip Türkiye’yi çağ dışı karanlıklara sürüklemedikleri zaman... Aklın ve bilimin yolunu izledikleri zaman...

TEBESSÜM

“Allah taksimi”- “Kul taksimi!”


Komşunun bahçesine giren çocuklar, bir sepet dolusu şeftali toplamışlar.

Ancak, bunu nasıl paylaşacaklar?

Nasreddin Hoca köyün en saygın kişisi... Üstelik çok da akıllı...

“En âdil bölüşmeyi yapsa yapsa o yapar” diyerek Hoca’ya gitmişler.

Nasreddin Hoca çocuklara “Kul taksimi mi istersiniz, Allah taksimi mi?” diye sormuş.

Çocuklar, daha adaletli olur diye hep bir ağızdan “Allah taksimi tabii ki” demişler.

Nasreddin Hoca, kimine iki tane, kimine üç tane, bazısına da birer tane vermiş. Bir çocuğa da hiç vermemiş...

Çocuklar “Nasıl paylaşma bu? Allah’ın taksimi böyle mi olur?” diye itiraz edince Hoca:

“Etrafınızı görmüyor musunuz?” demiş “Köy ağasının kocaman bir koyun ve inek sürüsü var. Muhtarın otuz koyunu, dört atı, bakkal Rıza efendinin on davarı, Kel Mehmet’in iki ineği var, bazı köylülerin hiçbir şeyi yok. Görüyorsunuz, benim de sadece bir eşeğim var. Allah’ın taksimi böyle, ne yapalım?”

GÜNÜN SÖZÜ

Kör inatla hiçbir şey yapılamaz! Hayatta aklın yolundan şaşmamalı!