Bal, “Yüzde 50+1’de, neyin sıkıntısı var? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçilememe ihtimali bir sıkıntı ise bunu ifade etmek, demokrasiye inançsızlığı ortaya koyar” yorumunu yaptı.

TAKTİK GEREĞİ SİYASİ TAVIR ALABİLİR Faruk Bal, “Bahçeli’nin temel fikirlerinden taviz verildiğini veya verileceğini sanmıyorum. Ancak taktik gereği bazı siyasi tavırlar alınması tabiidir” dedi.


Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bugüne kadar şaşırtan birçok davranışı olmuştur ama son zamanlarda yaptığı konuşmalar giderek daha fazla dikkat çekiyor ve tartışılıyor. “Cumhur İttifakı’ndayız ama ortak değiliz” sözleri, CHP’nin kapatılması iddialarına karışan konuşmaları, son olarak Cumhurbaşkanlığı YİK Üyesi Cemil Çiçek’in yüzde 50+1’le cumhurbaşkanı seçilme konusunda söylediklerine verdiği tepki gündemde. Son gelişmeleri eski Devlet Bakanı, 21, 23 ve 24’üncü dönemlerde 13 yıl MHP milletvekilliği yapmış ve Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürü, İçişleri Komisyon Başkanı, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclis Üyesi görevlerinde bulunmuş olan deneyimli siyasetçi, Hukukçu Sayın Faruk Bal ile konuştum.

■ Sayın Bal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile görüşmesinde “Başkanlık Sistemi’nin değil ama cumhurbaşkanı seçiminde yüzde 50+1 şartının sıkıntı yarattığını” söylemesinden sonra, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek de aynı görüşte olduğunu açıkladı ve bu tartışma büyüdü. Son olarak Devlet Bahçeli, Cemil Çiçek’in bu açıklamasına kızan, “FETÖ’cü Fehmi Koru da aynı şeyi söylüyor” diyen bir konuşma yaptı. MHP’de ve devlette yıllarca görev yapmış hukukçu bir siyasetçi olarak sizin görüşünüz nedir? 

DÜNYADA BİR ÖRNEĞİ YOK

Dünyada anayasa sistemleri birkaç kategoriye ayrılır, bunlardan biri de başkanlık sistemidir. Başkanlık sisteminin temeli, yürütme organının yetkilerinin tamamını kullanacak olan başkana, seçmenlerin yüzde 50’den fazla oy vermesi esasına dayanır. Türkiye’deki başkanlık sistemi çok eleştirilir, benim de çok eleştirilerim vardır, bunları bir kenara bırakıyorum ancak eğer bunun adı “başkanlık sistemi” ise bunu yüzde 50+1’den daha aşağıya düşürülmesi demek, dünyada örneği olmayan bir sisteme daha yol açmak demektir. Burada “Sıkıntı var” şeklindeki söz “Neyin sıkıntısı var” sorusunu ortaya çıkarıyor. Yani mevcut iktidar yetkisini kullanan Sayın Cumhurbaşkanı’nın seçilememe ihtimali bir sıkıntı ise “sıkıntı var” sözü demokratik bir anlam taşımaz çünkü başkanlık sisteminde de demokrasi hakimdir, demokrasilerin temel kuralı da seçmenin iradesidir, seçmenin iradesi yüzde 50+1’i bulamıyor ise ağır aksak işleyen Türkiye’nin demokrasisinde de iktidar değişecek demektir. Dolayısıyla bunu bir sıkıntı olarak telaffuz etmek demokrasiye inançsızlığı ortaya koyar ve Türkiye o zaman çok sıkıntılı bir sürece doğru, çok kötü bir sürece doğru sürüklenir, bu yanlıştır.

■ İktidar yanlısı medyada Sayın Erdoğan’a hep “Başkan” diye hitap edildiğine göre demek ki sistem başkanlık sistemi. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye başladı ama tüm yetkilerin tek kişide olduğu, farklı bir başkanlık sistemi olarak devam ediyor.

DEMOKRASİYE İNANÇSIZLIK

Uygulanan sistem özü itibarıyla başkanlık sistemi. Denge ve denetim mekanizmaları oluşturulamadığından, Meclis’in yetkileri kısıtlandığı için, başkanın yetkilerini denetleyecek organlar etkisizleştirildiği için “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” eleştiriliyor. Bu eleştirilerin büyük bölümüne ben de katılıyorum. Sistem netice itibarıyla anayasal ölçütlere göre başkanlık sistemi. Bu sistemin esası olan yüzde 50+1 eksilecekse, nereye kadar düşüreceksiniz? Geriye kalan seçmen çoğunluğunun, iktidara gelme ihtimalini niçin sıfırlayacaksınız? Bu anti demokratik bir tavırdır. Yüzde 50+1’in kazanamayacağı bir ihtimali sıkıntı olarak telaffuz etmek, demokrasiye inançsızlık demektir, bu iki. Yüzde 50+1’i eksiye düşürdüğünüz zaman, yüzde 50’nin altında bir oyla seçimi sonuçlandırmayı düşündüğünüz takdirde geriye kalan yüzde 50’den fazla çoğunluğun iktidara gelmesini, yani başkan seçmesini engellemek nasıl bir anlayıştır?

Cemil Çiçek’in ‘Kaos’ iddiasının demokratik bir haklılığı olamaz


■ Sayın Cemil Çiçek Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu Üyesi ama aynı zamanda deneyimli bir hukukçu. Acaba neden yüzde 50+1’in bugün ve gelecekte Türkiye’yi kaosa sürükleyebileceğini söylüyor?

Onu hangi saikle söylediğini bilemem, Cemil Bey’e sormak lazım. Fakat bunun bu şekilde telaffuz edilmiş haliyle hiçbir hukuki, siyasi ve demokratik haklılığından söz edilemez.

■ Tayyip Bey de “Bunun yanlış olduğunu gördük” demiş, demek ki elinde imkan olsa değiştirecek. Madem ki hukuki olarak “olamaz” diyorsunuz, demek ki değiştirmeye kalkmak da başka bir hukuksuzluk getirecek.

Tabii ki, sistemin adı başkanlık sistemi ise yüzde 50+1’le seçim sonuçlanıyorsa ve bunu değiştirmek için bir gayret gösterilirse bu demokrasiye aykırıdır, demokrasiye inançsızlık demektir.

Bahçeli, iktidar zafiyetine karşı strateji uyguluyor


■ Sayın Bahçeli şimdi “Biz hükümete ortak değiliz, sadece ittifak mensubuyuz” diyor ama aynı zamanda “Cumhur İttifakı’nın yaptıklarına günahıyla, sevabıyla ortağız” da diyor. Mesela bu arada Andımız kaldırıldı, Atatürk’e hakaret edildi, edenlere yeni imkanlar sağlandı, makamlar verildi ama MHP’nin ve Bahçeli’nin hiç sesi çıkmadı. Şimdi neden fikir değiştirmiş olabilir?

Sayın Bahçeli, siyasi strateji konusunda Türkiye’de önde gelen liderlerden biri. Türkiye’nin FETÖ, PKK terör örgütü ve dış politikadaki kuşatılmışlığı çerçevesi içerisinde siyasi sorumluluk üstlendiği anlaşılıyor. Türkiye’nin maruz kaldığı tehlikelerden korunması gerektiğini varsayarak, Cumhur İttifakı adı altında iktidara destek oluyor. Bu bir siyasi tercihtir, bir stratejidir. “Muhalefet partisi olarak da bazı eleştirileri yapmamız gerekir ancak mevcut iktidarın zafiyete düşmemesi açısından günahına da sevabına da ortağız” şeklinde pozisyonunu almış oluyor.

BEN ŞAHİT OLMADIM

■ Tutumunda bir çelişki var, onu soruyorum Sayın Bal. Örneğin dün gece bir TV tartışmasında “Sayın Bahçeli daha önce de 2002’de ülkeyi seçime götürürken kaybedeceğini biliyordu yani MHP’nin iktidar ortağı olması veya olmamasının ona göre önemi yok, başka bir amaca hizmet ediyor olabilir” sözleri söylendi. Bu çelişkiler farklı yorumlara neden oluyor.

Sayın Bahçeli’nin Türkiye’nin çıkarları, güvenlik riski vs. gibi konular dışında herhangi bir politika ürettiğine ben şahit değilim. Bugünkü siyasi stratejisi bunu gerektirdiği için böyle davranıyor diye düşünüyorum.

ELEŞTİRMESİ DOĞAL

■ Asıl tartışma yaratan nokta, daha önce tepki vereceği olaylarda müdahale etmemiş olmasına, hatta İttifak’ın sözcülüğünü yapıyor gibi konuşmasına rağmen neden şimdi “MHP muhalefettir” çıkışını yapıyor, bunun anlamı merak ediliyor.

Benim anladığım “Acaba Bahçeli’de bir politika değişikliği mi var” diye düşünülüyor olması. Bilgim yok ama gördüğü hataları zaten “Biz muhalefet partisiyiz” sözünden sonra eleştirmesi gayet doğal.

Muhalefetsiz iktidarın adı diktatörlük olur


■ İktidara yakın köşe yazarları “CHP’nin kapatılabileceğini ve seçime girmesinin önlenebileceğini” yazdılar, konuştular. Sayın Bahçeli de “CHP’nin artık Türkiye’nin geleceğinde olması imkansızdır” dedi. Siyaset Bilimci Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu benim haftalar önce yaptığım röportajda “Muhalefet partilerinin seçime girmesi önlenebilir, kapatılabilir” demişti. Bu konuyu hukuk ve siyaset açısından nasıl yorumluyorsunuz?

CHP’nin kapatılmasını telaffuz etmek demokrasiye inançsızlıktır. Ben CHP’ye yıllardır karşı olmuş olan bir siyasi gelenekten geliyorum. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, CHP, Türkiye’de genç Türk devletini kuran Kuvayı Milliye ruhu ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün inşa etmiş olduğu bir devleti kuran siyasi organizasyondur. Şimdi yanlış politikaları vardır, yoktur onu tartışmıyorum ama bu partiyi kapatmayı telaffuz etmek bırakın evrensel demokratik değerleri Türkiye’de ağır aksak işleyen demokrasiye bile inançsızlığın ifadesidir. Bu düpedüz siyasi öngörüsüzlüktür, ağızdan çıkan bir lafın nereye varacağını idrak edememektir. Kapattınız varsayalım, ne olacak? Yani, muhalefetsiz bir iktidar mı istiyorsunuz, muhalefetsiz bir iktidarın adı demokrasi olmaz, diktatörlük olur.

Muhalefet partilerine ‘Seçilme hakkından vazgeç’ denilemez


■ Erdoğan’ın “Muhalefetin devlet yönetmeye talip olmaması daha hayırlı olur”, “Bu millet, bu devleti size vermez, bu memleketi size teslim edemeyiz” gibi sözleri var. Bunlara ne anlam vermek gerekir?

Hukuki olarak yorumlamaya kalktığınız zaman, siz rakibinize diyorsunuz ki “Benim karşıma çıkma, senin seçme ve seçilme hakkın olmasın, sen bu haktan feragat et”. Bunun hukukta hiçbir değeri yok, Anayasa hukukunda hiçbir değeri yok, seçim hukukunda da hiçbir değeri yok. Seçilme hakkının bulunmadığı ve bu haktan vazgeçmesi şeklinde bir söylemin geliştiği yerde demokrasiden söz edilebilir mi? Sonuç itibarıyla demokratik bir değeri de yoktur. İrticalen konuşulduğunda ağızdan çıkan sözün nereye gideceğini kestirmek mümkün olmuyor fakat “İktidarı teslim etmek”, “Bu ülkeyi size teslim etmeyiz” lafları... Bu zaten Sayın Cumhurbaşkanı’nın teslim edeceği bir şey değil. Seçmen teslim edecek, vatandaş teslim edecek, milli irade teslim edecek. Demokrasiye inanıyorsak bunu net şekilde bilmek, görmek lazım.