Anlaşılıyor ki konuşmalar hep kayda alınıyor. Gazeteci, eğer konuşmayı kayda alıyorsa biliniz ki söylediklerinizde bir hata yapılmaması içindir.  Yazılmak kaydıyla söylediğini inkara kalkışırsa, o zaman ses kaydı devreye giriyor, “Ama siz böyle demiştiniz. Ben de söylediklerinizi yazdım” dersiniz. Genelde teyp konuştuğumuz kişileri ürkütür. O yüzden aralarında benim de bulunduğum bazı meslektaşlarımız ses kaydı yerine not tutmayı tercih eder.

Mehmet Ağar’ı, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden bu yana tanıyorum. Bodrum Marinası ile ilgili olarak söylediklerini de not almıştım. Haberin yayımlanmasından bir gün sonra Ağar düzeltme yapma gereği duydu. Önüne gelene hakaret etmeyi alışkanlık haline getiren İçişleri Bakanı da, Ağar’ın söyledikleri için “Saygısız bir gazetecinin çarptırmasıdır” denilmesini çok arzu etti. Mehmet Ağar, ses kaydının olmadığını bile bile, “Saygı Öztürk söylediklerimi aynen yazdı. Kendisi namus erbabı bir gazetecidir” dedi.

O KONUŞMANIN İÇİNDE

SBK Holding’in sahibi Sezgin Baran Korkmaz, kara para akladığı iddiasıyla açılan soruşturmadan çok Habertürk TV ana haber sunucusu ve programcısı Veyis Ateş’le yaptığı telefon konuşmasıyla gündemde.

Ocak ayının ilk haftasında SBK Holding’le ilgili operasyon yapılıyordu. Korkmaz ile Veyis Ateş arasındaki konuşma da o operasyon günlerine rastlıyor. Konuşmayı, Korkmaz kayda almış.

Korkmaz, 12 dakikalık ses kaydının 3 dakikalık bölümünü meslektaşımız Sevilay Yılman’a dinletmiş. İşte 10 milyon Euro istendiğine ilişkin konuşma, o üç dakikalık bölümde geçiyor. Peki başka isim var mı? Evet var. O da konuşmanın sonuna doğru patlıyor. Çünkü, ismi geçen bomba bir isim...O kişinin para olayının içinde olup olmadığını tabii ki biz bilemeyiz.

O İSİM BİLİNİYOR

Öncelikle belirteyim, meslektaşımız Veyis Ateş, gerçek olup olmadığını henüz bilmediğimiz bir iddiayla karşı karşıya. Açıklama yapmadı. Sessizliği “Yapmıştır, o yüzden konuşmuyor” kanaatinin yaygınlaşmasına neden oldu. Sezgin Baran Korkmaz’la uğraşan “Lobi”, “Klik” olduğunu bildiğine göre, Veyis Ateş, kimin adına 10 milyon Euro istediğini de biliyor. Veyis Ateş’in, Sezgin Baran Korkmaz’ın açıklamaları sonucu kamuoyu “Namussuzluk” yapanın kim ya da kimler olduğunu da öğrenmiş olacak.

İçişleri Bakanı, organize suç örgütü liderinden her ay 10 bin dolar alan siyasetçi olduğunu söylemişti. O kişinin halen milletvekili olmadığını bilmesine rağmen açıklamaması da hayli ilginçti. Muhalefetin, TBMM Başkanı’nın çabaları sonucu o ismi İçişleri Bakanı sonunda TBMM Başkanı’na ve savcılığa bildirildi. Eee.. Peki bunun için 21 gün beklemeniz mi gerekiyordu? Bu süreçte neler olduğunu da bakan açıklamalı.

TELEFON YAKILDI MI?

Dosyada gizlilik olmasına rağmen, içeriğinde olduğu öne sürülen bazı bilgileri basına servis edenlerin de para isteyen lobinin içinde olduğu akla geliyor. Şöminede telefon yakılması iddiası var. Peki bunlar dosyada var mı? Gerçek olmayan bilgiler basına servis ediliyorsa, “Lobi”, “Klik” denilen kişiler de bunun parçası demektir. 14 kişinin gözaltına alındığı operasyonda bir kişi tutuklanmıştı.

Başı derde giren bir dostuna, gerçeklerin ortaya çıkması için yardımcı olunabilir. Bu insani bir olaydır. Ama işin içine para giriyorsa durum değişir. Belki aynı durumla karşılaşan başka iş insanlarından da bu yolla para istenmiştir. Sezgin Baran Korkmaz, kendisinden para istenmesine “Hayır” dediği için o ses kaydını ortaya çıkardığı belirtiliyor.

Konuşmaya göre Veyis Ateş, o parayı doğrudan kendisine istemiyor. Bu olayın arkasında “iş bağlayan”, “İş çözenler” olduğu anlaşılıyor. Bu durumda, Veyis Ateş de o kişileri tanıyor demektir. Bu gözden kaçırılmamalı.

BAŞKA KASETLER

Önce Sedat Peker’in video kayıtlarını açıklaması, ardından Sezgin Baran Korkmaz’ın Veyis Ateş’le yaptığı konuşmayı açıklaması, biliyoruz ki başkalarını da endişelendirmiştir.

Peker ve Korkmaz’ın elinde başka ses kayıtları var mı? “Yok” denilse bile bunlar yeri ve zamanı geldiğinde yayına sürülmesi sürpriz olmaz. Korkmaz istenen parayı açıkladı. Peki, benzer durumla karşılaşan başka insanlara ne yapılıyor, neler isteniyor acaba?

Sıkça gündeme getirilen “FETÖ Borsası”nı halen görevde olan kamu görevlileri de kullanıyor. “Temiz siyaset” diyoruz ama aynı şekilde temiz yargı, temiz emniyet ve temiz basın dileklerine de katılalım.

UMUDA YOLCULUK ANITI AÇILIYOR

Türkiye’den Avrupa ülkelerine göçün simgesi olan “Umuda Yolculuk Anıtı” bugün İstanbul-Kadıköy parkında açılıyor. Haykelin yapımında Gazeteci Ömer Hünkar Ilık’ın, Hollanda Demokratik Sosyal Dernekler Federasyonu’ndan Nevzat Cingöz ve Zeki Baran’ın çabaları unutulmaz. Heykeli Zafer Dağdeviren, Ali Yaldır ve Derya Ersoy yaptı. Avrupa Yozgat Dernekleri Federasyonu Başkanı Zeki Baran, “Anadolu insanın elinde bavulla iş, aş umuduyla gidişini simgeleyen anıtla babalarımızın yolculuğunu ölümsüzleştiriyoruz” dedi.


Anadolu’nun ‘madalyalı’ gazetecileri...


“Demirören Haber Ajansı”nın (DHA) adı, Doğan grubuna satılana kadar Hürriyet Haber Ajansı’ydı (HHA).  Ben de ajansın Yerköy (Yozgat) muhabiriydim. Bağlı olduğum Ankara Bürosu’nun bölge sorumlusu da, üzerimde büyük emeği olan duayen gazeteci ağabeyimiz Sezai Bayar’dı. Bugün de değişik sitelerde, gazetelerde yazıyor, gündem yaratmayı sürdürüyor.

Yurt muhabirleri olarak birbirimizi imzalarımızdan tanıyor, ayrı il ve ilçelerde başlayan uzaktan dostluk ve yarış, Sezai Bayar’ın zaman zaman bizleri Ankara’da buluşturmasıyla kalıcı hale geliyordu. Bugün çoğu arkadaşımız koşulları nedeniyle gazetecilik yapamasalar da, Sezai Bayar’ın deyimiyle, “Anadolu’nun madalyalı gazetecileri”dir.

KARANLIK İLİŞKİLER

Mafya-gazeteci ilişkileri, batı dünyasında her dönem dizi filmlere konu olmuştur.  Güney Amerika’da ise uyuşturucu işine bulaşan gazeteci-bürokrat-siyasetçiler arasındaki karanlık ve karmaşık işler, en çok izlenen diziler arasında yer alıyor. Bizde gazeteci-mafya arasındaki karanlık ilişkileri ortaya koyan film veya dizi henüz yok...

Bu olmayacak demek değil. Nedeni, son 19 yıllık siyasi hayatımızdaki olayların son perdesinde değişik ilişkiler ortaya dökülüyor. Organize suç örgütü liderleri ile gazeteci arasındaki ilişkilerin günışığına çıkması üzerine, büyük şehirlerden çok Anadolu’da mücadele veren gerçek gazetecileri, yalan-dolandan uzak, doğru haberin peşinde koşan emekçileri, ajans muhabirlerini ve de özellikle Hürriyet Haber Ajansı’nın “pırlanta” değerindeki emekçilerini Sezai Bayar abimiz bir yazısında dile getirmişti.

YILDIZ EMEKÇİLER

Kayseri’nin duayen gazetecilerinden, Gazeteciler Cemiyeti eski Başkanı  Üstün Tuncer, Sezai Bayar’a, “Bizler, kaybolan kuşağın son temsilcileriyiz” diyor. Aynı kulvarda mücadele veren Anadolu’nun “Yıldız” emekçilerinin bir kısmının isimlerini Üstün Tuncer şöyle hatırlatıyor:

“Gazeteciliği Anadolu’ya taşıyan birkaç isim vardır. Konya’da Mehmet Gazel, Latif Yıldız,  İhsan Kayseri, Antalya’da Abdulkadir Kalender, Samsun’da Ferruh Çetin,  Kayseri’de Murat Taşkın, Mahmut Sabah, Mustafa Gümüşkaynak, Doğan Bulgun, Nejat Çeven, Hasan Parkan, Güntaç Aktan, Fahri İkiler, Kırıkkale’de Erhan Göğem,  Yerköy’de Saygı Öztürk, Yozgat’ta  Osman Hakan Kiracı, Çorum’da Mehmet Yolyapar ve Mustafa Yanık.

Haberlerde, bu isimlerin imzasını gördüğüm an, haberi sanki ben yapmış gibi sevinirdim. Hepsi yakın dostum oldu, onlarla gurur duydum. O imzalar, Anadolu’nun kapılarını sadece Türkiye’ye değil, Dünya’ya açtı. Hepsi de, yaşadıkları kentlere sessiz sedasız ve karşılıksız hizmet ettiler. Kimisi aç vefat etti, kimisi hayata zor tutundu, ama mesleklerinden hiç ödün vermediler. Vefat edenleri saygıyla anıyor, hayatta olanlara nice sağlıklı ve mutlu yıllar diliyorum”

YALANA-DOLANA BULAŞMADI

Üstün Tuncer’in saydığı isimlere eklenmesi gereken o kadar çok emekçi arkadaşımız var ki hep saygıyla, sevgiyle andığımız isimlerin bazılarını Sezai abi yazısında şöyle sıralamış:

Sivas’ımızın başarılı gazetecilerinden Sirer Doğan,  Orhan Kaynar (Trabzon), Erol Ataşan (Ordu), Uğur Gürsoy ve Avni Demir (Samsun), Cahit Akman (Zonguldak), Hüsnü Acar (Kastamonu),  Sadık Kaplan (Van), Enver Özkahraman (Hakkari), Talat Polat (Diyarbakır), Salih Şahin (Kars), Ahmet Zeren (Sarıkaya ), Lütfi Özgünaydın (Kemaliye) Hasan Can (Ereğli).

Derin devlet kurbanlarından Diyarbakır Temsilcisi Aziz Korkmaz’ı nasıl unuturuz? Gazete Gazetesi’nin bürosunda öldürülen Kamil Başaran’ın HHA’nın Erdemli ilçe muhabiri olduğunu hatırlayan kaç kişi var aramızda?

Yüzlerce muhabir arkadaşımız Anadolu ve Trakya illerinde görev yaparken, değil mafyaya, bir teki yalana-dolana bulaşmadı. Tek biri menfaat karşılığı haber yazmadı. 2000’li yılların başına kadar hizmet veren Anadolu’nun isimli-isimsiz tüm emekçilerine selam olsun. Selam olsun ki onlar sayesinde Türk medyasında hâlâ helal süt emmişler var. Ve Türk medyası hâlâ ayakta...

Trabzon Valiliği, eski binasına dönüyor

Trabzon’da tarihi Vilayet Konağı, yeni bina yapılınca 1985 yılında boşaltılmış, burası İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün kullanımına bırakılmıştı. Vali İsmail Ustaoğlu, tarihi binayı restore ettirip 2022’de valilik makamını buraya taşımayı planlıyor.


Tarihi binada zemin katının bir kısmı sanatçıların sergi salonu olarak kullanılıyordu. Valilik, sanatçılara sahip çıkma adına, Trabzon Vali Konutu olarak kullanılan binanın iki yılda restorasyonunu yaptırdı. Sanatçıların, üyesi olduğu 10 dernek, içerisinde çalışma atölyelerinin olduğu ve bitişiğinde sergi salonunun da yer aldığı tarihi binaya geçen ay taşındı.


Ortahisar Mahallesi’nde kalede turizm amaçlı, aslına uygun olarak yaptırılan konutların, önceki valiler döneminde aralarında Ensar’ın da bulunduğu dini vakıf ve derneklere ihalesiz verildiğini, açılışında AKP’li siyasetçilerin bulunduğunu da hatırlatalım.