Fenerbahçe, aradaki güç dengesinin de etkisiyle Helsinki’yi güle oynaya geçti. Avrupa’da puana hasret kaldığımız bir dönemde galip gelen altın bulsun.

Oyuncular Vitor Pereira’nın sistemine alıştıkça Fenerbahçe de sorunları daha rahat çözmeye devam ediyor. Kadroya yazılamayanlar, sakatlar say say bitmese de Fenerbahçe sisteme sadık kalarak, oyun disipliniyle takım halinde hareket ediyor. Pereira’nın bahsettiği takım ruhu da bunu tamamlıyor. Nazım’ın ilk golden önceki takipçiliği, pozisyonu bırakmaması bunun sadece küçük bir göstergesi.

Enner Valencia şu an Fenerbahçe’de alternatifi olmayan belki de tek isim. Sarı-lacivertlilerin hücumda vites yükseltmesini sağlamakla kalmıyor, oyun bilgisi, bitiriciliği ve orta sahaya gelip oyuna yön vermesiyle de fark yaratıyor. Her zaman doğru yerde, doğru pas alanında ve rakibe yapılan preste hep açıları kapatacak pozisyonda. Hep istiyor hep iştahlı. İlk goldeki soğukkanlılığı ve bitiriciliği ne kadar iyiyse, ikincisinde çıkardığı şut da kusursuzdu. Son golünde de doğru koşuyu yaparak klas bir vuruşla maça imzasını attı. Bu arada Nazım’la olan uyumu alkış aldı.

Fenerbahçe'nin hücum presini, Ferdi ve Osayi’nin ortaya koyduğu disiplini beğendim. Pelkas ve İrfan Can döndüğünde çok daha dominant bir Fenerbahçe izleyeceğiz orası kesin.

Oyuncular Pereira’ya inanıyor, Portekizli de gençlere. Muhammed ve Arda’dan sonra 17 yaşındaki Fatih’i de tanıştırdı bizimle. Eminim ki attığı gole en çok Pereira sevinmiştir. Fenerbahçe hocası, takım ruhu ve gençleriyle gelecek adına ışık veriyor.