Yaşı 50 civarında olan İzmirliler bilir, Rakıspor ve Şarapspor vardı.

Bayraklı’daki Tekel fabrikalarında çalışan işçilerin takımlarıydı.

Rakı fabrikasında çalışanlar bir takım, şarap fabrikasında çalışanlar öbür takımdı, Bayraklı esnafından yedek kulübesine takviye yapılırdı.

Lisans gibi lakap şartı vardı, matrak lakaplar takarlardı.

Pislik Erol, şeker Sedat, panço Şenol, manitu Sümer, torpido Hasan, batarya Cumhur, asansör Levent, karatren Hıdır, fındık Bekir, yavru Güngör, işkembe Hamza, berbat Sıtkı, felaket Hasan, mahken Kemal, yorgan Hikmet, böcek Emin, salça Bedri gibi efsane kadroları vardı.

Arap Nuri’nin adı aslında Ünal’dı, Norveçli gibi adamdı, sarışın, mavi gözlüydü, ama arkadaşları onu Arap Nuri diye çağırıyordu.

Kaşıgüzel Yusuf vardı, bir sokak kavgasında suratından yaralanmış, hastanede ameliyat ederlerken kaşlarını kazımışlardı, kaşları yoktu, o yüzden kaşıgüzel diyorlardı.

Dünyanın en güzel maçıydı.

Dünyada eşi benzeri yoktu.

Hakem hep aynıydı, torik İsmet’ti.

Rahmetli babam bir defasında yan hakem olmuştu, o fotoğrafını dünya kupası hatırası gibi saklıyoruz.

Faul bile yapılmazdı, o kadar centilmence geçerdi, 90 dakika biterken eşitlik bozulmadıysa, gırgır olsun diye penaltı verilirdi.

Senede bir gün oynanan maçlar, Alsancak Stadı’nda yapılırdı.

Gençlik ve spor bakanlığının izniyle, Karşıyaka belediyesinin himayesinde oynanırdı.

Basın hücum ederdi, şampiyonlar ligi gibi tam sayfa yayınlanırdı.

Alman RTL televizyonu belgeselini yapmıştı.

Cnn International’de haber olmuştu.

Ailece seyretmeye gidilirdi, ücretsizdi, tribünler dolardı.

En ufak bir tatsızlık olmazdı, davul zurna, keman klarnet, şenlik havasında geçerdi, gerçekten çok eğlenceli bir gün yaşanırdı.

Kimsenin kimseye karışmadığı, herkesin birbirinin hayatına, tercihlerine saygı duyduğu, güzel günlerdi.



Temel ihtiyaç maddesi, budur.



Makarna bulgur, sebze meyve filan değildir, alkol meselesi hiç değildir... İnsanların özgürlüğüdür, zorunlu temel ihtiyaç maddesi.



Alıp alamama değil, isteyen alır istemeyen almaz özgürlüğüdür.



Hatta bir defasında, Rakıspor Şarapspor maçının başlama vuruşunu, bir önceki kabinede içişleri bakanı olan, gümrük ve tekel bakanımız yapmıştı...

İşte bu özgürlükçü hoşgörüdür, temel ihtiyaç.



Bugün... Anayasa’ya aykırı şekilde yasak dayatan içişleri bakanının, kocasının şirketinden kendi bakanlığına dezenfektan satın alan gümrük bakanının, bu milletin temel ihtiyaçlarını belirlemesi mümkün müdür?



Et balık tavuksa temel ihtiyaç, Suudi Arabistan’daki marketlerde envayi çeşidi var, niye kimse yaşamak istemiyor Suudi Arabistan’da?

Niye Suudiler bile kendi memleketleri yerine Londra’da yaşıyor?

Kuzey Kore’de aç insan yok, karınları doyuruluyor, temel ihtiyaçları karşılanmış oluyor mu?

İran’da sebze meyve sorunu olduğu için mi Türkiye’ye kaçtı bir milyon İranlı?



Sovyetler niye çöktü, votka içtikleri için mi?



Asla içki içmeyen, ağzına sigara sürmeyen, içki sigara reklamlarını yasaklayan, içilmesin diye ağır vergiler koyan, beri yandan, hiçbir Alman aç kalmamalı sloganıyla bedava yiyecek dağıtan, hiçbir Alman üşümemeli sloganıyla bedava kömür dağıtan Hitler... İnsanların temel ihtiyaçlarını mı karşıladı?



Olmazsa olmaz temel ihtiyaç, özgürlüktür.

Keyfi müdahaleye maruz kalmadan, hayat tarzına, tercihlerine müdahale edilmeden yaşayabilme hakkıdır.



Günümüz dünyasında zorunlu temel ihtiyaçları hâlâ boğaz tokluğu zanneden, insan haklarının markette satıldığını zanneden zihniyet...

Aslında çoktaaaan “son kullanma tarihi geçmiş ürün”dür!