“Beş yıldır sürdürdüğüm bakanlık görevime sağlık sorunlarım nedeniyle artık devam edememe kararı aldım... At izinin it izine karıştığı... Gaybı(akıl ve beş duyu ile algılanamaz alem), kalpleri ve hakiki niyetleri bilen mutlak güç sahibi Cenab-ı Allah bizleri Sırat-i Müstakim’den ayırmasın. Sonumuzu hayreylesin...”


Berat Albayrak, Instagram hesabından yukarıdaki dokundurmaları da yaparak ‘kamuoyuna duyuru’ başlığı ile istifa etti.


Bomba patlamış gibi oldu. Çünkü Albayrak, hem hükümetin en güçlü ismi hem de Cumhurbaşkanı’nın damadıydı. Instagram istifasını Türkiye anında öğrendi ama resmi ajans, TRT başta olmak üzere yandaşlar ve cumhurbaşkanlığı 27 saat ‘susma hakkı’ kullandı, satır bilgi vermedi. Sonra da, “Af talebi kabul edilmiştir” açıklaması geldi.


Hiçbir şey olmasa bile birşeyler olmuştu... Erdoğan’da soğuktu damadına karşı, ağzını açıp tek kelime etmedi. Aylar geçti ama istediğin kadar yok say, gündemden düşmedi bu olay.


Dün, istifa dilekçesini bile kayınpederi cumhurbaşkanına değil de, ınstagramdan millete veren Berat Albayrak övülürken yere göğe sığmadı adeta. “Ne sismik ne de sondaj gemimiz yoktu. Berat Bey döneminde aldık hepsini... Akkuyu nükleer santral yatırımı da Berat Bey döneminde... Yenilenebilir enerji konusunda onunla Avrupa altıncısı olduk. Nankörsünüz, kalpleriniz mühürlenmiş. Damat kadar taş düşsün başınıza” denildi.


Madem bu kadar başarılıydı neden affedildi öyleyse? Biz neden nankörüz, taş neden bizim başımıza? Tamam çuvaldız hep bize batıyor da atasözünün ikinci bölümü var, iğneyi de kendine der...


Şaşırdık haliyle... Kılıçdaroğlu mu, Akşener mi affetti görevinden damadı? Sokakta üç kuruşla yaşamaya gayret eden milyonlar mı? Esnaf mı? Emekliler mi? Benim paramla neler yapılıyor demeyen yurttaşlar mı? Soru soran az sayıdaki gazeteci mi? Zaten bunların tamamı birleşip istese de mümkün mü böyle bir şey, dinler misin?


Ayrıca, Berat Albayrak ne ilk ne son. “Başınıza taş düşsün” cinsinden olaylar çok sık yaşanıyor AKP’de. Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan... Say say bitmez.


Kadir Topbaş mesela. 2004’te CHP adayı Sefa Sirmen’i yendi, 2009’da Kemal Kılıçdaroğlu’nu yendi, 2014’te Mustafa Sarıgül’ü geride bıraktı. Üç seçim üst üste İstanbul’u AKP kalesi yaptı. Sonra dedikodular, yıpratma çalışmaları üstelik muhalefetten değil kendi partisindendi. Metal yorgunluğu çıkışı tuzu biberi oldu. 2017’de “İnsan adam yerine konmamayı affedemez” diyerek zorla istifa ettirildi Topbaş.


Kalbi kırık Kadir Topbaş 13 Şubat’ta yaşamını yitirdi. Onu koltuğundan indirmek isteyenler matemdeydi! Erdoğan tabutu başında ‘Kadir Abim’ diye övgü dolu sözlerle başladığı konuşmasını, “İmam hatipte başlayan yol arkadaşlığımız daha sonra davada da beraber sürdü. İstanbul’a ve Türkiye’ye yaptığı katkılar unutulmaz” diye bitirdi.


Bitti mi, hayır... Halk Bank için kurban seçilmiş gibi Amerikalarda hapislerde yatan, çıktıktan sonra havaalanında, “Hayırlı bir gün. Allah Hakan kardeşimizden eşi ve ailesinden razı olsun” denilerek karşılanan, Borsa İstanbul Genel Müdürü yapılan Hakan Atilla küt diye ‘kendi isteği ile’ istifa etti bu kez. Başarısız mıydı? Şimdiye dek bir şey demediğinize göre başarılıydı. O da mı affedildi!


Yani kullan at döneminde nankörlükse, kalp mühürlenmesiyse çok su kaldırır bu mesele.