Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) yılın üçüncü faiz kararını 17 Mart’ta yapacağı toplantı ile duyuracak.  Eylül-Aralık 2021 döneminde politika faizini 5 puan indirerek yüzde 14 ‘e çeken Merkez Bankası’nın, ocak ve şubat aylarındaki gibi bu ay da  faize dokunmayacağı düşünülüyor. Ancak bu ayki toplantı birçok yönden kritik önem taşıyor. Yüzde 54.4 ile 20 yılın zirvesine çıkan enflasyon, Rusya ve Ukrayna savaşı etkisiyle yükselen enerji fiyatları ve 15-16 Mart’ta ABD Merkez Bankası’nın faiz artışına başlayacak olması, Merkez Bankası’nın bu ayki faiz kararını kritik bir noktaya taşıyor. Diğer yandan TL’de hızlanan değer kaybı ile Kur Korumalı Mevduat’ın (KKM) bütçe üzerinde oluşturduğu fay hattının derinliği her geçen gün artıyor.

İPLER KOPANA KADAR

Ekonomist Güldem Atabay, Merkez Bankası’nın TL üzerindeki baskıyı arka kapı döviz satışlarıyla sürdürmeye çalışacağını, bu ay da herhangi bir faiz kararı beklemediğini söyledi. Merkez’in, KKM’nin yaratacağı bütçe yükünün ve dövize olan talebin ne yönde gelişeceğini ve aynı zamanda savaşın gidişatını izleyeceğini belirten Atabay, “Bu toplantı beklentiyle geçer. TL’nin zayıflaması da azar azar devam eder. İplerin kopacağı yerde değiliz henüz. Ama ilerliyoruz” dedi. TCMB’nin Ortodoks politikaya geçiş sinyali vermediğini söyleyen Ekonomist Enver Erkan ise bankanın ekonomik büyüme için daha düşük faiz oranlarını benimseyen bir çizgiye doğru çekildiğini, yüksek enflasyona para politikası ile tepki vermesinin beklenmediğini söyledi.

[caption id="attachment_7007195" align="alignnone" width="1200"] Güldem Atabay[/caption]

Faiz artışı tek başına çözüm değil


Nişantaşı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Tuğberk Çitilci ise Merkez Bankası’ndan herhangi bir faiz indirimi veya artışı beklemediğini söylerken, gelinen noktada faiz artışının enflasyona kalıcı bir çözüm olmayacağına dikkat çekti. Çitilci şu değerlendirmeyi yaptı: “Merkez Bankası oldu da bir faiz artışına gitti, bu sadece döviz kurunu aşağı yönlü baskılar. Ama aşağı yönlü baskılandıktan sonra ana dinamikler değişmediği sürece kalıcı olmaz. Diğer yandan 14 TL-15 TL bandından dolar alamayan hanehalkı ve şirketler  dolar sert olarak aşağı indiğinde birikimli olarak taleplerini artıracaklardır. Dolayısıyla faiz artırımı enflasyona çare olmaz, sadece döviz için yukarı seviyeden alamayanlara yeni bir alım imkanı yaratır. Bu da kamu tarafından arzu edilen bir şey değil.”

Bu reel faiz ile riskler yönetilemez


Türkiye’nin reel faiz oranının (-%40.4) ile gelişmekte olan piyasaların arasında açık ara en düşük seviyede olduğuna işaret eden Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan, küresel finansal risklerinin arttığı bir ortamda, bu seviyenin sürdürülebilir olmadığını vurguladı. Erkan 17 Mart toplantısında Merkez Bankası’ndan herhangi bir hareket beklemediğini, fiyat istikrarının finansal ürünler ve maliye politikası kontrolünde yürütüleceğini belirtti.